Gazete manşetleri
TGC Basın Özgürlüğü Ödülleri sahiplerini buldu
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 1989 yılından bu yana verdiği Basın Özgürlüğü Ödülleri bugün sahiplerini buldu.
Tören Covid-19 tedbirleri kapsamında kısıtlı sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleşti.
Her yıl Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olan 24 Temmuz günü verilen ödüller bu yıl 24 Temmuz’un Pazar gününe gelmesi nedeniyle iki gün önce verildi.
TURGAY OLCAYTO: GÜNÜMÜZDE ÖRTÜLÜ-ÖRTÜSÜZ SANSÜR BÜTÜN HIZIYLA DEVAM EDİYOR
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto törende yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“24 Temmuz yalnız gazeteciler için değil, toplumun bütünü için de çok değerli tarihtir. 24 Temmuz’a neden bu denli önem veriyoruz? Çünkü 33 yıldır Osmanlı’yı yöneten 2. Abdülhamid’in suskun toplum yaratmak amacıyla sansür kurumunu ortaya çıkarması, yazıya çiziye engel olmasının ardından 24 Temmuz 1908’de ilan edilen 2. Meşrutiyet ile ülkede ilk kez sansür ortadan kalkmıştır. Ve Abdülhamid’in sansür memurları matbaalara ve gazetelere o gün sokulmamıştır. Bu önemli bir olaydı. Nitekim iletişim tarihçisi Orhan Koloğlu’nun da vurguladığı gibi 24 Temmuz’dan sonra ülkede bir basın patlaması oldu. Çok sayıda gazete, dergi yayınlandı. Mizah dergileri birbirinin ardınca yayınlanmaya başlandı. Yurt dışından kimi kitaplar dilimize çevrildi. Türkiye uzun süredir yaşamadığı bir kültür zenginliğine kavuştu. Hatta dönemin gazetecileri 24 Temmuz’un bayram olarak kabul edilmesi yolunda önerge verdiler. 12 Mart 1971’de Türkiye bir askeri darbe yaşadı. O darbe sırasında yeniden basında sansür hortladı. Pek çok gazete kapatıldı. Dergiler toplatıldı. Muhalif yazar, çizerler hapse atıldı. Bu ağır baskıyı yönetim kurullarında değerlendiren dönemin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Bayram sözcüğünü 24 Temmuz’dan çıkardı. Günün adını Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak değiştirdi. 1971’den beri TGC de 24 Temmuz’u Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak anıyor. O günün anısına da bu mücadele de ön plana çıkan gazetecilere ödül veriyor. Günümüzde ne yazık ki örtülü-örtüsüz sansür bütün hızıyla devam ediyor. İktidar kendisini rahatsız edecek haberlerin yazılı ve görsel medyada görülmemesi için büyük çaba harcıyor. Yine halkın haber alma, habere ulaşma, bilgilenme hakkı ortadan kalkıyor. Sahada çalışan gazeteci arkadaşlarımız sık sık kolluk güçlerince tehdit ediliyor. Tartaklanıyor. Gözaltına alınıyor. Biz TGC olarak ülkenin neresinde olursa olsun haber için uğraş veren, gerçeğin peşinde olan bütün meslektaşlarımızı, kimlikleri ellerinden alınmış olsa, basın kartları verilmese bile gazeteci olarak kabul ediyoruz. Onlarla dayanışma içinde olmaya devam ediyoruz.”
SİBEL GÜNEŞ: İKTİDAR HAKSIZ GÖZALTI VE TUTUKLAMALARLA GERÇEKLERİ YURTTAŞLARDAN KAÇIRACAĞINI DÜŞÜNÜYOR
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ise Türkiye’de hala 38 gazetecinin tutuklu olduğunu, 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye’nin 180 ülke içerisinde 149’uncu sırada yer aldığına dikkat çekerek, “Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nde gazeteciliğin gündemi bu yıl da değişmedi. Seçime giderken bu ülkenin hafızası olan gazetecilerin üçte biri işsiz. Çalışabilenler yoksulluk sınırındaki maaşlarıyla işini yapmanın koşturması içinde. Sansür ve oto sansür yaygınlaşmış durumda. İktidar kamu yararına olmayan faaliyetlerini yurttaşların öğrenmesini engellemek için gazetecileri hedef gösteriyor. İktidar ve ortakları gazetecilere yönelik sözlü ve fiziksel saldırıyı teşvik ediyor. Haksız göz altılarla ve iddianameler olmadan uzun tutukluluk süreleriyle gazetecileri baskı altında tutup gerçekleri yurttaşlardan kaçıracağını düşünüyor. Ama bu ülkenin onurlu gazetecileri mesleklerini evrensel gazetecilik değerleriyle yapmaya, gerçeği yurttaşlara ulaştırmaya devam edecek” diye konuştu.
KENAN KOCATÜRK: GAZETECİLİK MESLEK ÖRGÜTLERİ DAYANIŞMA İÇİNDELER
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı ve Uluslararası Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Kocatürk ise törende yaptığı konuşmada “Türkiye adı konmamış olsa bile bir seçime gidiyor. Bu seçimden önce 16 gazeteci arkadaşımızın Diyarbakır’da tutuklanması üzerine toplumun haber alma özgürlüğünün engellenmesi nedeniyle bu ödülü verilmiştir. Gazetecilik meslek örgütleri sansüre karşı da dayanışmanın gösterilmesi gerektiğini ortaya koymuştur” dedi.
HALİL İBRAHİM ÖZCAN: BASININ BASKILAR KARŞISINDA DİK DURABİLMESİ ÜLKEDEKİ TÜM AYDINLARIN SORUNUDUR.
PEN Türkiye Merkezi 2. Başkanı Halil İbrahim Özcan ise konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
“Basının üzerindeki bu baskılar karşısında dik durabilmesi ve ona karşı çıkabilmesi ülkedeki tüm aydınların sorunudur. Basın meslek örgütlerinin azaldığımız yerde umudumuzu çoğaltarak bir araya gelmesi gerekiyor. İktidar kendi sürekliliğini devam ettirebilmek için muhalif sesi, haberin serbestçe dolaşımını ve kendine dokunacak sözlerin karşısında müdahalesini gittikçe arttırarak sürdürüyor. Ama dayanışmaya devam edeceğiz.”
KİŞİ DALINDA ÖDÜL TUTUKLU GAZETECİLERE VERİLDİ
Basın Özgürlüğü Seçici Kurulu tarafından “Siyasette seçim söylemlerinin yaklaştığı bir dönemde yurttaşların haber alma hakkını engellemek, tek tip gazeteci, tek tip haber yaratma amacıyla tutuklanmaları nedeniyle” Basın Özgürlüğü Ödülü kişi dalında 16 gazeteci; Abdurrahman Öncü, Aziz Oruç, Elif Üngür, İbrahim Koyuncu, Lezgin Akdeniz, Mazlum Doğan Güler, Mehmet Ali Ertaş, Mehmet Şahin, Neşe Toprak, Ömer Çelik, Ramazan Geciken, Remziye Temel, Safiye Alagaş, Serdar Altan, Suat Doğuhan ile Zeynel Abidin Bulut’un şahsında mesleklerini yapmaları engellenen tüm gazetecilerle, tutuklu gazetecilere verildi.
FARUK BALIKÇI: GAZETECİLER HİÇBİR ZAMAN BU KADAR YOĞUN BASKI YAŞAMADILAR
Ödülü 16 gazeteci adına TGC Diyarbakır Temsilcisi Faruk Balıkçı aldı. Ödülü tutuklu gazetecilerin avukatı Resul Temur’a teslim edecek olan Faruk Balıkçı duygularını şöyle dile getirdi:
“Ben bu bölgede 12 Eylül’den bu yana gazetecilik yapmaktayım. Ne 12 Eylül döneminde ne de olağan üstü hal döneminde gazeteciler hiçbir zaman bu kadar yoğun bir baskı yaşamadılar. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin tutuklu 16 gazeteciye ödül vermesi dayanışmanın en güzel örneğidir. Temsilcisi olduğum Türkiye gazeteciler Cemiyeti’ne bu nedenle çok teşekkür ediyorum. Ödülü de tutuklu gazeteci arkadaşlarım adına almaktan onur duyuyorum. Dayanışmaya ihtiyacımız olduğu bugünlerde böyle bir ödülün verilmesi çok anlamlı.”
KURUM DALINDA ÖDÜL SANSÜR YASASINA KARŞI DİRENİŞ VE DAYANIŞMA’YA VERİLDİ
Basın Özgürlüğü Seçici Kurulu tarafından iktidarın TBMM gündemine getirdiği; sansürü ve oto sansürü daha da derinleştirecek, basınla birlikte toplumsal muhalefeti de susturmayı, korkutmayı ve hapsetmeyi hedefleyen yasa teklifinin geri çekilerek 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılına ertelenmesini sağlaması dolayısıyla Kurum dalındaki ödül Sansür Yasasına Karşı Direniş ve Dayanışma’ya verildi.
Ülkede sansür yasasının geri çekilmesi için mücadele eden ulusal ve yerel medyadaki tüm basın örgütleri ve gazeteciler adına verilen ödül TGC Basın Müzesi’nde sergilenecek. Tören toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.
Gazete manşetleri
Kılıçdaroğlu’ndan Uğur Dündar’a zehir zemberek sözler
CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Tarih onu affetmeyecek’ diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden kendisini eleştiren Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
14-28 Mayıs Genel Seçimlerinde cumhurbaşkanlığına aday olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan’a kaybetti.
Seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalif cephede tartışmalara neden oldu.
Kılıçdaroğlu’nu eleştiren isimlerden biri de Sözcü yazarı Uğur Dündar.
Uğur Dündar, katıldığı bir televizyon programında yerel seçim sonuçlarını değerlendirirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel seçimlerde aday olması ile muhalefetin tarihi bir fırsatı kaçırdığını vurgulayarak “Tarih onu asla affetmeyecek” dedi.
Dündar ayrıca geçtiğimiz günlerde bir köşe yazısında cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi gerektiğini, CHP’nin ve ‘Altılı Masa’nın başındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun resti görmek yerine, kendi adaylığını dayattığını ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiğini’ kaleme aldı.
Kılıçdaroğlu, kendisini ve Cumhurbaşkanlığı adaylığını hedef alan CHP yandaşı Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Geçmişe ve Geleceğe Not düşelim! Sayın Uğur Dündar’a açık mektubumdur…
Sağdan soldan vatan evlatlarının idamlarıyla sonuçlanan 68 kuşağı fırtınasında gemisine dalga vurmamış Uğur Dündar, 1980 darbesinin “Bizim Uğur”u, TRT Genel Müdürü…
Bizim kuşağın onur abidelerinden Tarık Akan’ın yumruklaştığı, dürüst ve mücadeleci gençlik-kafalarında bitlerle işkencelerden geçerken-ayağına taş değmemiş, nezaket ziyaretlerinin müdavimi Uğur Dündar…
“Gün geçmiyor ki” cümlesiyle başladığı her haber programında, fonda gerilim müzikleriyle süslediği ve toplumun inanç noktalarına temas ederek 28 Şubat sürecinin alt yapısında emeği olan, iş başörtü sorununa geldiğinde; “İnadına mini etek, inadına dekolte” sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar…
Sağlık skandalı haberi adı altında “Tesettür Faciası” başlığıyla, toplumdaki kutuplaşmanın her daim ekmeğini yiyen, fildişi kulelerinin tepesindeki konforlu alanını inşa edebilmek için büyük “fedakarlıklar” yapan, andıçların Uğur Dündar’ı…
“SİZİN ÇARKINIZ YİNE ‘ŞANLI ŞANLI’ DÖNER”
Her alanda, mevcut baskıcı iktidarın, sizin de içerisinde arkadaşlarınızın olduğu (ki bence onlar öyle sanıyor) muhalifler, davalarla, hapislerle, saldırılarla mücadele edip bedel öderken, sizin çarkınız yine “şanlı şanlı” döner Uğur Bey.
Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; Biz helalleştik… Bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakın oy vermeyi, adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.
1960’lardan kalma sağ sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…
İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…
Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.
Geçmişte yaşadığımız bütün travmalarımızı, öfkelerimizi, intikam duygularımızı ebediyen toprağa gömdük. Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz!
Bunu vatanperver dostlarımızla yaptık. Başta kıymetli dostum Sayın Karamollaoğlu olmak üzere 6’lı masanın liderleri ile yaptık.
Nasıl yaptığımızı da anlatayım. Berkin Elvan’a da ağladık, Eren Bülbül’e de… Sinan Ateş ile de vurulduk, Tahir Elçi ile de… Deniz Gezmiş’le de sehpaya çıktık, Mustafa Pehlivanoğlu ile de…
Ergenekon kumpası mağdurlarına da destek olduk, suçsuz günahsız KHK mağdurları anaokulu öğretmenlerine de…
Yürüdük Uğur Bey. Hak için halk için yürüdük. Yolumuza kurşunlar bırakıldı yürüdük…Pislikler döküldü yürüdük…
“SİYASİ RÜŞVET ALDINIZ” İMASINA SUSMAM!
Terör örgütleri kuşun sıktı, linçlendik, içerisinde bulunduğumuz ev için “Yakın o evi” dediler, defalarca ölüm tehditleri ve suikastlara karşı yürüdük.
Cumhuriyet Halk Partisi çok değişti Uğur Bey. Artık toplumun büyük bölümünü öcü gibi gördüğü bir parti değil. Bakın TV programında değerli kardeşim Cemal Enginyurt, size karşı millet ittifakını ve helalleşmemizi nasıl savunuyor, siz ise nasıl da inkar ediyorsunuz.
Siz hiç değişmemişsiniz! Hala 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda yaptığınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer olmaz!
Toplumun inanç ve değerleri ile siz ve temsil ettiğiniz kimliğiniz, mıknatısın iki ayrı kutbu gibisiniz. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve toplumsal barışa yaklaştıkça seçimlerde broşürlerimizi dağıtan başörtülü kardeşlerimiz, bütün kırgınlıklarını unutan Kürt kardeşlerimiz, vatanperverlik çatısı altında bütünleştiğimiz sağcı kardeşlerimiz, kısacası bu ülkenin ötekileri bizden uzaklaşıyor. Buna müsaade edemeyiz.
Belki biraz kırıcı oldu ama kusura bakmayın Uğur Bey bunlar gerçekler. Bana, canlı yayınlarda Dış devletlerin ajanı olup olmadığımı soracak kadar dengenizi yitirdiniz, ses çıkarmadım.
Şahsıma dilediğiniz kadar saldırabilirsiniz ama kardeşliğimizi dinamitlemenize müsaade etmem.
Kendi adaylığımı dayatmak için siyasi rüşvet dağıttım iddialarınıza susarım ama 6’lı masa bileşenlerine “siyasi rüşvet aldınız” imasına susmam, bu birlikteliği bozdurmam!
“TARİH KİMİ AFFEDECEK, KİMİ AFFETMEYECEK?”
Sizin tabirinizle; “Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu 70’li yıllardan beri tanırım. Kemal Bey’in asıl işi hesap sormaktır. Devletin nice kayıp trilyonlarını, tüyü bitmemiş yetim hakkını, yurt dışından getirmiş ve hazineye irat kaydettirmiştir.” El hak doğrudur Uğur Bey. Benim asıl işim hesap sormaktır.
Büyük emeklerle ve ödenen bedellerle tesis edilen bu kardeşlik yapısına, bu toplumsal ittifaka ve bu helalleşmeye saldırmayı sürdürürseniz, milletin uygarlık yolundaki bu anlaşmaya halel getirmeye çalışırsanız, bunun hesabını sorarım.
Toplumu kutuplaştırma, ayrıştırma, partimi yeniden halktan koparma çabaları ve çalışmaları olduğunu hissettiğim zaman Uğur Bey, SİYASİ ARENADA MAKOSENLERİMİ TEKRAR GİYERİM ve bedeli ne olursa olsun bu uğurda mücadelemi veririm.”
Gazete manşetleri
Gazeteci Türkeş, Dilipak ailesinin İsrail’le ticari ilişkilerini deşifre etti
Yazar Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
Gazeteci Muhammed Tayyar Türkeş, muhafazakar yazar Abdurrahman Dilipak hakkında ilginç bir iddiayı sosyal medya hesabından paylaştı.
15 Temmuz sonrası röportaj yaptığı Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
İddiaya göre Bursa TV’de yayınlanan röportaj sonrası Dilipak, Türkeş’ten oğlunun İsrailli ortakları ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde girdiği bir ihale konusunda yardım istedi.
Türkeş’in paylaşımı şöyle:
İŞİ İSRAİLLİ PARTNERİMLE YAPIYORUM
“Şimdi Dilipak..
15 Temmuz sonrası Abdurrahman Dilipak ile Bursa TV olarak evinde bir röportaj gerçekleştirdik.
Bu röportaj bitiminde Bursa’dan geldiğimizi bildiği için bize Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde oğlunun bir işinin olduğunu ve halle olması için yardım etmemi istedi.
Ve ertesi gün oğlu Taha ile Beylerbeyi Mado’da buluştuk.
Nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda,
Bursa Büyükşehir belediyesine sanal şehir uygulaması için teklif verdiğini kamerayla tüm şehrin Sokak sokak adım adım dolaşılacağını kaydedeceklerini isterse insanların burada Bursa’ya gelmeden sanal ortamda gezebileceklerini anlattı.
Ben de kendisine Türkiye’de böyle bir teknolojinin olmadığını bu teknolojinin hangi ülke menşeili olduğunu sordum.
O da bana, “İsrailli bir ortağım var!
Bu teknoloji İsrail’e ait ben bu işi partnerim ile beraber yapıyorum” dedi.
“Bir bakacağım” diyerek yanından ayrıldım.
Bursa’ya döndüğümde ise Bursa Büyükşehir Belediyesi’ndeki o dönem yetkili o işe bakan arkadaşla görüşerek aynen şu cümleleri söyledim. (Fehim)
“Bak” dedim “Bu Abdurrahman Dilipak Denen kişinin oğlunun kartı ve bu şirketin ortağı bir Yahudi eğer bu şirkete Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden herhangi bir iş verdiğinizi duyarsam canınızı okurum” diyerek elimden geleni yaptım.
Hikaye bu kadar..
Ne Dilipak, Ne de Elleri…”
https://x.com/tayyarturkes/status/1777640673275007384?s=46&t=36bb5QIaP8Zy2yh6yMBx_Q
Gazete manşetleri
Mustafa Sandal’dan Aleyna Tilki’ye tavsiye: Bırak dışarıyı, şarkılarına konsantre ol
Mustafa Sandal, Aleyna Tilki ve menajeri arasında yaşanan tartışma hakkında, “Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” dedi.
Mustafa Sandal, son dönemde Aleyna Tilki ile menajerinin arasında yaşanan tartışma hakkındaki konuştu. Sandal, “Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol” ifadesini kullandı.
Habertürk’ten Eren Gürel’in haberine göre, Tilki’ye tavsiyelerde bulunan Sandal, “Aleyna, çok özel bir yetenek. Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. İstemediğin yerlere sürüklendiğin anlar da olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Kendi yeteneğine güveneceksin bence. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol. Pozitif ol her zaman. Benim düşüncem bu yönde” dedi.
‘DAHA ÇOK HIRSLANIP, DAHA ÇOK İSTEMESİ LAZIM’
Sandal sözlerine, “Ben böyle bir zorbalığa maruz kaldıysam da umursamadım. Bana bile engel teşkil etmedi bu durumlar. Hep şarkılara konsantre oldum. Olmuşsa da teğet geçmiştir beni… Belki bizim için de haz etmeyenler olmuştur. Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” diye devam etti.
Muhabirlerin, “Yılbaşı ve özel günlerde sahnede oluyorsunuz. Bir özel günü evde geçirmek ister misiniz?” sorusuna yanıt veren Sandal, “Bizim işimiz bu. Nasıl ki hemşire, doktor işinin başında oluyorsa biz de sahnede olmak zorundayız. Özel günlere benim bakış açım biraz farklı. Hayat ile olan ilişkim, sağlıklı olduğum her gün aslında özel gün. Çocuklarınla olduğun bir günde pozitif bir gün geçirebiliyorsan zaten özel gün diyebiliriz buna. Ben öyle bakmıyorum hayata yani… Hayata her adımımı attığım gün, her sabaha uyandığım gün özel bir gün aslında…” ifadelerini kullandı.
‘TAMAMEN NEGATİF ENERJİLERDEN ARINMIŞ BİR YIL OLSUN’
2023 yılını da değerlendiren Mustafa Sandal, “2024 ülkemize ve bütün dünyaya güzel enerjiler getirsin. Duyduğumuz abuk sabuk şeyler inşallah olmaz. Ben tamamen negatif enerjilerden arınmış bir yıl olsun istiyorum. 2023’te çok kötü günler yaşadık. Deprem canımızı çok yaktı. Birlikte kenetlenip, pozitif şeyler yaşamaya ihtiyacımız var” dedi.
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Televizyon2 yıl önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri1 yıl önce
Aslı Erdoğan: Sesimizin Almanya’da ustalıkla kısıldığını düşünüyorum
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz2 yıl önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Hande Fırat’ın eşi Ukrayna’yı işte böyle dolandırdı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar