Gazete manşetleri
Ertuğrul Özkök: Ben dansözüm de Sözcü’nün Genel Yayın Yönetmeni ne?

20 yılı Genel Yayın Yönetmeni olmak üzere 35 yıl aralıksız çalıştığı Hürriyet’in kasım ayında yollarını ayırdığı Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan “Tansu’ya Mektuplar” başlığı altında yazılarını sürdürüyor. Yazılarını “newsletter” olarak geniş bir gruba gönderen Özkök, son yazısında, “Çok rahatlıkla dansözlük yaptım diyebiliyorum, bu gocunacak bir şey değil benim için” sözlerinin ardından gelen eleştirilere yanıt verdi.
Özkök, Sözcü Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz’ı takdir ettiğini söylerken, “Büyük bir gazeteyi yönetmek için insanın dansöz olması gerekir. Hadi bu kelimeye alışamayacaksınız, ‘Dans yeteneğine sahip olması gerekir’ diyeyim. Ve gelin şöyle küçük bir medya turu yapalım. Ben dansözüm de Sözcü gazetesinin genel yayın yönetmeni nedir diye düşündünüz mü hiç? Efsane gazeteci Uğur Dündar’ın hakkedilmiş egosunu yönetmek kolay bir iş midir sanıyorsunuz… Yılmaz Özdil’le Emin Çölaşan’ı, Ruhat Mengi’yi aynı gazetede birer sayfa ara ile idare etmek…” ifadelerini kullandı.
Özkök, Öznur Kalender’in kendisini dansöz olarak çizdiği karikatürle ilgili olarak da, “Gırgır ve Çarşaf dergilerinin kapağında rahmetli Süleyman Demirel’i ve Turgut Özal’ı dansöz olarak gösteren onlarca karikatürü de bulunduğu için, bu küçük müzede benimkinin de bulunması hoşuma gider” dedi.
Özkök’ün “Tansu’ya Mektuplar” dizisinde kaleme aldığı “Ben dansözüm de Sözcü’nün Genel Yayın Yönetmeni ne?” başlıklı yazısı şöyle:
Ben görmemiştim, Hürriyet’in eski yazı işleri müdürlerinden Ertuğ Karakullukçu sosyal medyada görmüş ve gönderdi.
Kalender beni dansöz olarak gösteren bir karikatürümü çizmiş.
Üzerine de şöyle yazmış:
“Hürriyet’ten kovulan Ertuğrul Özkök ‘Rahatlıkla dansözlük yaparım’ dedi…”
Mizah güzel bir şeydir.
Yine bilirim ki, mizah gizli veya açık önemsemedir…
Bugüne kadar çizilen her karikatürüm gibi onu da özenle arşivime koydum.
Tabii aynı dosyanın içinde, Gırgır ve Çarşaf dergilerinin kapağında rahmetli Süleyman Demirel’i ve Turgut Özal’ı dansöz olarak gösteren onlarca karikatürü de bulunduğu için, bu küçük müzede benimkinin de bulunması hoşuma gider.
Geçmişte ben de başkaları için dansöz manşeti atmıştım
Geçmişte genel yayın yönetmenliği yaptığım gazetede ben de parti değiştiren iki milletvekili için “Dansöz” ve “Fırıldak” lakapları kullanmıştım.
Çok da tutulmuştu o manşetler.
Bizim kültürümüzde “Dansöz” kelimesine yüklenen böyle eleştirel, hatta aşağılayıcı bir mana vardır.
Oysa yıllar bende bu kelimenin manasını değiştirdi ve gerçek yerine oturttu.
Hele hele Asena’nın 1990’lardaki harika danslarını ve hareketlerini seyrettikten sonra dansözlüğü bir “Dans sanatı” olarak gördüm.
İyi oynanmış bir göbek dansının bale gibi estetik bir sanat olduğunu farkettim.
Bütün bunları bilerek, “Dansöz” kelimesini kendim için kullandım. O nedenle bu dansözlük meselesini ciddi biçimde masaya yatırmaya karar verdim.
Ben dansözüm de Uğur Dündar’ı yönetebilen biri değil mi?
Ben diyorum ki; büyük bir gazeteyi yönetmek için insanın dansöz olması gerekir. Hadi bu kelimeye alışamayacaksınız, ‘Dans yeteneğine sahip olması gerekir’ diyeyim. Ve gelin şöyle küçük bir medya turu yapalım. Ben dansözüm de Sözcü gazetesinin genel yayın yönetmeni nedir diye düşündünüz mü hiç?
Efsane gazeteci Uğur Dündar’ın hakkedilmiş egosunu yönetmek kolay bir iş midir sanıyorsunuz… Yılmaz Özdil’le Emin Çölaşan’ı, Ruhat Mengi’yi aynı gazetede birer sayfa ara ile idare etmek… Ve bütün bunlara haksız suçlamalarla yurtdışında yaşamak zorunda kalan bir patronunun duygularını yönetmek için harcanan çabayı da eklerseniz… Evet bal gibi dansöz olmak lazım.
Çok taktir ediyorum o nedenle Sözcü’nün genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz’ı… Tekrar ediyorum…Dansöz kelimesini sevmiyorsanız, “Dans sanatını bilmek lazım” diyeyim…
Cumhuriyet’te Alev Coşkun’un merkeziyetçiliğini yönetmek
Ya Cumhuriyet Gazetesi… Onun genel yayın yönetmeni daha mı az dansözdür sanıyorsunuz…
Alev Coşkun’un mutlak merkeziyetçi iradesi ile Emre Kongar’ın, Orhan Bursalı’nın, Ali Sirmen’in, Mustafa Balbay’ın Mine Kırıkkanat’ın, herbirini, köşelerinde eyaletleşmiş beyliklikerini bir arada tutmak…
Anti Amerikancılıkta Perinçek’le aynı cephede olup da, siyasette farklı cephelerde oturmak… Kolay bir iş mi sanıyorsunuz…O nedenle başta Hasan Cemal olmak üzere Cumhuriyet’in bütün genel yayın yönetmenlerini hep taktir ettim.
Hadi dansözlük bana kalsın, onlar için “Dans sanatını bilen insanlar” diyeyim.
Ulusalcı sol ile liberal solu bir arada tutan Kılıçdaroğlu
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun oturduğu koltuğu bir düşünün… Hiç kımıldamadan, sağa sola dönmeden, oturmak mümkün mü sizce o koltukta… Ulusalcı Kemalist ile liberal solcuya; milliyetçisi ile sosyaliste, aynı sandığa aynı oyu attırmayı başarmak… Tuncay Özkan’la Özgür Özel’i yanyana odalarda oturtmayı başarmak Az buz bir iş mi…
Ya bütün bu diplomatik vals, one ne diyeceğiz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı alalım… Önceki gün 15 Temmuz darbesini destekledi diye suçladığı; dün gazeteci cinayeti ile suçladığı Arap liderleri ile bugün aynı masaya oturmak nedir… Dansözlük yine bana kalsın, ‘Diplomatik bir vals’ değil midir bu… Ve gerekli değil midir? Gereklidir…Çünkü siyaset bir “At sürücülüğü”; Devlet idaresi ise bir dans sanatıdır.
Beynindeki bin tilkinin kuyruğunu birbirine dolaştırmayan İnönü
Kurtuluş Savaşı Kahramanı, Cumhuriyet’in Kurucusu ve Türkiye’yi çok partili demokrasiye geçiren büyük siyasetçi ve devlet insanı İsmet İnönü için ne denirdi:
“Kafasında bin tilki dolaşır, bininin kuyruğu birbirine değmez…”
Evet değmez çünkü diplomasi ve siyaset bizatihi bir dans sanatıdır. Kuyrukları değdirmezse ona başarı denir. O sanattır ki, Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı dışında tutabilmiştir.
Ya Demirel ve Özal, onları niye hep dansöz olarak çizmişlerdi?
Rahmetli Süleyman Demirel işte onun için “Türkiye yönetilmez idare edilir” demişti… Tıpkı Gırgır dergisinin efsane kapaklarında sık sık hicvedildiği o dansözlüğün siyaset diline güzel bir tercümesidir bu cümle…
Dün dansöz olarak çizilen rahmetli Demirel’in bugün bir hoşgörü ve demokrasi insanı olarak, her yıl artan bir sevgiyle anılmasının nedeni budur işte.
Dün dansöz olarak çizilen rahmetli Turgut Özal’ı bugün mumla arıyorsak, onun bu ülkeye getirdiği liberal düşünceye, moderniteye ve dansöz karikatürlerini Başbakanlık girişinde bizzat kendisinin sergilemesinin verdiği hoşgörüye olan hasretimizin etkisi yok mudur…
Diyeceğim insanları dansöz olarak çizerken, onları bu sıfatla karalayacağınızı düşünürken bir zahmet bunları da düşünün… Ama hayatınız boyunca hiç dans etmemekle övünen bir insansanız, tabii ki dansöz kelimesini bir hakaret olarak kullanmaya devam edebilirsiniz. Ben kendi adıma bana dansöz diyene dava açmam…
Dedim ya, dansöz kelimesini hakaret değil, meziyet olarak görürüm… Estetik bir sanat, bir yetenektir, zarafettir dans… Yeter ki benim Diyarbakır’da çektiğim halay gibi gayrı estetik olmasın…
Bir de şu “Omurgasız” meselesini halledelim
Hazır dansözlük meselesini açmışken, isterseniz şu “Omurgasız” kelimesi ile de meselemizi halledelim. Benim için “Dansöz” kelimesini hakaret olarak kullanmayı sevenler, aynı zamanda “Omurgasız”, “Hain”, “Liboş”, “Yalaka” gibi kelimeleri kullanmayı da çok severler.
Fikrin olmadığı yerde, hakaret Abdurrahman Çelebi’dir… Ama o Abdurrahman Çelebilere; ‘Bu kelimeyi çok seven insanlar anatomi konusunda cahildir’ desem… Eminim cahil kelimesine çok kızarlar.
Oysa cahildirler ve omurganın ne olduğunu bilmezler. Omurgayı dimdik durmak için yaratılmış bir yapı zannederler.
Oysa omurga başımız ile bacaklar arasında yer alan ve vücut ağırlığımızın üçte birini taşıyan bir köprüdür.
Doğrudur, görevlerinden biri insanı ayakta tutmaktır…Ama aslan, kaplan denilen canlıda ise yatay durmayı sağlar…
Omurganın asıl görevi, o bedenin eğilip bükülmesini, oturup kalkmasını, kıvrılmasını, kıvırtmasını, dans etmesini sağlamasıdır.
Çünkü hayatta kalmayı sağlayan şey işte bu danstır. Size hiç söylemediler mi, eğilip bükülme kabiliyetini kaybetmiş bir omurganın hastalıklı olduğunu…Tedavi edilmesi gerektiğini…
Omurga sadece dimdik durmayı sağlayan bir yapı olsaydı, Yaradan onu demir bir çubuk gibi tasarlardı…
Oysa eğilip bükülecek şekilde, kendi ekseni etrafında dönebilecek şekilde tasarlamıştır… İnsan beyni de böyledir… Esnek olduğu ölçüde hoşgörülüdür, yaratıcıdır, idare etme kabiliyetine sahiptir.
Pantheon’da Voltaire ve Hugo’nun arasında bir dansöz yatıyor
Yaşamak isteyen her canlı eğilip bükülme yeteneğini kaybetmemiş omurgalı bir dansözdür.. Ve bir de şunu unutmayın… Fransa’nın en büyük dansözlerinden biri olan Josephine Backer’in naaşı geçtiğimiz Ağustos ayında Paris’te Fransa’nın en büyük evlatlarının yattığı Pantheon’a taşındı.
Yani artık Jean Jacques Rousseau, Voltaire, Victor Hugo, Madame Curie, Andre Malraux’nun yanında yatıyor… Omurgasını olağanüstü bir koreografinin emrine sokmuş olağnüstü bir dansözdü… Adının başında hep “Danseuse” yazıyordu…
Kalender’in yüzüme verdiği Joker ifadesi
Ve son nokta… Kalender beni dansöz olarak çizerken yüzüme bir de Joker ifadesi oturtmuş. Özellikle dudaklarıma… Bu da hoşuma gitti. Joker hünsa bir karakterdir. Çok karmaşıktır… Palyoçolukla, hüzünün… Kötülükle mizahın… Zeka ile kurnazlığın… Neron’lukla, Spartakus’luğun birbirine karıştığı karakterdir.
Hangi Joker’e benzemek istersiniz
Her insanın içinde küçük bir Joker yatar… Kalender’in çizgisine bakarken acaba hangi Joker olmayı tercih ederdim diye düşündüm… Jack Nicholson’un müstehzi, mizahi tarafını mı… Heath Ledger’in estetik karanlığını mı… Jared Leto’nun Harley Quinn’i kendine delicesine aşık eden cazibesini mi, yoksa Joaquin Phoenix’in, tek başına eyleme geçen Kropotkin anarşizmini mi…
Tam karar veremedim vallahi… Maymun iştahlıyım…Hepsinden bir parça isterim galiba…
Ya siz… Hadi hadi korkmayın…Konu dansözlük değil… Ona buna dansöz diyen keskin kalemlere baksanız ya… Her birinin içinde baya bir Joker yatıyor…
Gazete manşetleri
RTÜK’ten TELE1’e iki ceza birden

İktidarın medya sopası RTÜK, Kardiyolog Ekrem Karakaya’nın Konya’da öldürülmesiyle ilgili yaptığı yayın için TELE1’e ceza verdi. Öte yandan TELE1’in internet sitesine de ceza verildi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, TELE1, Halktv HaberTürk Tv Netflix’e ceza yağdırdı.
RTÜK’ün CHP’li üyesi Okan Konuralp kendisine ait resmi sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “RTÜK, Kardiyolog Ekrem Karakaya’nın Konya’da öldürülmesiyle ilgili yayın yasağına uymadığı iddiasıyla TELE1’i de cezalandırdı. Oysa yayın bir ihlal değil; sağlık emekçilerine yönelik şiddete karşı kamuoyu oluşturma, doktorlarımıza desteği/onlarla dayanışmayı arttırma çabasıdır.” dedi.
RTÜK, Medya Mahallesi’ndeki değerlendirmelerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı küçük düşürdüğü iddiasıyla Halk Tv’ye para cezası verdi. Oysa tüm hukuki içtihatlar Cumhurbaşkanına dahi, basın özgürlüğü kapsamında yapılan eleştirilere katlanma/ tahammül etme sorumluluğu yükler.(1)
— Okan Konuralp (@okonuralp) August 17, 2022
Gazete manşetleri
Sedat Peker Yandaş Gazeteciyi Uyardı: Çok Önemli Şeyler Seyredeceğiz

Türkiye, Sedat Peker’in yeni iddialarını konuşuyor. “Deli Çavuş” adlı Twitter hesabından uzun bir tvit serisi paylaşan Sedat Peker, yandaş gazeteci Hikmet Genç’e uyarıda bulundu.
2023 seçimlerine az bir süre kala Sedat Peker’den çok konuşulacak yeni bir iddia geldi. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yakın iş insanları Hasan ve Zeki Yeşildağ ile ilgili paylaşımlarda bulunan Peker, iki kardeşin sahibi olduğu Akşam gazetesi yazarı Hikmet Genç’e uyarıda bulundu.
“SEDAT PEKER’DEN HİKMET GENÇ’E UYARI: “LGBT’Lİ BİREYLERLE İLGİLİ KÖTÜ YAZILAR YAZMAYIN”
“Kendilerini en büyük milliyetçi, en büyük muhafazakar olarak tanıtanların size ne kadar namussuz olduklarını anlatacağım.” diyen Sedat Peker, şöyle devam etti: Gazeteci Sayın Hikmet Genç Bey sizinle tanıştık. Bazı düşüncelerimiz farklı olsa da sizin iyi bir insan olduğunuzu biliyorum. Size dostane uyarım LGBT’li bireylerle ilgili çok sert ve kötü yazılar yazmamanızdır.”
Önümüzdeki günlerde Türkiye’de çok büyük skandalların konuşulacağını iddia eden Sedat Peker, “O skandallardaki muhataplar kurumların CEO’ları olmayacak. Çok önemli şeyler konuşacağız ve seyredeceğiz.” dedi.
Gazete manşetleri
YouTube’daki Erdoğan animasyonuna soruşturma

İfade kağıdını sosyal medya hesabından paylaşan Yusuf Kayaalp, “Az önce yine cumhurbaşkanına hakaretten ifadeye çağrıldım. Gerekçesi ise animasyon çizimini yapmamız” dedi.
Youtube’da 1 milyondan fazla abonesi bulunan Yusuf Kayaalp, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın karikatürlerini çizdiği gerekçesiyle ifadeye çağırıldı.
İfade kağıdını sosyal medya platformu Twitter üzerinde bulunan hesabından paylaşan Kayaalp, “Az önce yine cumhurbaşkanına hakaretten ifadeye çağrıldım. Gerekçesi ise animasyon çizimini yapmamız. Ulan bu adam dini değer mi çizmesi suç olsun” açıklamalarına yer verdi
2022 Türkiyesi'nde ifadeye çağrılmak için yeterli olan görseller. Polisin inceleme raporundan. Aynı gün Cumhurbaşkanı, daha demokratik bir ülke olduk tweetleri atıyordu. pic.twitter.com/lvJOykwZGK
— Burhi (@Burhimum) August 16, 2022
-
Gazete manşetleri2 hafta önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Televizyon4 ay önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri3 ay önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Gazete manşetleri3 ay önce
Bülent Keneş: Keşke Deniz Feneri’ni daha fazla araştırsaymışım
-
Gazete manşetleri2 ay önce
Fazıl Say’dan sosyal medya yasa teklifine tepki: Haberleri okudukça bu ülke için derinden üzülüyorum
-
Analiz4 ay önce
Erdoğan, Prens Salman’dan randevu alabilmek için İbrahim Karagül’ü de harcadı
-
Gazete manşetleri3 ay önce
Ezgi Mola’ya Musa Orhan’a Hakaretten Ceza
-
Gazete manşetleri4 ay önce
Vatandaştan A Haber’e habercilik dersi!