Gazete manşetleri
Tamer Karadağlı, sınavını geçemediği Devlet Tiyatroları’na nasıl müdür oldu?
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne atanan Tamer Karadağlı’nın yıllar önce Devlet Tiyatroları’nda yer alabilmek için sınava girdiği ancak bu sınavda başarılı olamadığı ortaya çıktı.
İktidara yakınlığıyla bilinen ve 58’inci Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü alan Nihal Yalçın’a karşı tavrıyla tepki toplayan Tamer Karadağlı, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne atandı.
BirGün’den Sercan Meriç, eski Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt’un neden görevden alındığını anlattı. Yücel Erten’le de konuşan Meriç, Tamer Karadağlı’nın yıllar önce Devlet Tiyatroları’nda yer alabilmek için sınava girdiğini ancak sınavda başarılı olamadığını yazdı.
Sercan Meriç’in ‘Tamer Karadağlı, Aziz Nesin’e neden teşekkür etmeli?’ başlıklı yazısında yer alan ifadeler şöyle:
“Önce görevden alınan Mustafa Kurt hakkında neler konuşulduğunu aktararak başlayayım.
Kurt, 1988’de stajyer sanatçı olarak Adana DT’de göreve başladı, 1994-2004 yılları arasında Adana DT Müdürü olarak görev yaptı, 2007-2008 yıllarında DT’de başrejisör oldu, 2013-2014 yıllarında aynı kurumda genel sanat yönetmenliğine atandı, 2018 yılında da DT Genel Müdürü oldu.
Konuştuğum isimler, Kurt’un MHP kökenli bir isim olmasına rağmen kurumdaki Genel Müdürlük görevinde ılımlı bir çizgi çizdiğini anlattı. Kurt’un yöneticilik serüveninde denge politikası izlediğini ifade ettiler. Karadağlı’nın DT’nin başına nasıl atandığından önce Kurt’un neden görevden alındığı sorusu cevaba muhtaç…
Tiyatro kulislerinden edindiğimiz bilgileri kısaca aktaralım:
Kurt’un görevden alınmasına sebep olan süreç, Mersin’deki ‘Tarsus Tiyatro Günleri’ kapsamında perde açan ‘Yıldızlar Altında Yaz Eğlencesi’ oyunu ile başladı. Oyun, AKP’li belediye meclis üyesi Abdurrahman Altınsucu’nun ‘müstehcenlik’ ve ‘dini değerlere hakaret’ edildiği iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulunmasıyla gündeme gelmişti.
Oyunda, Aziz Nesin’in Aziznamesi’nde yer alan ‘Du Bakali N’Olcek’ öyküsünden de kısa bir bölüm yer alıyordu. Bu bölüm AKP’lileri sinirlendirdi. Onlar da Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu’ya ulaştı. Oyunun DT bünyesinde sahnelendiği yönünde ihbarda bulundu.
Söz konusu ihbarın ardından Bakan Yardımcısı Mumcu’nun DT Genel Müdürü Kurt’u aradığı öne sürülüyor. Mumcu’nun söz konusu görüşmede hakarete varan ifadeler kullandığı da iddialar arasında.
DT’deki görevine başladığında henüz 5 yaşında olan Mumcu’nun bu tavrı Kurt’u bir hayli üzmüş. Söz konusu görüşmenin ardından ipler tamamen kopmuş. DT koridorlarında AKP’nin kadrolaşma çabasına direnç gösterdiği öne sürülen Kurt’un, uzun süredir bürokratların hedefinde olduğu ve görevden alınacağı konuşuluyordu.
İddialarla ilgili Kurt’u aradım ve mesaj attım, ancak geri dönüş yapmadı. Cevap hakkının saklı olduğunu belirteyim.
Gelelim Tamer Karadağlı’nın kurumun başına nasıl atandığına…
Karadağlı’nın atanmasının arka planında bambaşka bir strateji olduğu öne sürülüyor.
Kurt’tan sonra DT’deki imza yetkisi Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nden 2001 yılında mezun olan, bir dönem Sivas DT Genel Müdürlüğü yapan, 2021’de DT Genel Müdür Yardımcısı olarak atanan Emre Başer’deydi.
İmza yetkisinin Başer yerine, bir başka genel müdür yardımcısı olan İbrahim Aktürk’te olması için Kurt’a bir süredir baskı yapıldığı söyleniyor. Aktürk, Erdoğan’ın kararıyla 3 Ekim 2022’de bu göreve atanmıştı. Bu atama da tiyatro camiasında şaşkınlık yaratmıştı. Zira, Aktürk’ün tiyatro ile ilgili bir geçmişi yoktu. Kendisi İlahiyat Fakültesi mezunuydu.
Diğer kurumlarda defalarca tanık olduğumuz bir süreç, bu kez DT bünyesinde yaşanıyordu. Hedef, Saray’ın taleplerine direnç gösteren Kurt’u görevden almak, imza yetkisini de ‘birilerine yakın olduğu için göreve atanan’ genel müdür yardımcısına devretmekti.
Bu noktada Karadağlı formülü akıllara geldi.
Asıl amaç, Karadağlı’nın genel müdürlüğünü altında, tiyatro ile hiçbir ilgisi olmayan ilahiyat mezunu Aktürk’ü kurumun tek otoritesi yapmaktı…
Söz konusu atama da böyle gerçekleşti.
Bu atamanın birçok mesaj içerdiği ortada. Onlardan birisi de sansür ve otosansürle ilgili… Sosyal medyada Karadağlı güzellemesi yapan AKP’li trollerin, eş zamanlı olarak harekete geçtiğini ve atamaya tepki gösterenleri ‘PKK’li, Ermeni lobisine mensup, gayrı milli ajan’ diyerek hedef gösterdiğini hatırlatalım.
Ayrıca Karadağlı’nın devir teslim törenine iştirak edip etmeyeceği de bir muamma.
Söz konusu atama ile ilgili tiyatromuzun duayenlerinin ne düşündüğünü de merak ediyordum. Bu vesileyle Yücel Erten’e ulaştım.
Konuyla ilgili en iyi değerlendirmeyi yapabilecek sayılı tiyatro ustalarından birisi Erten’di. Kendisi, 1969’da DT’ye ilk adımını attıktan sonra, kurumda en alttan en üste her kademede emek veren bir isim.
Erten, Karadağlı’nın atanması ile ilgili çok çarpıcı bir bilgi paylaştı. Karadağlı, yıllar önce DT’de yer alabilmek için sınava girmiş, ancak bu sınavda başarılı olamamış!
Sözün devamını tiyatromuzun yaşayan duayeni Erten’e bırakayım:
’30 yıl aşkın bir süredir çok yazdım, çok söyledim, elimden geldiğince eyleme döktüm: Devlet Tiyatroları merkezî yönetim anlayışı içinde şişmiş, hantallaşmış, ucu bucağı görünmeyen, şaşkın bir imparatorluk haline gelmiştir. Süregelen yarım akıllı padişahlık yönetiminden kurtarılıp, yerinden yönetim doğrultusunda, rasyonel bir yeni yapılanmaya kavuşturulması gerekir. Ama süreç bunun tersine işlemiştir. Kurumun tüzel kişiliği de yok edilip, ekselanslarının bando-mızıka takımını andıran bir duruma indirgenmiştir. Mevcut iktidarın anlayışı budur.
Böyle bakınca, bando-mızıka takımının başına kimin atandığı, sanıldığı kadar önem taşımaz. Evet, elbette ufuk, birikim, yetenek, liyakat gözetilmelidir. Ama bunlar nerede ve ne kadar gözetildi ki, şimdi Devlet Tiyatrolarında farklı olsun? Bence de bu atama uygun düşmemiştir. Yanlış hatırlamıyorsam; bir dönemde Devlet Tiyatroları’na sınavla 120 sanatçı almıştık. Adı geçen kişi, o 120 kişi arasına girememişti. Tiyatro sanatı ile pek de ilgisi olmadığı halde, şimdi zembille tepeden inmesi, anlaşılır gibi değildir. Ama çok önemli de değildir.
Asıl önemli olan, Devlet Tiyatroları sanatçı ve çalışanlarının, on yıllardır bir camia olarak, değişime ayak diremiş olmaları, böyle bir hayata sürüklenmeye razı olmaları, boyun eğmiş olmalarıdır. Dönüp geldiğimiz durum: Her toplum, lâyık olduğu biçimde yönetilir…'”
Gazete manşetleri
Kılıçdaroğlu’ndan Uğur Dündar’a zehir zemberek sözler
CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Tarih onu affetmeyecek’ diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden kendisini eleştiren Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
14-28 Mayıs Genel Seçimlerinde cumhurbaşkanlığına aday olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan’a kaybetti.
Seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalif cephede tartışmalara neden oldu.
Kılıçdaroğlu’nu eleştiren isimlerden biri de Sözcü yazarı Uğur Dündar.
Uğur Dündar, katıldığı bir televizyon programında yerel seçim sonuçlarını değerlendirirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel seçimlerde aday olması ile muhalefetin tarihi bir fırsatı kaçırdığını vurgulayarak “Tarih onu asla affetmeyecek” dedi.
Dündar ayrıca geçtiğimiz günlerde bir köşe yazısında cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi gerektiğini, CHP’nin ve ‘Altılı Masa’nın başındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun resti görmek yerine, kendi adaylığını dayattığını ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiğini’ kaleme aldı.
Kılıçdaroğlu, kendisini ve Cumhurbaşkanlığı adaylığını hedef alan CHP yandaşı Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Geçmişe ve Geleceğe Not düşelim! Sayın Uğur Dündar’a açık mektubumdur…
Sağdan soldan vatan evlatlarının idamlarıyla sonuçlanan 68 kuşağı fırtınasında gemisine dalga vurmamış Uğur Dündar, 1980 darbesinin “Bizim Uğur”u, TRT Genel Müdürü…
Bizim kuşağın onur abidelerinden Tarık Akan’ın yumruklaştığı, dürüst ve mücadeleci gençlik-kafalarında bitlerle işkencelerden geçerken-ayağına taş değmemiş, nezaket ziyaretlerinin müdavimi Uğur Dündar…
“Gün geçmiyor ki” cümlesiyle başladığı her haber programında, fonda gerilim müzikleriyle süslediği ve toplumun inanç noktalarına temas ederek 28 Şubat sürecinin alt yapısında emeği olan, iş başörtü sorununa geldiğinde; “İnadına mini etek, inadına dekolte” sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar…
Sağlık skandalı haberi adı altında “Tesettür Faciası” başlığıyla, toplumdaki kutuplaşmanın her daim ekmeğini yiyen, fildişi kulelerinin tepesindeki konforlu alanını inşa edebilmek için büyük “fedakarlıklar” yapan, andıçların Uğur Dündar’ı…
“SİZİN ÇARKINIZ YİNE ‘ŞANLI ŞANLI’ DÖNER”
Her alanda, mevcut baskıcı iktidarın, sizin de içerisinde arkadaşlarınızın olduğu (ki bence onlar öyle sanıyor) muhalifler, davalarla, hapislerle, saldırılarla mücadele edip bedel öderken, sizin çarkınız yine “şanlı şanlı” döner Uğur Bey.
Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; Biz helalleştik… Bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakın oy vermeyi, adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.
1960’lardan kalma sağ sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…
İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…
Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.
Geçmişte yaşadığımız bütün travmalarımızı, öfkelerimizi, intikam duygularımızı ebediyen toprağa gömdük. Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz!
Bunu vatanperver dostlarımızla yaptık. Başta kıymetli dostum Sayın Karamollaoğlu olmak üzere 6’lı masanın liderleri ile yaptık.
Nasıl yaptığımızı da anlatayım. Berkin Elvan’a da ağladık, Eren Bülbül’e de… Sinan Ateş ile de vurulduk, Tahir Elçi ile de… Deniz Gezmiş’le de sehpaya çıktık, Mustafa Pehlivanoğlu ile de…
Ergenekon kumpası mağdurlarına da destek olduk, suçsuz günahsız KHK mağdurları anaokulu öğretmenlerine de…
Yürüdük Uğur Bey. Hak için halk için yürüdük. Yolumuza kurşunlar bırakıldı yürüdük…Pislikler döküldü yürüdük…
“SİYASİ RÜŞVET ALDINIZ” İMASINA SUSMAM!
Terör örgütleri kuşun sıktı, linçlendik, içerisinde bulunduğumuz ev için “Yakın o evi” dediler, defalarca ölüm tehditleri ve suikastlara karşı yürüdük.
Cumhuriyet Halk Partisi çok değişti Uğur Bey. Artık toplumun büyük bölümünü öcü gibi gördüğü bir parti değil. Bakın TV programında değerli kardeşim Cemal Enginyurt, size karşı millet ittifakını ve helalleşmemizi nasıl savunuyor, siz ise nasıl da inkar ediyorsunuz.
Siz hiç değişmemişsiniz! Hala 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda yaptığınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer olmaz!
Toplumun inanç ve değerleri ile siz ve temsil ettiğiniz kimliğiniz, mıknatısın iki ayrı kutbu gibisiniz. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve toplumsal barışa yaklaştıkça seçimlerde broşürlerimizi dağıtan başörtülü kardeşlerimiz, bütün kırgınlıklarını unutan Kürt kardeşlerimiz, vatanperverlik çatısı altında bütünleştiğimiz sağcı kardeşlerimiz, kısacası bu ülkenin ötekileri bizden uzaklaşıyor. Buna müsaade edemeyiz.
Belki biraz kırıcı oldu ama kusura bakmayın Uğur Bey bunlar gerçekler. Bana, canlı yayınlarda Dış devletlerin ajanı olup olmadığımı soracak kadar dengenizi yitirdiniz, ses çıkarmadım.
Şahsıma dilediğiniz kadar saldırabilirsiniz ama kardeşliğimizi dinamitlemenize müsaade etmem.
Kendi adaylığımı dayatmak için siyasi rüşvet dağıttım iddialarınıza susarım ama 6’lı masa bileşenlerine “siyasi rüşvet aldınız” imasına susmam, bu birlikteliği bozdurmam!
“TARİH KİMİ AFFEDECEK, KİMİ AFFETMEYECEK?”
Sizin tabirinizle; “Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu 70’li yıllardan beri tanırım. Kemal Bey’in asıl işi hesap sormaktır. Devletin nice kayıp trilyonlarını, tüyü bitmemiş yetim hakkını, yurt dışından getirmiş ve hazineye irat kaydettirmiştir.” El hak doğrudur Uğur Bey. Benim asıl işim hesap sormaktır.
Büyük emeklerle ve ödenen bedellerle tesis edilen bu kardeşlik yapısına, bu toplumsal ittifaka ve bu helalleşmeye saldırmayı sürdürürseniz, milletin uygarlık yolundaki bu anlaşmaya halel getirmeye çalışırsanız, bunun hesabını sorarım.
Toplumu kutuplaştırma, ayrıştırma, partimi yeniden halktan koparma çabaları ve çalışmaları olduğunu hissettiğim zaman Uğur Bey, SİYASİ ARENADA MAKOSENLERİMİ TEKRAR GİYERİM ve bedeli ne olursa olsun bu uğurda mücadelemi veririm.”
Gazete manşetleri
Gazeteci Türkeş, Dilipak ailesinin İsrail’le ticari ilişkilerini deşifre etti
Yazar Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
Gazeteci Muhammed Tayyar Türkeş, muhafazakar yazar Abdurrahman Dilipak hakkında ilginç bir iddiayı sosyal medya hesabından paylaştı.
15 Temmuz sonrası röportaj yaptığı Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
İddiaya göre Bursa TV’de yayınlanan röportaj sonrası Dilipak, Türkeş’ten oğlunun İsrailli ortakları ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde girdiği bir ihale konusunda yardım istedi.
Türkeş’in paylaşımı şöyle:
İŞİ İSRAİLLİ PARTNERİMLE YAPIYORUM
“Şimdi Dilipak..
15 Temmuz sonrası Abdurrahman Dilipak ile Bursa TV olarak evinde bir röportaj gerçekleştirdik.
Bu röportaj bitiminde Bursa’dan geldiğimizi bildiği için bize Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde oğlunun bir işinin olduğunu ve halle olması için yardım etmemi istedi.
Ve ertesi gün oğlu Taha ile Beylerbeyi Mado’da buluştuk.
Nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda,
Bursa Büyükşehir belediyesine sanal şehir uygulaması için teklif verdiğini kamerayla tüm şehrin Sokak sokak adım adım dolaşılacağını kaydedeceklerini isterse insanların burada Bursa’ya gelmeden sanal ortamda gezebileceklerini anlattı.
Ben de kendisine Türkiye’de böyle bir teknolojinin olmadığını bu teknolojinin hangi ülke menşeili olduğunu sordum.
O da bana, “İsrailli bir ortağım var!
Bu teknoloji İsrail’e ait ben bu işi partnerim ile beraber yapıyorum” dedi.
“Bir bakacağım” diyerek yanından ayrıldım.
Bursa’ya döndüğümde ise Bursa Büyükşehir Belediyesi’ndeki o dönem yetkili o işe bakan arkadaşla görüşerek aynen şu cümleleri söyledim. (Fehim)
“Bak” dedim “Bu Abdurrahman Dilipak Denen kişinin oğlunun kartı ve bu şirketin ortağı bir Yahudi eğer bu şirkete Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden herhangi bir iş verdiğinizi duyarsam canınızı okurum” diyerek elimden geleni yaptım.
Hikaye bu kadar..
Ne Dilipak, Ne de Elleri…”
https://x.com/tayyarturkes/status/1777640673275007384?s=46&t=36bb5QIaP8Zy2yh6yMBx_Q
Gazete manşetleri
Mustafa Sandal’dan Aleyna Tilki’ye tavsiye: Bırak dışarıyı, şarkılarına konsantre ol
Mustafa Sandal, Aleyna Tilki ve menajeri arasında yaşanan tartışma hakkında, “Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” dedi.
Mustafa Sandal, son dönemde Aleyna Tilki ile menajerinin arasında yaşanan tartışma hakkındaki konuştu. Sandal, “Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol” ifadesini kullandı.
Habertürk’ten Eren Gürel’in haberine göre, Tilki’ye tavsiyelerde bulunan Sandal, “Aleyna, çok özel bir yetenek. Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. İstemediğin yerlere sürüklendiğin anlar da olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Kendi yeteneğine güveneceksin bence. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol. Pozitif ol her zaman. Benim düşüncem bu yönde” dedi.
‘DAHA ÇOK HIRSLANIP, DAHA ÇOK İSTEMESİ LAZIM’
Sandal sözlerine, “Ben böyle bir zorbalığa maruz kaldıysam da umursamadım. Bana bile engel teşkil etmedi bu durumlar. Hep şarkılara konsantre oldum. Olmuşsa da teğet geçmiştir beni… Belki bizim için de haz etmeyenler olmuştur. Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” diye devam etti.
Muhabirlerin, “Yılbaşı ve özel günlerde sahnede oluyorsunuz. Bir özel günü evde geçirmek ister misiniz?” sorusuna yanıt veren Sandal, “Bizim işimiz bu. Nasıl ki hemşire, doktor işinin başında oluyorsa biz de sahnede olmak zorundayız. Özel günlere benim bakış açım biraz farklı. Hayat ile olan ilişkim, sağlıklı olduğum her gün aslında özel gün. Çocuklarınla olduğun bir günde pozitif bir gün geçirebiliyorsan zaten özel gün diyebiliriz buna. Ben öyle bakmıyorum hayata yani… Hayata her adımımı attığım gün, her sabaha uyandığım gün özel bir gün aslında…” ifadelerini kullandı.
‘TAMAMEN NEGATİF ENERJİLERDEN ARINMIŞ BİR YIL OLSUN’
2023 yılını da değerlendiren Mustafa Sandal, “2024 ülkemize ve bütün dünyaya güzel enerjiler getirsin. Duyduğumuz abuk sabuk şeyler inşallah olmaz. Ben tamamen negatif enerjilerden arınmış bir yıl olsun istiyorum. 2023’te çok kötü günler yaşadık. Deprem canımızı çok yaktı. Birlikte kenetlenip, pozitif şeyler yaşamaya ihtiyacımız var” dedi.
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri1 yıl önce
Aslı Erdoğan: Sesimizin Almanya’da ustalıkla kısıldığını düşünüyorum
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Televizyon3 yıl önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri3 yıl önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz2 yıl önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri3 yıl önce
Hande Fırat’ın eşi Ukrayna’yı işte böyle dolandırdı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar