Gazete manşetleri
Susmayacağız, yazacağız
Medyasından yurttaşına, tüm toplumun sesini kısmak isteyen Saray rejimi ‘Sansür Yasası’nın en kritik 29. Maddesini dün Meclis’ten geçirdi. Tepki çeken yasaya göre adeta yandaş olmayan herkes 3 yıla kadar ceza alabilecek. Yasaya her kesimden tepki yağdı. “Yolsuzluklarınızı, hırsızlıklarınızı, seçim hilelerinizi, baskılarınızı sansürle örtemezsiniz” diyen yurttaşlar, #SusmakYok etiketini sosyal medyada birinci sıraya taşıdı: Asla geri adım atmayacağız
İktidar, gazetecisinden sıradan yurttaşına toplumun sesini kısmak için tüm imkanlarını seferber etti. AKP ve MHP’nin gündeme getirdiği ‘Sansür Yasası’ olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, dezenformasyonla mücadeleyi bahane ederek tüm muhalefeti baskı altına almayı hedefliyor. Teklif yasalaşırsa, sadece gazeteciler değil, sosyal medyada haber paylaşan ve yorum yapan yurttaşların özgürlükleri de tehdit altında olacak. Demokrasi ve insan haklarının temel ilkelerine aykırı teklifin en kritik 29. Maddesi Meclis’te dün kabul edildi. Söz konusu maddeye göre, “gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayan kişi” 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilecek.
Cep telefonunu Meclis’te kırdı
Söz konusu teklif Meclis’e geldiğinden bu güne muhalefet partilerinin protestolarına da sahne oldu. Görüşmeler sürerken CHP Muğla Milletvekili Burak Erbay konuşması sırasında cebinden çıkardığı telefonu AKP sıralarına gösterdi. Erbay, gençlere seslenerek “Artık buna ihtiyacınız olmayacak” dedi ve telefonunu çekiçle kırdı. CHP’nin gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, asıl dezenformasyonun sansürün kendisi olduğunu belirterek “Bunun kimseye faydası yok! Bunun kaybedeni tüm Türkiye olur” dedi. Yaşanan hak ihlallerini hatırlatan Çakırözer, “Haber takibi sırasında gözaltına alınan, dövülen, nefessiz bırakılan basın emekçilerinin can güvenliği yok bunun içinde. Haberi yüzünden 9 ayda 410 kez hâkim karşısına çıkan gazetecilere özgürlük yok. Halkın haber alma hakkı için çalışan televizyonları Halk TV’yi, Tele1’i, Fox’u, KRT’yi, TV5’i bu yıl tam 42 kez hukuksuzca cezalandıran RTÜK’e dur demek yok!” ifadelerini kullandı. Görüşmeler sırasında HDP ve İYİ Parti milletvekilleri de halkın sesini kısmak isteyen yasa teklifine sert tepki gösterdi.
Gerçekleri yazmayı ısrarla sürdüreceğiz
Sosyal medyada yasanın geri çekilmesi çağrısı yapan basın meslek örgütleri, gazeteciler, siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri ve pek çok yurttaş “#SusmakYok” dedi. Etiket kısa sürede ülke gündeminin üst sıralarına yükseldi.
Paylaşılan mesajlardan bazıları şöyle:
Türkiye Gazeteciler Sendikası: Sus dedikçe yazacağız. Sus dedikçe konuşacağız. Sansür yasasına boyun eğmeyeceğiz!
DİSK Basın-İş: “Sadece çıplak sesimiz kalsa bile, sadece kalemimiz kalsa bile elimizde, sadece kameramız kalsa bile yazmaya, anlatmaya, kayıt altına almaya ve insanlara hakikati ulaştırmaya devam edeceğiz!”
Gazeteci Dayanışma Ağı: Sesimizi kısmaya çalışan Sansür Yasası’na susmak yok. “Sus” dedikçe konuşacağız!
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği: Şartlar ne olursa olsun, baskıların ve sansürün şekli ne olursa olsun susmak yok diyeceğiz. Yazmaya, anlatmaya, kayıt altına almaya ve insanlara hakikati ulaştırmaya devam edeceğiz!
Gazetecilikte Kadın Koalisyonu: Onlar olmasa gerçekleri bilemeyecektik. Onlar olmasa yaptıklarını saklayanlar daha da kazanmaya devam edecekti. Onlar olmasa hepimiz susmaya mahkûm olacaktık. Gazeteciler engellenemez, düşünce özgürlüğü yasaklanamaz, hakikatler gizlenemez. Sansür yasasına hayır!
Türk Tabipleri Birliği: “Sus” dedikçe konuşacağız, “Git” dedikçe kalacağız!
DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu: Gerçek enflasyondan, gerçek işsizlikten, geçim zorluklarından bahsetmeyi bile “suç” kategorisine sokarak işçi sınıfının ve halkımızın her gün yaşadığı ve tanık olduğu hakikati değiştirmek mümkün değildir.
SOL Parti: Yolsuzluklarınızı, hırsızlıklarınızı, seçim hilelerinizi, sansürle örtemezsiniz. Halkın haber alma hakkı engellenemez. Susmayacağız, mücadele edeceğiz.
HDP Milletvekili Oya Ersoy: Sansür Yasası ile hedef gazeteciler, muhabirler, yazarlar ve bu ülkede yaşayan bütün halklardır. Halkların haber alma, bilgiye ulaşma hakkını gasbedemezsiniz! Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!
***
Gazeteci Ünsal Ünlü: Gazeteciler değil toplum tehlikede
Basın, sosyal medya ve internet haberciliğine yeni sınırlamalar getiren kanun teklifinin 29’uncu maddesiyle yoruma açık, soyut gerekçelerle gazetecilerin cezaevine atılacağını ancak cezaevine girenin sadece gazeteciler olmayacağını kaydeden gazeteciler de düzenlemeye karşı çıktı. Gazeteci Ünsal Ünlü, “İnsanlar özellikle 29’uncu maddedeki soyut gerekçelerle üç yıla kadar hapis getiren hükümlerin sadece gazetecilere uygulanacağını düşünüyor ama bu yanlış. Teklif, sosyal medya paylaşımlarını da kapsadığı için aslında her bir birey tehlikede. Bir Tweetin, yeniden paylaşılmasından tutun da paylaşılan görüşün beğenilmesine kadar her şey bir sorun olacak. Türkiye’de zaten fikir özgürlüğü geriliyordu. Şimdi tamamen yok olacak” dedi. Kanun teklifine tüm kamuoyunun tepki göstermesi gerektiğini anlatan Ünlü, “Düzenlemeye karşı verilen mücadele, gazetecilerin basın özgürlüğü meselesine dair olmamalı. Yaygın olarak karşı çıkılması gerekiyor. Meclis’te muhalefetin tavır sergilemesi de bu bakımdan önemli. Bu hükmün kabul edilmesi, artık sadece beğenilenlerin yayınlanması anlamına gelecek. Gerçeğin hiçbir önemi kalmayacak. Olgu yerine algıya göre yayınlar yapılacak” diye konuştu.
***
TGS Ankara Şubesi Sekreteri Alican Uludağ: ‘Oylarımız çalındı’ demek bile yasak
Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şube Sekreteri, yargı muhabiri Alican Uludağ da düzenlemeye karşı çıktı. BirGün’e konuşan Uludağ, teklifin sakıncaları hakkında şu değerlendirmeleri yaptı: “Sansür yasası, hiç kuşkusuz 2023 seçimlerine giderken doğrudan toplumu korkutmak ve susturmak için çıkarılmış bir düzenlemedir. Çünkü siyasal iktidar 2023 seçimlerini kaybetmenin maliyetini kendisi açısından çok iyi biliyor. Özellikle 29’uncu maddedeki getirilen ‘yalan haber’ maddesiyle iktidar aleyhinde haber yazacak gazeteciler ve bunu paylaşacak sıradan vatandaşlar için cezaevine girmenin önü açılacak. Öyle bir hal alacak ki ‘oylarımız çalındı’ demek bile yasak olacak. Bir anlamda George Orwell’in ölümsüz eseri 1984 romanındaki gibi bir düzen oluşturulmak isteniyor. Büyük Birader ise İletişim Başkanlığı olacak. Başkanlığa bağlı kurulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, şuan bir sansür merkezi gibi yasanın çıkmasını bekliyor. Yasa çıktığı andan itibaren tek tek gazetecilerin yazdığı haberler fişlenecek ve savcılıkları ihbar edilecek. Diğer yandan ise Basın Kartı’nın kolayca iptal edilmesinin önü de bu yasayla açılıyor. Basın Ahlak Esasları’na aykırı davranma veya Terörle Mücadele Kanunu kapsamında bir ceza alan gazeteciler basın kartı alamayacak veya var olanların kartları iptal edilecek. Zaten yargının siyasi iktidarın kontrolü altında bulunduğunu düşünürsek, gazetecilerin kolaylıkla TMK kapsamında bir ceza alması zor değil. Sonuç olarak gazeteciler bu yasayla birlikte çok yönlü bir saldırı altında. Ancak ne olursa olsun umutsuz olmamak, korkmadan cesaretle gazetecilik yapmak gerekiyor. Çünkü gazetecilik, gerçekler ve halkın haber alma hakkı uğruna bedel ödenmesi gereken bir meslektir.”
***
Gazetecilere hapis cezası
Gerçek Gündem Sorumlu Yazıişleri Müdürü Faruk Eren ve Gerçek Gündem Editörü Furkan Karabay’a, “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla 2 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Yargılama sadece 9 gün sürdü. Avukatlar, karara tepkili. Gerçek Gündem Editörü Furkan Karabay, 23 Haziran’da Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun kararnamesiyle yargı mensuplarıyla ilgili atama kararlarını haberleştirdi. “Yargıda ‘Antalya’ operasyonunda ‘İstanbul’ ayrıntısı: Atanan savcılar neyin göstergesi?” başlıklı haberde, İstanbul Başsavcı Vekilleri Zafer Koç ve Yakup Ali Kahveci başta olmak üzere Antalya Adliyesi’nde yapılan görevlendirmeleri ve yargı kulislerinde konuşulanlar yer alıyordu. Gerçek Gündem Sorumlu Yazıişleri Müdürü ve DİSK Basın İş Sendikası Genel Başkanı Eren ile Gerçek Gündem Editörü Karabay’a “Kamu Görevlisine Görevinden Dolayı Hakaret” suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Savcı duruşmadan önce hazırladığı mütalaasının okuyarak hapis cezası talep etti. Mahkeme, ikinci duruşma için 13 Ekim’e gün verdi. Bugün görülen duruşmada, gazeteciler Eren ve Karabay hakkında 2 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Hakim, cezanın ertelenmesiyle ilgili hükümleri ise uygulamadı.
***
Sansür yasası ile neler gelecek?
► Paylaşmak, retweet, beğeni suç: ‘Halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse’nin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile yargılanacağını öngörüyor. Üstelik haberleri veya sosyal medya paylaşımlarını yalnızca retweet yapanlara dahi 3 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.
► Whatsapp’a ‘şirket kur’ baskısı: WhatsApp, Signal gibi yoğun kullanılan anlık mesajlaşma uygulamaları için Türkiye’de şirket kurarak Türkiye hukukuna tabi olunması istenecek. Bilgiler emniyet birimleriyle paylaşılacak. İçerikleri oluşturan veya yayan faillere ulaşmak için gerekli olan bilgileri, soruşturma aşamasında savcısı, kovuşturma aşamasında yargılamanın yürütüldüğü mahkemece talep edilmesi üzerine, ilgili sosyal ağ sağlayıcının Türkiye’deki temsilcisi, adli mercilere verecek. Öte yandan Rekabet Kurulunun, WhatsApp kullanıcılarına getirilen veri paylaşma zorunluluğuyla ilgili soruşturmasında, idari para cezası verilmesi ve verilerin birleştirilmesine son verilmesi talep edildi.
► Organize suç kapsamı: İstanbul depremi, 128 milyar doların akıbeti, orman yangınları, askeri harekatlardaki gelişmeler, suç örgütü lideri Sedat Peker’in ifşalarını haberleştirmek ya da sosyal medyada açılan etiketlerle toplu şekilde paylaşmak suç sayılabilecek. Suçun kapsamına da bilginin doğru ya da yalan olduğuna da savcılar, hakimler ve haberin konusu olanlar karar verecek.
► MİT mensuplarına koruma kalkanı: Türkiye’de haklarında haber yapılması ve yayımlanması en zor kurum çalışanlarının başında Millî İstihbarat Teşkilâtı çalışanları geliyor. MİT üyeleri hakkında yapılan veya yapılacak haberler farklı kanunlara tabi olmakla birlikte, iktidar ve yargının sert tepkisiyle de karşı karşıya kalabilecek.
► Cumhurbaşkanı basın kartı verebilecek: Medya alanında faaliyet göstermeleri şartıyla, sendikalar ile kamu yararına faaliyette bulunduğu Cumhurbaşkanı kararıyla tespit edilen dernek ve vakıfların yöneticilerine basın kartı verilebilecek.
Gazete manşetleri
Kılıçdaroğlu’ndan Uğur Dündar’a zehir zemberek sözler
CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Tarih onu affetmeyecek’ diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden kendisini eleştiren Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
14-28 Mayıs Genel Seçimlerinde cumhurbaşkanlığına aday olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan’a kaybetti.
Seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalif cephede tartışmalara neden oldu.
Kılıçdaroğlu’nu eleştiren isimlerden biri de Sözcü yazarı Uğur Dündar.
Uğur Dündar, katıldığı bir televizyon programında yerel seçim sonuçlarını değerlendirirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel seçimlerde aday olması ile muhalefetin tarihi bir fırsatı kaçırdığını vurgulayarak “Tarih onu asla affetmeyecek” dedi.
Dündar ayrıca geçtiğimiz günlerde bir köşe yazısında cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi gerektiğini, CHP’nin ve ‘Altılı Masa’nın başındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun resti görmek yerine, kendi adaylığını dayattığını ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiğini’ kaleme aldı.
Kılıçdaroğlu, kendisini ve Cumhurbaşkanlığı adaylığını hedef alan CHP yandaşı Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Geçmişe ve Geleceğe Not düşelim! Sayın Uğur Dündar’a açık mektubumdur…
Sağdan soldan vatan evlatlarının idamlarıyla sonuçlanan 68 kuşağı fırtınasında gemisine dalga vurmamış Uğur Dündar, 1980 darbesinin “Bizim Uğur”u, TRT Genel Müdürü…
Bizim kuşağın onur abidelerinden Tarık Akan’ın yumruklaştığı, dürüst ve mücadeleci gençlik-kafalarında bitlerle işkencelerden geçerken-ayağına taş değmemiş, nezaket ziyaretlerinin müdavimi Uğur Dündar…
“Gün geçmiyor ki” cümlesiyle başladığı her haber programında, fonda gerilim müzikleriyle süslediği ve toplumun inanç noktalarına temas ederek 28 Şubat sürecinin alt yapısında emeği olan, iş başörtü sorununa geldiğinde; “İnadına mini etek, inadına dekolte” sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar…
Sağlık skandalı haberi adı altında “Tesettür Faciası” başlığıyla, toplumdaki kutuplaşmanın her daim ekmeğini yiyen, fildişi kulelerinin tepesindeki konforlu alanını inşa edebilmek için büyük “fedakarlıklar” yapan, andıçların Uğur Dündar’ı…
“SİZİN ÇARKINIZ YİNE ‘ŞANLI ŞANLI’ DÖNER”
Her alanda, mevcut baskıcı iktidarın, sizin de içerisinde arkadaşlarınızın olduğu (ki bence onlar öyle sanıyor) muhalifler, davalarla, hapislerle, saldırılarla mücadele edip bedel öderken, sizin çarkınız yine “şanlı şanlı” döner Uğur Bey.
Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; Biz helalleştik… Bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakın oy vermeyi, adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.
1960’lardan kalma sağ sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…
İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…
Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.
Geçmişte yaşadığımız bütün travmalarımızı, öfkelerimizi, intikam duygularımızı ebediyen toprağa gömdük. Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz!
Bunu vatanperver dostlarımızla yaptık. Başta kıymetli dostum Sayın Karamollaoğlu olmak üzere 6’lı masanın liderleri ile yaptık.
Nasıl yaptığımızı da anlatayım. Berkin Elvan’a da ağladık, Eren Bülbül’e de… Sinan Ateş ile de vurulduk, Tahir Elçi ile de… Deniz Gezmiş’le de sehpaya çıktık, Mustafa Pehlivanoğlu ile de…
Ergenekon kumpası mağdurlarına da destek olduk, suçsuz günahsız KHK mağdurları anaokulu öğretmenlerine de…
Yürüdük Uğur Bey. Hak için halk için yürüdük. Yolumuza kurşunlar bırakıldı yürüdük…Pislikler döküldü yürüdük…
“SİYASİ RÜŞVET ALDINIZ” İMASINA SUSMAM!
Terör örgütleri kuşun sıktı, linçlendik, içerisinde bulunduğumuz ev için “Yakın o evi” dediler, defalarca ölüm tehditleri ve suikastlara karşı yürüdük.
Cumhuriyet Halk Partisi çok değişti Uğur Bey. Artık toplumun büyük bölümünü öcü gibi gördüğü bir parti değil. Bakın TV programında değerli kardeşim Cemal Enginyurt, size karşı millet ittifakını ve helalleşmemizi nasıl savunuyor, siz ise nasıl da inkar ediyorsunuz.
Siz hiç değişmemişsiniz! Hala 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda yaptığınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer olmaz!
Toplumun inanç ve değerleri ile siz ve temsil ettiğiniz kimliğiniz, mıknatısın iki ayrı kutbu gibisiniz. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve toplumsal barışa yaklaştıkça seçimlerde broşürlerimizi dağıtan başörtülü kardeşlerimiz, bütün kırgınlıklarını unutan Kürt kardeşlerimiz, vatanperverlik çatısı altında bütünleştiğimiz sağcı kardeşlerimiz, kısacası bu ülkenin ötekileri bizden uzaklaşıyor. Buna müsaade edemeyiz.
Belki biraz kırıcı oldu ama kusura bakmayın Uğur Bey bunlar gerçekler. Bana, canlı yayınlarda Dış devletlerin ajanı olup olmadığımı soracak kadar dengenizi yitirdiniz, ses çıkarmadım.
Şahsıma dilediğiniz kadar saldırabilirsiniz ama kardeşliğimizi dinamitlemenize müsaade etmem.
Kendi adaylığımı dayatmak için siyasi rüşvet dağıttım iddialarınıza susarım ama 6’lı masa bileşenlerine “siyasi rüşvet aldınız” imasına susmam, bu birlikteliği bozdurmam!
“TARİH KİMİ AFFEDECEK, KİMİ AFFETMEYECEK?”
Sizin tabirinizle; “Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu 70’li yıllardan beri tanırım. Kemal Bey’in asıl işi hesap sormaktır. Devletin nice kayıp trilyonlarını, tüyü bitmemiş yetim hakkını, yurt dışından getirmiş ve hazineye irat kaydettirmiştir.” El hak doğrudur Uğur Bey. Benim asıl işim hesap sormaktır.
Büyük emeklerle ve ödenen bedellerle tesis edilen bu kardeşlik yapısına, bu toplumsal ittifaka ve bu helalleşmeye saldırmayı sürdürürseniz, milletin uygarlık yolundaki bu anlaşmaya halel getirmeye çalışırsanız, bunun hesabını sorarım.
Toplumu kutuplaştırma, ayrıştırma, partimi yeniden halktan koparma çabaları ve çalışmaları olduğunu hissettiğim zaman Uğur Bey, SİYASİ ARENADA MAKOSENLERİMİ TEKRAR GİYERİM ve bedeli ne olursa olsun bu uğurda mücadelemi veririm.”
Gazete manşetleri
Gazeteci Türkeş, Dilipak ailesinin İsrail’le ticari ilişkilerini deşifre etti
Yazar Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
Gazeteci Muhammed Tayyar Türkeş, muhafazakar yazar Abdurrahman Dilipak hakkında ilginç bir iddiayı sosyal medya hesabından paylaştı.
15 Temmuz sonrası röportaj yaptığı Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
İddiaya göre Bursa TV’de yayınlanan röportaj sonrası Dilipak, Türkeş’ten oğlunun İsrailli ortakları ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde girdiği bir ihale konusunda yardım istedi.
Türkeş’in paylaşımı şöyle:
İŞİ İSRAİLLİ PARTNERİMLE YAPIYORUM
“Şimdi Dilipak..
15 Temmuz sonrası Abdurrahman Dilipak ile Bursa TV olarak evinde bir röportaj gerçekleştirdik.
Bu röportaj bitiminde Bursa’dan geldiğimizi bildiği için bize Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde oğlunun bir işinin olduğunu ve halle olması için yardım etmemi istedi.
Ve ertesi gün oğlu Taha ile Beylerbeyi Mado’da buluştuk.
Nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda,
Bursa Büyükşehir belediyesine sanal şehir uygulaması için teklif verdiğini kamerayla tüm şehrin Sokak sokak adım adım dolaşılacağını kaydedeceklerini isterse insanların burada Bursa’ya gelmeden sanal ortamda gezebileceklerini anlattı.
Ben de kendisine Türkiye’de böyle bir teknolojinin olmadığını bu teknolojinin hangi ülke menşeili olduğunu sordum.
O da bana, “İsrailli bir ortağım var!
Bu teknoloji İsrail’e ait ben bu işi partnerim ile beraber yapıyorum” dedi.
“Bir bakacağım” diyerek yanından ayrıldım.
Bursa’ya döndüğümde ise Bursa Büyükşehir Belediyesi’ndeki o dönem yetkili o işe bakan arkadaşla görüşerek aynen şu cümleleri söyledim. (Fehim)
“Bak” dedim “Bu Abdurrahman Dilipak Denen kişinin oğlunun kartı ve bu şirketin ortağı bir Yahudi eğer bu şirkete Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden herhangi bir iş verdiğinizi duyarsam canınızı okurum” diyerek elimden geleni yaptım.
Hikaye bu kadar..
Ne Dilipak, Ne de Elleri…”
https://x.com/tayyarturkes/status/1777640673275007384?s=46&t=36bb5QIaP8Zy2yh6yMBx_Q
Gazete manşetleri
Mustafa Sandal’dan Aleyna Tilki’ye tavsiye: Bırak dışarıyı, şarkılarına konsantre ol
Mustafa Sandal, Aleyna Tilki ve menajeri arasında yaşanan tartışma hakkında, “Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” dedi.
Mustafa Sandal, son dönemde Aleyna Tilki ile menajerinin arasında yaşanan tartışma hakkındaki konuştu. Sandal, “Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol” ifadesini kullandı.
Habertürk’ten Eren Gürel’in haberine göre, Tilki’ye tavsiyelerde bulunan Sandal, “Aleyna, çok özel bir yetenek. Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. İstemediğin yerlere sürüklendiğin anlar da olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Kendi yeteneğine güveneceksin bence. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol. Pozitif ol her zaman. Benim düşüncem bu yönde” dedi.
‘DAHA ÇOK HIRSLANIP, DAHA ÇOK İSTEMESİ LAZIM’
Sandal sözlerine, “Ben böyle bir zorbalığa maruz kaldıysam da umursamadım. Bana bile engel teşkil etmedi bu durumlar. Hep şarkılara konsantre oldum. Olmuşsa da teğet geçmiştir beni… Belki bizim için de haz etmeyenler olmuştur. Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” diye devam etti.
Muhabirlerin, “Yılbaşı ve özel günlerde sahnede oluyorsunuz. Bir özel günü evde geçirmek ister misiniz?” sorusuna yanıt veren Sandal, “Bizim işimiz bu. Nasıl ki hemşire, doktor işinin başında oluyorsa biz de sahnede olmak zorundayız. Özel günlere benim bakış açım biraz farklı. Hayat ile olan ilişkim, sağlıklı olduğum her gün aslında özel gün. Çocuklarınla olduğun bir günde pozitif bir gün geçirebiliyorsan zaten özel gün diyebiliriz buna. Ben öyle bakmıyorum hayata yani… Hayata her adımımı attığım gün, her sabaha uyandığım gün özel bir gün aslında…” ifadelerini kullandı.
‘TAMAMEN NEGATİF ENERJİLERDEN ARINMIŞ BİR YIL OLSUN’
2023 yılını da değerlendiren Mustafa Sandal, “2024 ülkemize ve bütün dünyaya güzel enerjiler getirsin. Duyduğumuz abuk sabuk şeyler inşallah olmaz. Ben tamamen negatif enerjilerden arınmış bir yıl olsun istiyorum. 2023’te çok kötü günler yaşadık. Deprem canımızı çok yaktı. Birlikte kenetlenip, pozitif şeyler yaşamaya ihtiyacımız var” dedi.
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Gazete manşetleri1 yıl önce
Aslı Erdoğan: Sesimizin Almanya’da ustalıkla kısıldığını düşünüyorum
-
Televizyon2 yıl önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz2 yıl önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Hande Fırat’ın eşi Ukrayna’yı işte böyle dolandırdı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar