Gazete manşetleri
Rasim Ozan Kütahyalı’dan şok iddia : Ayşenur Arslan’ı hapse atıyorlardı, biz devreye girdik; Uğur Dündar 28 Şubat soruşturmasında korkuyordu, bizi aradı!
Geçtiğimiz gün canlı yayında Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ile tartışan Rasim Ozan Kütahyalı, katıldığı youtube yayınında yaşananları anlattı.
Ayşenur Arslan‘ın Türk Mukavemet Teşkilatı ile ilgili sözlerinden dolayı “hapse atılacağını” ancak kendisinin araya girdiğini söyleyen Kütahyalı, 28 Şubat soruşturmasında Uğur Dündar‘ın kendisini arayarak; “Rasim’cim, seni çok seviyoruz, izliyoruz. Çok delikanlı bir tarzın var.” dediğini iddia etti.
Muhaliflerin kendisine saldırarak rahatladığını söyleyen Kütahyalı, “Ey muhalifler! Sizin düşmanınız ben değilim. Karşıtınızım ama dostunuzum. Bunlar sizi kandırıyor, aldatıyor” ifadelerini kullandı.
“RASİM OZAN’A DOKUNANLAR DEVLET ARADIĞINDA HAZIR OLA GEÇİYORLAR”
Kütahyalı, katıldığı yayında şöyle konuştu:
“Şu an kurulan rejim AK Parti rejimi, Tayyip Erdoğan rejimi değil ki. Bu bir ortak. Şu an Atatürkçüler sistemden dışlandı falan mı sanıyorsunuz? Hepsi beraber, beraberiz. Beraberiz derken; onlar benden nefret edebilir.
Ümit Kocasakal’a da söyledim. “Aman hoşgörülü davran bunlar bizim köpeğimiz” dedim. Dava falan açmadı. Niye açmıyor kardeşim? Anlatırım o zaman her şeyi. Bunlar numaradan yapmasınlar. Bize dokunacaklar, devletin bazı kurumlarındaki bizim üstadlarımız bunları arayınca hazır ola geçecekler, numaradan Rasim Ozan’a dokunacaklar!
“MUHALEFET NEDİR, BÜTÜN BU SİSTEME MUHALİF OLMAKTIR”
Melih Gökçek ve Osman Gökçek‘e de numaradan dalan vardır böyle. Başka yerde de hazır olda durur. Muhalefetsen adam gibi muhalefet olacaksın. İktidarın bir tarafından tutunup öbür tarafındaki adamı vurmak, iç harptir. Muhalefet nedir, bütün bu sisteme muhalif olmaktır.”
“EY MUHALİFLER, BUNLAR SİZİ KANDIRIYOR”
Halk TV programcısı Ayşenur Arslan ve gazeteci Uğur Dündar hakkında Kütahyalı, Arslan’ın cezaevine girmesine engel olduğunu, 28 Şubat’ta Uğur Dündar’ın yargınlanmaktan korktuğunu iddia etti.
Kütahyalı şöyle konuştu:
“Ayşenur Arslan, Türk Mukavemet Teşkilatı’na terör örgütü dedi. Hapse atıyorlardı bunu, biz devreye girdik. Nagehan (Alçı) da onu aradı. Baktık yaşlı başlı kadın… CHP sahip çıkmadı.
Uğur Dündar 28 Şubat soruşturmasında beni aramış adam. “Rasim’cim, seni çok seviyoruz, izliyoruz. Çok delikanlı bir tarzın var.” Türkiye artık bu tiyatroyu bilsin. Ey muhalifler! Sizin düşmanınız ben değilim. Karşıtınızım ama dostunuzum. Bunlar sizi kandırıyor, aldatıyor. Aradı beni, hadi inkar etsin.”
“UĞUR DÜNDAR, 28 ŞUBAT’TA TUTUKLANMAKTAN KORKUYORDU; BENİ ARADI”
Muhalefet partilerin belirli alanlara yöneldiğini söyleyen Kütahyalı; “CHP de İyi Parti de, ENSAR, TÜRGEV, beşli çete; belirli alanlarda kumda oynuyorlar.” dedi.
Rasim Ozan Kütahyalı şöyle devam etti:
“28 Şubat’ta tutuklanmaktan korkuyordu Uğur Dündar. Beni aradı. Bir laf var piyasada dedi, sen Uğur Dündar’ı bitireceğim diyormuşsun. Güldüm, öyle bir şey demiyorum, korkuyordu. Öyle bir şey yok dedim.
Bizim yayına bağlandı. Ben yayınlarımla en çok SHP’ye (Sosyaldemokrat Halkçı Parti) zarar verdim dedi. 1994’te Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan seçilmesine ben yol açtım dedi. Ya bunlar bu. Uğur Dündar şimdi Fenerbahçe’ye girdi, ben göreceğim onu.”
“BEN DEVLETİN ARŞİV MÜDÜRÜ GİBİYİM”
Fenerbahçe Başkanı Koç ile Beyaz TV canlı yayınında tartışan Kütahyalı yayındaki davranışlarından dolayı çevresindekilerin Koç’a “kibar” davrandığını söyledi. Kendisine devletin yetkililerinden mesaj geldiğini söyleyen Kütahyalı, Koç için önemli bir şey söylemediğini iddia etti.
Kütahyalı şöyle konuştu:
“Ali Koç‘un yaptığı tuzaktı. Eğlenceli bir yayın olacaktı, çoluğun çocuğun önünde o yaptıkları. Ben, hiçbir şey demedim. Herkes bana Rasim çok kibardın dedi. Ben adeta sağ kolu bağlanmış, tek sol koluyla dövüşen bir boksör gibiydim.
O, tekme tokat, ayak, bacak, nükleer, her şeyle gitti. Ve ben en önemli şeyi söylemedim. Devletin yetkililerinden mesaj gelmişti bana. 3-5 lafta bile delirdi. Koç Holding sponsor dedim, suçlayıcı olarak demedim bunu da. Sonunda çıldırdı gitti. O dönem FETÖ olimpiyatlarına sponsor olmasında kriminal bir şey görmedim. O zaman normal bir örgüttü. Ben devletin arşiv müdürü gibiyim. Koç Holding’in Bank Asya’dan aldığı kaç tane kredi var.”
“DEVLETİN, SİSTEMİN, REJİMİN, İKTİDARIN EMRİNDE DE DİYEBİLİRİM”
Ülkenin geldiği noktada kendisinin de payı olduğunu söyleyen Kütahyalı, ülkenin daha özgür ve demokrat olması için “müsait” olmadığını dile getirdi.
Kütahyalı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bank Asya‘dan aldığım krediyi Aydın Doğan‘a ben söyledim. Sonra Aydın Bey, ettiğimiz bir kavga esnasında, şimdi bizim emrimizde olan bir arkadaşa bunu yazdırdı, oradan çıktı bu Bank Asya. Aydın Doğan yazdırdı, ama kızmadım. Ben de ona vuruyordum, o da kullandı. Yazan arkadaşın adını vermiyorum, sonra onu transfer ettik, bizim emrimizde çalışıyor.
Bana diyolarlar ki bugün tüm bu olanlardan senin büyük payın var, sen sorumlusun. Ben reddetmiyorum, o yüzden biz diyorum. Devletin, sistemin, rejimin, iktidarın emrinde de diyebilirim. Bunu da reddetmiyorum. Türkiye’nin daha özgürlükçü ve demokrat olmasını isterdim. Ama görüyorum ki müsait değil.
“ALİ KOÇ-RASİM OZAN KAVGASINA TÜRKİYE’NİN İHTİYACI YOK”
Ali Koç‘un bir daha benim karşıma geleceğini sanmıyorum. Ama benim için önemli bir şey değil. Bu söylenenler bana zaten söylendi. Ali Koç’un söylediklerinden yeni duyduğun bir şey var mı? Yüzüme de daha önce söylendi. Ahmet Zeki Üçok da söylemişti bunları.
Ama benim söylediklerim Türkiye tarihinde ilk kez söylendi. Bir Koç ailesinin mensubuna, 2014-2015’te neler yaptıklarını, olimpiyat sponsorlukları, ananaslar, o görüşmeler söylendi; Gezi’yi söylemedim. İşi abartmak büyütmek iyice delirmemek için. Ali Koç-Rasim Ozan kavgasına Türkiye’nin ihtiyacı yok.
“BENİM KAYBEDECEK BİR ŞEYİM YOK”
Bizde burjuvazi yok. Burjuvazi bir kültür ürünüdür. Çocuklarının yanında bazı şeyler söylemezsin. Bu burjuvazi değil ortalama Türk kültürüdür. Çocukların yanında hakaret edemezsin.
Bu iş uzarsa ben kaybetmem, benim kaybedecek bir şeyim yok. Başka kimselerin kaybedecek çok şeyi var. Benim geçmişteki yaptıklarımı bildikleri için, hem yurt dışındaki Fetullahçılar, hem de içerideki eski rejimin sahipleri ki bugün aslında onlar bizim kontrolümüzde.
Biraz bana karşı söylemlerle rahatlıyorlar, rahatlasınlar. Önce rahatlıyorlar, sonra bizim sisteme daha çok güzel hizmet ediyorlar, onlardan ben rahatsız değilim. Ali Koç bana tuzak kurdu çoluğunun çocuğunun yanında, ben orada darıldım.”
Gazete manşetleri
Erdoğan’ın yeni gözdeleri ve gözünden düşen gazeteciler
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, AKP’li Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son üç yıldaki yurt dışı gezilerinde özel uçağına binen gazetecileri tarayıp “gözde ve gözden düşen gazeteci ve kurum” listesi çıkardı.
T24’de çıkan habere göre “Davet edilen gazeteciler listesi, Erdoğan’ın itibar barometresi gibi!” diyen Bildirici’nin aktardığına göre, Erdoğan’ın “gözde”lerinin başında Haber Global Genel Yayın Yönetmeni Taha Dağlı, NTV Genel Yayın Yönetmeni Nermin Yurteri, CNN Türk Programcısı Hande Fırat ve A Haber Genel Müdürü Abdulhalik Çimen var.
Erdoğan’ın gezilerine değinen Bildirici, AKP’li Cumhurbaşkanının 2022 yılında 20, 2023 yılında 17 ve 2024 yılında da 14 olmak üzere üç yılda toplam 51 yurt dışı geziye çıktığını hatırlattı.
Bildirici, “itibar barometresinde gözden düşenler” diyerek 2014-2017 yıllarında en çok davet edilen gazetecilerin başında gelen Ali Adakoğlu (16 davet), Selçuk Tepeli (14 davet) ve Murat Kelkitlioğlu’nun (13 davet) artık uçağa adım atamadıklarına dikkati çekti.
Bildirici, “gözden düşen” diyerek ayrıca şu isimleri sıraladı: Ekrem Kızıltaş, Erdal Şafak, Ergün Diler, Vahap Munyar, Nihal Bengisu Karaca, Fikret Bila, Nuri Elibol, Verda Özer, Nuh Albayrak ve Nagehan Alçı.
Bildirici’nin aktardığına göre, 2022 yılında 5-6 geziye çağrılan gazeteciler Mustafa Yıldız, Sami Dadağlıoğlu, Esra Elönü ve Ünal Kaya da 2023’te daha az davet edildiler; 2024’te ise davetli listesinde hiç görünemediler. İlk yılların sık davet edilenlerinden İbrahim Karagül, Turgay Güler, İsmail Kapan, Hakan Çelik ve Mustafa Kartoğlu, yine Erdoğan’ın gezilerine çağrılıyorlar ama eskiye oranla çok daha az. 2022’de tam sekiz geziye katılan Hacı Yakışıklı da Yeni Akit’ten ayrılıp TV100’e geçtikten sonra artık eskisi kadar gözde değil, 2024’te sadece bir geziye çağrıldı.
Milliyet yazarı ve CNN Türk yorumcusu Zafer Şahin de “itibar barometresi”nde gerileyen gazetecilerden biri. 2022’de beş geziye çağrılan Zafer Şahin, 2023’te hiç geziye davet edilmedi, 2024’te de sadece bir geziye katılabildi.
YENİ GÖZDELER
TRT Genel Müdürü Zahid Sobacı, Anadolu Ajansı Genel Müdürü Serdar Karagöz, gezilerin neredeyse tamamında yer aldılar. TRT ve AA’dan, genel müdürler dışında isimler de bazı gezilere katıldı.
“İtibar barometresi”nin zirvesinde yer alan isim Haber Global Genel Yayın Yönetmeni Taha Dağlı; Erdoğan’ın 2022 yılında 12, 2023’te 9 ve 2024’te de 10 dış gezisine katıldı.
Taha Dağlı’yı, üç yıl içinde toplam 20 geziyle NTV Genel Yayın Yönetmeni Nermin Yurteri, 18 geziyle Hürriyet gazetesi Ankara Temsilcisi ve CNN Türk Programcısı Hande Fırat, 17 geziyle A Haber Genel Müdürü Abdulhalik Çimen, 15 geziyle 24 TV Genel Yayın Yönetmeni Murat Çiçek ve 13’er geziyle Demirören Medya TV Grup Başkanı Murat Yancı ve 24 TV Programcısı Belkıs Kılıçkaya izliyor.
Erdoğan ve iktidarın “medya itibar barometresi”nin başındaki bu isimlerden sonra sırasıyla Hilal Kaplan, Okan Müderrisoğlu, Mehmet Acet, Nazlı Çelik, Abdülkadir Selvi, Banu El, Mehmet Yeşilkaya, Ahmet Hakan, Zahid Akman, Ferit Ersoy ve Ömer Özkök geliyor.
GÖZDE KURULUŞLAR
Basılı gazeteler içinde en çok davet edilen şüphesiz Sabah gazetesi. Son üç yılda bu gazetenin temsilcileri tam 49 geziye katıldı.
Sabah’ı, 45 geziyle Yeni Şafak, 39 geziyle Hürriyet, 38 geziyle Akşam gazetesi izledi. Milliyet, Türkiye ve Yeni Akit gazetelerinden temsilciler de davetliler arasında sık görüldü. Ama Diriliş Postası, Milat ve Posta da daha az da olsa çağrıldı Erdoğan’ın gezilerine.
Televizyon kanalları arasında da TRT’den sonra en çok geziye katılan medya kuruluşu 24 TV. Erdoğan nezdindeki “itibar barometresi”nde NTV, A Haber, CNN Türk, Haber Global, TV100, Habertürk TV, Beyaz TV, Ülke TV, TV Net, Kanal 7 ve öbürleri izliyor.
Medya grupları olarak da en başta gelen Turkuvaz Medya. Onu Demirören Medya izliyor. Türk Medya ve Albayrak grupları daha geriden geliyor.
Gözden düşen kuruluşlar
Daily Sabah ve Türkgün, itibar barometresinde inişe geçen kuruluşlar. Daily Sabah temsilcileri 2022’de 4, 223’te de 4 geziye katılmışken, 2024’te sadece bir geziye davet edildiler. Son iki yıldır da Türkgün’den hiç kimse gezilere alınmıyor.
Bengütürk 2022’de sekiz geziye davet edilmişken, bu sayı 2023’de 2’ye, 2024’te de 1’e düştü.
Aynı şekilde TRT World, Kanal D, TGRT, ATV ve Akit TV de itibar barometresinde inişe geçmiş durumda. TGRT, ATV ve Akit TV’den hiç kimse 2024’deki gezilere katılamadı. TRT World ve Kanal D ise sadece 1’er gezide yer aldı.
Bildirici ayrıca, söz konusu uçak fotoğraflarını çeken isimlere de dikkati çekti; “Fotoğrafların çoğunda Cumhurbaşkanlığı fotoğrafçısı Murat Çetinmühürdar’ın imzası var. Birkaçında da Murat Kula (Cumhurbaşkanlığı), Mustafa Kamacı (AA) ve Kayhan Özer’in (AA) imzaları yer alıyor”
Gazete manşetleri
Kılıçdaroğlu’ndan Uğur Dündar’a zehir zemberek sözler
CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Tarih onu affetmeyecek’ diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden kendisini eleştiren Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
14-28 Mayıs Genel Seçimlerinde cumhurbaşkanlığına aday olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan’a kaybetti.
Seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalif cephede tartışmalara neden oldu.
Kılıçdaroğlu’nu eleştiren isimlerden biri de Sözcü yazarı Uğur Dündar.
Uğur Dündar, katıldığı bir televizyon programında yerel seçim sonuçlarını değerlendirirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel seçimlerde aday olması ile muhalefetin tarihi bir fırsatı kaçırdığını vurgulayarak “Tarih onu asla affetmeyecek” dedi.
Dündar ayrıca geçtiğimiz günlerde bir köşe yazısında cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi gerektiğini, CHP’nin ve ‘Altılı Masa’nın başındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun resti görmek yerine, kendi adaylığını dayattığını ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiğini’ kaleme aldı.
Kılıçdaroğlu, kendisini ve Cumhurbaşkanlığı adaylığını hedef alan CHP yandaşı Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Geçmişe ve Geleceğe Not düşelim! Sayın Uğur Dündar’a açık mektubumdur…
Sağdan soldan vatan evlatlarının idamlarıyla sonuçlanan 68 kuşağı fırtınasında gemisine dalga vurmamış Uğur Dündar, 1980 darbesinin “Bizim Uğur”u, TRT Genel Müdürü…
Bizim kuşağın onur abidelerinden Tarık Akan’ın yumruklaştığı, dürüst ve mücadeleci gençlik-kafalarında bitlerle işkencelerden geçerken-ayağına taş değmemiş, nezaket ziyaretlerinin müdavimi Uğur Dündar…
“Gün geçmiyor ki” cümlesiyle başladığı her haber programında, fonda gerilim müzikleriyle süslediği ve toplumun inanç noktalarına temas ederek 28 Şubat sürecinin alt yapısında emeği olan, iş başörtü sorununa geldiğinde; “İnadına mini etek, inadına dekolte” sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar…
Sağlık skandalı haberi adı altında “Tesettür Faciası” başlığıyla, toplumdaki kutuplaşmanın her daim ekmeğini yiyen, fildişi kulelerinin tepesindeki konforlu alanını inşa edebilmek için büyük “fedakarlıklar” yapan, andıçların Uğur Dündar’ı…
“SİZİN ÇARKINIZ YİNE ‘ŞANLI ŞANLI’ DÖNER”
Her alanda, mevcut baskıcı iktidarın, sizin de içerisinde arkadaşlarınızın olduğu (ki bence onlar öyle sanıyor) muhalifler, davalarla, hapislerle, saldırılarla mücadele edip bedel öderken, sizin çarkınız yine “şanlı şanlı” döner Uğur Bey.
Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; Biz helalleştik… Bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakın oy vermeyi, adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.
1960’lardan kalma sağ sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…
İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…
Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.
Geçmişte yaşadığımız bütün travmalarımızı, öfkelerimizi, intikam duygularımızı ebediyen toprağa gömdük. Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz!
Bunu vatanperver dostlarımızla yaptık. Başta kıymetli dostum Sayın Karamollaoğlu olmak üzere 6’lı masanın liderleri ile yaptık.
Nasıl yaptığımızı da anlatayım. Berkin Elvan’a da ağladık, Eren Bülbül’e de… Sinan Ateş ile de vurulduk, Tahir Elçi ile de… Deniz Gezmiş’le de sehpaya çıktık, Mustafa Pehlivanoğlu ile de…
Ergenekon kumpası mağdurlarına da destek olduk, suçsuz günahsız KHK mağdurları anaokulu öğretmenlerine de…
Yürüdük Uğur Bey. Hak için halk için yürüdük. Yolumuza kurşunlar bırakıldı yürüdük…Pislikler döküldü yürüdük…
“SİYASİ RÜŞVET ALDINIZ” İMASINA SUSMAM!
Terör örgütleri kuşun sıktı, linçlendik, içerisinde bulunduğumuz ev için “Yakın o evi” dediler, defalarca ölüm tehditleri ve suikastlara karşı yürüdük.
Cumhuriyet Halk Partisi çok değişti Uğur Bey. Artık toplumun büyük bölümünü öcü gibi gördüğü bir parti değil. Bakın TV programında değerli kardeşim Cemal Enginyurt, size karşı millet ittifakını ve helalleşmemizi nasıl savunuyor, siz ise nasıl da inkar ediyorsunuz.
Siz hiç değişmemişsiniz! Hala 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda yaptığınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer olmaz!
Toplumun inanç ve değerleri ile siz ve temsil ettiğiniz kimliğiniz, mıknatısın iki ayrı kutbu gibisiniz. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve toplumsal barışa yaklaştıkça seçimlerde broşürlerimizi dağıtan başörtülü kardeşlerimiz, bütün kırgınlıklarını unutan Kürt kardeşlerimiz, vatanperverlik çatısı altında bütünleştiğimiz sağcı kardeşlerimiz, kısacası bu ülkenin ötekileri bizden uzaklaşıyor. Buna müsaade edemeyiz.
Belki biraz kırıcı oldu ama kusura bakmayın Uğur Bey bunlar gerçekler. Bana, canlı yayınlarda Dış devletlerin ajanı olup olmadığımı soracak kadar dengenizi yitirdiniz, ses çıkarmadım.
Şahsıma dilediğiniz kadar saldırabilirsiniz ama kardeşliğimizi dinamitlemenize müsaade etmem.
Kendi adaylığımı dayatmak için siyasi rüşvet dağıttım iddialarınıza susarım ama 6’lı masa bileşenlerine “siyasi rüşvet aldınız” imasına susmam, bu birlikteliği bozdurmam!
“TARİH KİMİ AFFEDECEK, KİMİ AFFETMEYECEK?”
Sizin tabirinizle; “Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu 70’li yıllardan beri tanırım. Kemal Bey’in asıl işi hesap sormaktır. Devletin nice kayıp trilyonlarını, tüyü bitmemiş yetim hakkını, yurt dışından getirmiş ve hazineye irat kaydettirmiştir.” El hak doğrudur Uğur Bey. Benim asıl işim hesap sormaktır.
Büyük emeklerle ve ödenen bedellerle tesis edilen bu kardeşlik yapısına, bu toplumsal ittifaka ve bu helalleşmeye saldırmayı sürdürürseniz, milletin uygarlık yolundaki bu anlaşmaya halel getirmeye çalışırsanız, bunun hesabını sorarım.
Toplumu kutuplaştırma, ayrıştırma, partimi yeniden halktan koparma çabaları ve çalışmaları olduğunu hissettiğim zaman Uğur Bey, SİYASİ ARENADA MAKOSENLERİMİ TEKRAR GİYERİM ve bedeli ne olursa olsun bu uğurda mücadelemi veririm.”
Gazete manşetleri
Gazeteci Türkeş, Dilipak ailesinin İsrail’le ticari ilişkilerini deşifre etti
Yazar Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
Gazeteci Muhammed Tayyar Türkeş, muhafazakar yazar Abdurrahman Dilipak hakkında ilginç bir iddiayı sosyal medya hesabından paylaştı.
15 Temmuz sonrası röportaj yaptığı Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
İddiaya göre Bursa TV’de yayınlanan röportaj sonrası Dilipak, Türkeş’ten oğlunun İsrailli ortakları ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde girdiği bir ihale konusunda yardım istedi.
Türkeş’in paylaşımı şöyle:
İŞİ İSRAİLLİ PARTNERİMLE YAPIYORUM
“Şimdi Dilipak..
15 Temmuz sonrası Abdurrahman Dilipak ile Bursa TV olarak evinde bir röportaj gerçekleştirdik.
Bu röportaj bitiminde Bursa’dan geldiğimizi bildiği için bize Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde oğlunun bir işinin olduğunu ve halle olması için yardım etmemi istedi.
Ve ertesi gün oğlu Taha ile Beylerbeyi Mado’da buluştuk.
Nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda,
Bursa Büyükşehir belediyesine sanal şehir uygulaması için teklif verdiğini kamerayla tüm şehrin Sokak sokak adım adım dolaşılacağını kaydedeceklerini isterse insanların burada Bursa’ya gelmeden sanal ortamda gezebileceklerini anlattı.
Ben de kendisine Türkiye’de böyle bir teknolojinin olmadığını bu teknolojinin hangi ülke menşeili olduğunu sordum.
O da bana, “İsrailli bir ortağım var!
Bu teknoloji İsrail’e ait ben bu işi partnerim ile beraber yapıyorum” dedi.
“Bir bakacağım” diyerek yanından ayrıldım.
Bursa’ya döndüğümde ise Bursa Büyükşehir Belediyesi’ndeki o dönem yetkili o işe bakan arkadaşla görüşerek aynen şu cümleleri söyledim. (Fehim)
“Bak” dedim “Bu Abdurrahman Dilipak Denen kişinin oğlunun kartı ve bu şirketin ortağı bir Yahudi eğer bu şirkete Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden herhangi bir iş verdiğinizi duyarsam canınızı okurum” diyerek elimden geleni yaptım.
Hikaye bu kadar..
Ne Dilipak, Ne de Elleri…”
https://x.com/tayyarturkes/status/1777640673275007384?s=46&t=36bb5QIaP8Zy2yh6yMBx_Q
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri1 yıl önce
Aslı Erdoğan: Sesimizin Almanya’da ustalıkla kısıldığını düşünüyorum
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Televizyon3 yıl önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri3 yıl önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz2 yıl önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri3 yıl önce
Hande Fırat’ın eşi Ukrayna’yı işte böyle dolandırdı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar