Gazete manşetleri
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’den Erk Acarer’e Sedat Peker eleştirisi: Saygı da duyarım ama…

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, sitesinde yer alan bugünkü yazısında Sedat Peker’in paylaşımlarını duyurmasına aracılık eden Erk Acarer’e eleştiride bulundu. “Erk Acarer’in de siyasi iktidarın bir kesimiyle hesaplaşma içerisinde olduğu anlaşılan Sedat Peker’in iddialarını kontrol etmesi, araştırması, editöryal süzgeçten geçirdikten sonra yayımlaması gerekirdi” diyen Bildirici, “Ancak o zaman bir gazetecilik ürününden söz edebilirdik. Oysa şimdi yaptığı sadece Sedat Peker’in paylaşımlarını duyurmasına aracılık etmek. Erk Acarer, Sedat Peker’e yardım etmekte yarar görmüş olabilir. Bu kişisel yaklaşımını anlarım, saygı da duyarım ama buna “gazetecilik faaliyeti” denemez. Bu bir aracılık…” ifadelerine yer verdi.
Faruk Bildirici’nin ‘Sedat Peker’e aracılık etmek gazetecilik faaliyeti mi?’ başlıklı yazısı şöyle:
Bir gazetecinin, organize suç örgütü yöneticiliğinden hükümlü bir kişinin “Siyasiler ve bürokratların karıştığı uyuşturucu ve suç trafiği”ne ilişkin paylaşımda bulunmasına yardımcı olması gazetecilik faaliyeti midir?
İsimler olmayınca böyle bir soruya yanıt vermek çok kolay. Ama böyle bir faaliyeti kimlerin yaptığı bilindiği zaman her gazeteci, dünya görüşüne ve konumuna göre yanıt veriyor. Oysa gazetecilik ilkeleri kişiye ve yere göre değişmez, değişmemeli. Kaliteli ve güvenilir gazetecilik için evrensel gazetecilik ilkelerini her koşulda aynı ölçeklerle uygulamalıyız.
Tahmin edileceği gibi, değinmek istediğim olay, gazeteci Erk Acarer’in, Birleşik Arap Emirlikleri yönetiminin engellemesiyle karşılaşan Sedat Peker’in paylaşımlarını kendi sosyal medya hesabından duyurması. Acarer’in bu davranışı kimilerince eleştirildi, kimileri de “gerçek gazetecilik” diye alkışladı. AKP iktidarına muhalif kesim genel olarak olumlu karşıladı Acarer’in bu davranışını. O da tepkilere şu yanıtı verdi:
“Öyle oldu böyle oldu… Şöyle oldu: 24 saat haberle yaşarım. Gerekirse hemen dünyanın öbür ucuna yola çıkarım. İstediğimde Venezuela’da torbacıya da Suriye’de IŞİD’ciye de ulaşırım. Dosya ve Türkiye tarihi okurum. Bağlama önem veririm, kamu yararını hesaplarım, bedelden çekinmem.”
Acarer, Artı TV’deki konuşmasında da aşağı yukarı bunları söyledi. Görüldüğü gibi, kendisi Sedat Peker’in paylaşımlarını duyurmasını gazetecilik faaliyeti olarak görüyor.
Sedat Peker, “Röportaj yaptık” demiyordu
Elbette Erk Acarer bir gazeteci olarak bir uyuşturucu satıcısı ya da IŞİD’li ile görüşebilir. Ama Sedat Peker ile görüşmeleri ve onun paylaşımlarını kendisinin duyurması gazetecilik sınırları içinde kaldı mı? Sürecin nasıl geliştiğine bir bakalım…
Sedat Peker, Erkam Yıldırım’ın kendisiyle ilgili suç duyurusunda bulunması üzerine “yüksek miktarda yakalanan kokainin sahibinin nasıl serbest bırakıldığı, bu kokain satıcılarının hangi bakanlarla resimlerinin olduğu bilgilerini” iki gün sonra yayınlayacağını duyurdu.
Söz verdiği gibi, Sedat Peker’in 24 Eylül’de sözünü ettiği iddiaları yayınlaması beklenirken ondan farklı bir açıklama geldi:
“Kıymetli dostlarım, bulunduğum ülkede güvenlik risklerimin çok arttığı gerekçesiyle siyasi saldırı niteliği taşıyan tweet paylaşımı yapmamı da geçici bir süreliğine engellediler. Süleyman Demirel, demokrasilerde çare tükenmez demişti.
Ben de bu çağa uygun olarak teknolojilerde çare tükenmez diyorum. Biraz sonra Erk Acarer isimli gazetecinin Twitter hesabından 38 tweet paylaşılacak. Hepsini sırayla retweetleyeceğim.”
Sedat Peker, bu tweetinde “Gazeteci Erk Acarer ile konuştuk, röportaj yaptık, haber yayımlayacak” falan demiyordu! Kendisinin tweetlerinin gazetecinin Twitter hesabından paylaşılacağını duyuruyor, hatta “38 tweet” diye sayı da veriyordu…
Erk Acarer, “röportaj-bilgi serisi” dedi
Erk Acarer de Sedat Peker’in bu tweetinden iki dakika sonra paylaşımlara başladı. Sedat Peker’in yapacağını duyurduğu tweetlerine BAE’nin güvenlik nedeni ile izin vermediğini vurguladı, ikinci tweetinde paylaşımlarının niteliğini şöyle açıkladı:
“Peker cephesi, ‘Uyuşturucu, yargı, bakanlık ve derin’ ilişkiler çerçevesindeki tüyler ürpertici bilgileri tarafımıza paylaştı. Twitter üzerinden bir ilki gerçekleştirerek röportaj-bilgi serisini yayınlıyoruz.”
Her ne kadar “röportaj-bilgi serisi” diye nitelendirse ve tweet serisini “İşte Sedat Peker’in anlattıkları. Yorum ve değerlendirme kamuoyunun!” diye noktalasa da 34 tweet tamamen Sedat Peker’in ifadelerini onun ağzından ve tırnak içerisinde aktarıyordu. Üzerinde bir gazetecilik çalışması yapılmamıştı.
Erk Acarer, 39. tweetinde Sedat Peker’in rüşvet tuzağı kurulduğunu öne sürdüğü Ermeni Vakıfları Birliği Başkanı Bedros Şirinoğlu’nu aradığını, onun da konuşmak istemediğini belirtiyordu. Sedat Peker’in kendisine çok önceden ilettiği paylaşımlarıyla ilgili yaptığı tek editöryal kontrol girişimi de buydu. Ama bu olay yeni ortaya çıkmıyordu; Cumhuriyet gazetesi 7 Nisan’da Seyhan Avşar imzasıyla ve “Polislere rüşvet soruşturması” başlığıyla yayımlamıştı; Erk Acarer bundan bahsetmiyordu.
Sedat Peker’in, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun oğlunun arkadaşının 20 küsur kilo eroinle yakalanmasına rağmen serbest bırakıldığı, Tolga Ağar’ın İstanbul Anadolu Adliyesi’nde görevli bir Cumhuriyet Savcısına Paramount Otel’de balayı yaptırdığı gibi iddiaları hakkında hiçbir araştırma yapmamıştı.
Sedat Peker’in basın danışmanı da yapabilirdi
Aslında Erk Acarer’in Sedat Peker ile iletişiminin 24 Eylül’deki bu paylaşımlardan çok önce başladığı biliniyor.
Temmuz ayında Sedat Peker üç gün boyunca sosyal medyada aktif olmayınca yakalandığı şüphesi doğmuş, bu durumu Erk Acarer, “Edindiğim bilgiye göre, tüm ailesi ile birlikte koronavirüse yakalandı” diye tweet atarak açıklığa kavuşturmuştu.
Sedat Peker de ağustos ayındaki bir paylaşımında “Dünya görüşlerimizde bazı farklılıklar olsa da Erk Acarer isimli gazetecinin yorumları gerçekten enteresan. Ben izliyorum, izlemenizi de tavsiye ederim” diyerek Erk Acarer’in Youtube kanalı Bizim TV’de yapacağı programın izlenmesini önermişti.
Aylar öncesinden başlayan iletişimin, Sedat Peker’in kendi paylaşımlarını kamuoyuna aktarmak için Erk Acarer’i seçmesini sağladığı anlaşılıyor. Nitekim engellenmesine rağmen amacına da ulaştı; Erk Acarer’in tweetleri, “Sedat Peker’in Erk Acarer üzerinden ifşaatları” ya da “Sedat Peker, Erk Acarer’in hesabından paylaştı” diye değerlendirildi; haberlerde böyle yazıldı.
Çünkü Erk Acarer, Sedat Peker’in iddialarını haber yapmamıştı; soru-yanıt söyleşi olarak da yayımlamamıştı. Sadece Sedat Peker’in paylaşımlarını aktarmakla yetinmiş, onun paylaşımlarını kamuoyuna duyurmasına aracılık etmişti. Açık söylemek gerekirse, bu kadarını Sedat Peker’in basın danışmanı Emre Olur ya da başka herhangi bir kişi de yapabilirdi.
Bir içeriğin gazetecilik ürünü haline gelebilmesi için üzerinde bir işleme faaliyeti yürütülmesi gerekir. Kamu yararı olup olmadığına da ancak araştırmayla doğrulandıktan ve editoryal kontrolden geçirdikten sonra karar verilebilir.
Kuşkusuz bir siyasetçinin, bir devlet insanının sözleri olduğu gibi de yayımlayabilir. Ama buradaki paylaşımların konusu, daha bir yıl öncesine kadar siyasi iktidarla karanlık ilişkiler içinde olan “Reis (Erdoğan) için kan dökmek”ten söz eden ama şimdi “bazılarından kendi intikamını alma”ya çalışan ve “Benim kendi meselem var” diyen bir organize suç örgütü yöneticisinin iddiaları.
Her ne kadar bugüne değin ortaya attığı iddiaların büyük bölümünü doğrulayan ipuçları ortaya çıkmış olsa da bir gazeteci, Sedat Peker’in öne sürdüklerinin tamamının doğru olduğunu varsayamaz. Tümüne doğru muamelesi yapıp, onu olduğu gibi kamuoyuna duyurursa o tarafa “angaje olduğu” algısı yaratır.
Zira gazetecilikte şüphe esastır; doğruluğundan emin olunmadan hiçbir söz, bilgi, iddia başkalarıyla paylaşılmaz.
WikiLeaks ve Panama belgeleri örneği
WikiLeaks belgelerindeki gazetecilik deneyimini hatırlayalım. WikiLeaks, onbinlerce “gizli devlet belgesi”nin üzerinde anlaşılır şekilde okurlara sunulması için New York Times, The Guardian ve Der Spiegel’e belgeleri önceden vermişti.
The Guardian’da belgeleri gazetenin en deneyimli muhabir ve editörlerinden oluşan 15 kişilik bir ekip inceledi. New York Times en güvendiği 10 kadar muhabirini belgeleri kontrol etmeleri için merkeze çağırdı. Der Spiegel de New York Times ve The Guardian ile bağı koparmadı; üç medya kuruluşu koordinasyon halinde çalıştı. Bir ay sonunda da farklı editöryal süreçlerden geçirip farklı dosyalar halinde yayımladılar.
Zenginlerin servetlerini gizlemek için çevirdikleri dolapları kanıtlayan “Panama Belgeleri”nde de medya kuruluşları, belgeleri aldıkları gibi yayımlamadılar. 11 milyondan fazla belge ilk olarak Almanya’daki Suddeutsche Zeitung’a ulaştırılmıştı. Onlar da hemen kamuoyuna aktarmak yerine belgeleri Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu ile paylaşmıştı. Konsorsiyum da belgeleri başta BBC, Guardian ve Le Monde olmak üzere 78 ülkede 107 medya kuruluşuyla paylaşmıştı. Belgeler, 370 gazetecinin bir yıl kadar süren araştırması ve doğrulama çalışmasından sonra yayımlanmaya başlamıştı.
Erk Acarer’in de siyasi iktidarın bir kesimiyle hesaplaşma içerisinde olduğu anlaşılan Sedat Peker’in iddialarını kontrol etmesi, araştırması, editöryal süzgeçten geçirdikten sonra yayımlaması gerekirdi.
Ancak o zaman bir gazetecilik ürününden söz edebilirdik. Oysa şimdi yaptığı sadece Sedat Peker’in paylaşımlarını duyurmasına aracılık etmek. Erk Acarer, Sedat Peker’e yardım etmekte yarar görmüş olabilir. Bu kişisel yaklaşımını anlarım, saygı da duyarım ama buna “gazetecilik faaliyeti” denemez. Bu bir aracılık…”
Gazete manşetleri
Fazıl Say’dan Nagehan Alçı’ya: ‘Senin Bineceğin Tek Otobüs Cezaevine Giden Otobüstür’

Piyanist Fazıl Say, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun, Nagehan Alçı‘ya röportaj vermesine tepki göstermiş, Alçı ise köşe yazısıyla Say‘a yanıt vermişti.
Say da bunun üzerine Alçı‘ya ‘Yok röportajdı, yok otobüstü. Geç bunları. Senin bineceğin tek otobüs cezaevine giden otobüs olmalı’ dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, geçtiğimiz aylarda düzenlediği Karadeniz turuna Habertürk yazarı Nagehan Alçı‘yı da götürmüştü. Alçı‘nın özellikle kumpas davalardaki tutumunu hatırlatanlar İmamoğlu‘na tepki göstermişti. İmamoğlu geçtiğimiz günlerde de Nagehan Alçı‘ya bu kez röportaj vermiş, piyanist Fazıl Say ise bu duruma tepki göstermişti.
İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday gösterilmemesi gerektiğini belirten Say ‘Kimin üstüne yürümek bu? Onu avucunda taşıyan, koruyan, İstanbul’u kazanmasında en büyük desteği veren kitlelere de kurumlara da partilere de resmen saygısızlık bu’ demişti.
Say, Alçı için de ‘Ya Nagehan ve eşinin mağdur ettiği Atatürkçüler, demokratlar, çağdaş insanlar ne olacak? Evleri basılanlar? Hasta yatağından alınanlar?Bu ülkeyi savunan bizler çok mu keyif aldık mahkemelerde filan sürünürken?’ eleştirilerini yöneltmişti.
Habertürk yazarı Nagehan Alçı ise köşesinde Say’a yanıt vererek, ‘Fazıl Say işte politik ve entelektüel açıdan bu kadar şuursuz bir insan. Başarılı bir piyanist olması ayrı, bu yazdıkları ancak ortaokul seviyesinde trollerin yazdıklarıyla kıyaslanabilir’ demişti.
Fazıl Say, Nagehan Alçı‘nın köşe yazısına sosyal medya hesabından yanıt verdi. Say şöyle yazdı:
‘Yok röportajdı, yok otobüstü. Geç bunları. Senin bineceğin tek otobüs cezaevine giden otobüs olmalı. 15 yıldır apaydınlık insanların hayatına kastettin “algı” yöntemiyle! Ekrem’i de aday maday yaptırtmıyorum! Bu yüzden! + Erdoğan da konserime geldi. Dinledi. Tebrik etti. Nokta!’
Gazete manşetleri
Mustafa Karahasanoğlu hayatını kaybetti!

Akit Medya Grubu İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu hayatını kaybetti.
Bir süredir hastanede tedavi gören Karahasanoğlu, 74 yaşındaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karahasanoğlu için taziye mesajı paylaştı.
Karahasanoğlu, İkindi Namazı’na müteakip Fatih Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından Edirnekapı’da toprağa verilecek.
SİYASİLERDEN TAZİYE MESAJLARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Akit Medya İcra Kurulu Başkanı Sayın Mustafa Karahasanoğlu’nun vefatını teessürle öğrendim. Sayın Karahasanoğlu’na Allah’tan rahmet, ailesine sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Akit Grubu’na ve medya camiamıza başsağlığı diliyorum. Mekânı cennet olsun.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop: Değerli dava, mücadele ve gönül adamı, Akit Medya Grubu İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu’nun vefatını büyük bir üzüntüyle öğrendim. Merhuma Cenab-ı Hak’tan rahmet, yakınlarına ve Yeni Akit ailesine başsağlığı diliyorum. Mekânı cennet olsun.
MUSTAFA KARAHASANOĞLU KİMDİR?
Karahasanoğlu 1948 yılında Erzincan’ın Kemaliye ilçesinin Başpınar köyünde doğdu. İlkokulu İstanbul Kabataş’taki Namık Kemal İlkokulu’nda, orta öğrenimini Fındıklı Orta Okulu’nda, lise eğitimini ise Maçka Sanat Lisesi’nin elektrik bölümünde tamamladı. Karahasanoğlu, 1974 yılında Yıldız Üniversitesinin elektrik bölümünden mezun oldu. Aynı yıl Milli Gazete’de müessese müdürü oldu.
Mustafa Karahasanoğlu siyasi çalışmalarına 1969 yılında Milli Nizam Partisi Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığı’yla başladı. 1973’de Milli Selamet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanı, 1975 yılında Milli Selamet Partisi İstanbul Gençlik Kolu Başkanı, 1976-1979 yılları arasında Ankara’da Milli Selamet Partisi Genel Merkezi’nde Teşkilatlanma Genel Sekreteri olarak görev yaptı.
Gazete manşetleri
Karaman’da Gazeteci Hüseyin Ölger ve Deva Parti il başkanı Burak Demirer, MHP’lilerin saldırısına uğradı

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, partisinin Karaman İl Başkanı Burak Demirer ile birlikte bir gazetecinin, MHP il teşkilatı tarafından saldırıya uğradığını iddia etti.
Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Ekmen, “Karaman İl Başkanımız Burak Demirer ve gazeteci Hüseyin Ölger, saat 00.15 sularında, MHP Karaman Merkez İlçe Başkanı ve 8-10 kişi tarafından sopalarla ağır saldırıya uğramışlardır” dedi.
“Müşahade altında tutulan arkadaşlarımıza geçmiş olsun” diyen Ekmen, “Kahpe saldırılarla bizi yıldıramazsınız” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu da Twitter hesabından “Karaman İl Başkanımız Sn. Burak Demirer ve gazeteci Hüseyin Ölger Bey’e yönelik alçakça saldırıyı şiddetle kınıyorum. Ülkemizin siyasi şiddete teslim edilmesine müsaade etmeyeceğiz!” açıklaması yaptı.
Yeneroğlu, saldırının ilçe belediyesinin imar yolsuzluğunun ortaya çıkarılması ile ilgili olduğunu öne sürerken “Saldırıyı gerçekleştiren bizzat MHP ilçe başkanı ve yönetiminde olan kişiler” iddiasında bulundu.
“KAÇAK YAPI RANTIYLA İLGİLİ AÇIKLAMA ÖNCESİ…”
DEVA Partisi kurucularından Avukat Tunahan Elmas ise olayın ardından yaptığı açıklamada, saldırının ardından Burak Demirer’in yüzüne 4 dikiş atıldığını belirtip “Alçakça saldırılar bizi yolumuzdan döndüremeyecek” dedi.
Elmas, açıklamasının devamında “Başkanımızın, Karaman Belediyesinin kaçak yapı rantına dair yapacağı basın açıklamasından önce gerçekleşen bu saldırıda yerel gazetecilerden Hüseyin Ölger de ağır şekilde darp edilmiştir. Başkanımız hastahanede ve hayati tehlikesi yok. Hukuki sürecin sonuna kadar takipçisiyiz” ifadelerini kullandı.
-
Gazete manşetleri2 hafta önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Televizyon4 ay önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri3 ay önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Gazete manşetleri3 ay önce
Bülent Keneş: Keşke Deniz Feneri’ni daha fazla araştırsaymışım
-
Gazete manşetleri2 ay önce
Fazıl Say’dan sosyal medya yasa teklifine tepki: Haberleri okudukça bu ülke için derinden üzülüyorum
-
Analiz4 ay önce
Erdoğan, Prens Salman’dan randevu alabilmek için İbrahim Karagül’ü de harcadı
-
Gazete manşetleri3 ay önce
Ezgi Mola’ya Musa Orhan’a Hakaretten Ceza
-
Gazete manşetleri4 ay önce
Vatandaştan A Haber’e habercilik dersi!