Gazete manşetleri
Ankara’da darp edilerek gözaltına alınan 3 gazeteci serbest bırakıldı !

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu’nun , Diyarbakır’da tutuklanan 16 gazeteci için Ankara’nın Ulus Meydanı’nda yapmak istediği açıklamaya polis saldırdı.
Saldırıda Mezopotamya Ajansı Ankara Büro Muhabiri Deniz Nazlım, gazeteciler Sibel Yükler ve Yıldız Tar, darp edilerek gözaltına alındı.
Üç meslektaşımız gözaltında; Sibel Yükler, Deniz Nazlım ve Yıldız Tar. https://t.co/QRIbaYlMeY
— Zübeyde Sarı (@zubeydesariii) July 5, 2022
Ankara’da tutuklu gazeteciler için açıklama yapmak isterken darp edilerek, gözaltına alınan gazeteciler Deniz Nazlım, Sibel Yükler ve Yıldız Tar serbest bırakıldı.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) çağrısıyla Diyarbakır’da 16 gazetecinin tutuklanmasına karşı Ulus’ta yapılmak istenen açıklamaya müdahale sırasında gözaltına alınan gazeteciler serbest bırakıldı.
Polisin saldırısına ve gözaltına alınan meslektaşları için Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası Ankara Temsilciliği’ne geçen gazeteciler burada açıklama yaptı.
Açıklamaya çok sayıda gazetecinin yanı sıra Halkların Demokratik Partisi Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ile DİSK Basın-İş Bölge Temsilcisi Turgut Dedeoğlu da katıldı.
Tutuklu gazetecilerin fotoğraflarının bulunduğu “Özgür basın susturulamaz” yazılı pankart ve “Özgür basın susturulamaz”, “Gazetecilik suç değildir” yazılı dövizlerin taşındığı açıklamada, Turgut Dedeoğlu konuştu.
‘GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR’
Dedeoğlu, 25 yıl önce Özgür Ülke Gazetesi bombalandığında ertesi gün “Bu ateş sizi de yakar” başlığıyla çıktığını hatırlattı. Dedeoğlu, “Bugün 1900’lü yıllardan 2000’li yıllara geldik değişen bir şeyin olmadığını devlet gözünde görmüş oluyoruz. Bugün bir açıklama yapacaktın tutuklanan arkadaşlarımız için. Bunun için izin almamıza gerek yok, anayasal hak ama biz yine de valiliğe bir ön yazı yazarak güvenliğin sağlanması amacıyla yazı gönderdik. Ama buna cevap alamadık ama alana geldiğimizde gazeteci arkadaşlarımızın alandan uzaklaştırıldığını gördük. Darp edilen, gözaltına alınan arkadaşlarımız oldu. Gazetecilik suç değildir” dedi.
‘HAKİKAT YOLCULUĞUNU SÜRDÜRECEĞİZ’
DFG adına konuşan Gazeteci Özgür Paksoy, polisin saldırısına dair şunları söyledi: “Arkadaşlarımıza saldırdılar, darp ettiler, işkenceyle gözaltına aldılar. Deniz Nazlım ve Sibel Yükler arkadaşımızı darp ederek gözaltına aldılar” dedi. Polis devleti şiddetinin yabancısı olmadıklarını vurgulayan Paksoy, “Polisin şiddetine karşı halkın haber alma hakkını savunmaya devam edeceğiz. Çalışma mekanlarımız 28 gündür abluka altında. Bu devlet 28 gündür suç arıyor. Henüz bulamadı. Biz, ‘suç’ olarak tanımlanan bu hakikat yolculuğunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
‘HABER YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Son 33 yıllık özgür basın geleneğinde büyük bedeller ödendiğini dile getiren Gazeteci Yazar Hüseyin Aykol, “1990’lı yıllar kadar arkadaşlarımız belki öldürülmüyor ama böylesine gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar. Kimileri sürgüne gitmek zorunda kalıyor. Ona rağmen biz de, gazetecilik yapmaya devam ediyoruz. Çünkü biz, halkın haber alma ihtiyacının farkındayız. Bizim yaptığımız haberleri başka gazetelerde, radyo ya da TV’lerde ya okuyamıyorsunuz ya da çarpıtılarak yazılıyor. Bu nedenle biz, büyük bedeller ödeyerek bu günlere geldik. 52 şehidimiz var. İnsan her birini hatırladıkça kendini zor tutuyor. Ona rağmen biz bu günlere kadar geldik. Bundan sonra da yolumuza devam edeceğiz. Çünkü bu halkın böylesine özgür ve gerçek haberlere ihtiyacı var. Pazar günü HDP’nin kongresi yapıldı. Orada da denildiği gibi; faşistlerin, IŞİD kafasının iktidar olduğu Ankara’yı da demokratik bir Ankara yapmak istiyoruz. Bu iktidardan kurtulabilirsek bugün bize saldıran polisler de mutlaka mahkeme önünde hesap vereceklerdir. Biz haber yapmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
‘ÖZGÜR BASINLA MÜCADELEYE DEVAM’
HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları ise, gözaltına alınan gazetecilerin derhal serbest bırakılması çağrısı yaptı. Hatımoğulları, “Oluşturmuş oldukları havuz medyayla bu rejimi inşa etmeyi planlarken, ilk el attıkları medya havuz medyası oldu. Bunun için de halkın kaynaklarını, Ziraat Bankası’nın kaynaklarını seferber ettiler. Onlar biat eden, kendi politikalarını tek gözle yazan basın istiyorlar. Ama özgür basın emekçileri topluma, vicdana karşı hissettikleri sorumlulukla toplumun vicdanına seslendiler, toplumun sesi, kulağı, gözü, kalbi, yüreği ve beyni oldular. Bizler onlara bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz. Özgür basın bizim onurumuz, gururumuzdur. Toplumun onuru ve gururudur. Özgür basın üzerindeki baskılar bitene dek onlarla ortak mücadelemiz devam edecek” ifadelerini kullandı.
‘GERÇEKLERİ BASINI DESTEKLEYEREK ÖĞRENECEĞİZ’
İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da, “Halkın haber alma hakkını yerine getiren özgür basın emekçisi arkadaşlarımızın gözaltına alınıp tutuklanması elbette ki kabul edilemez. Diyarbakır’da DFG’ye yaptığımız ziyarette bilgi almıştık. Bu ülkenin bir Anayasa’sı var ve basın araçlarına hiçbir şekilde el konulamaz. Ama arkadaşlarımızın haber yaptığı araç ve gerekçelerine el konuldu. Bir Anayasa ihlali gerçekleşti. Tutuklanmaları yasalara tamamen aykırı. Burada esasen halka duyurulması istenmeyen haberlerin önüne geçmek istiyorlar. Tutuklanan gazeteciler Türkiye’de yaşayan herkesin öğrenmek istediği gerçekleri yazan gazeteciler. O halde Türkiye’deki siyasi ve toplumsal muhalefetine de görev düşüyor. Gerçekleri özgür basını destekleyerek öğreneceğiz” şeklinde konuştu.
İşkence ve kötü muamele başta olmak üzere çok büyük hak ihlallerinin yaşandığına dikkati çeken Türkdoğan, özgür basın geleneğinden gelen gazetecilerin sürekli olarak bu ihlalleri haberleştirdiğine değindi.
‘SALDIRI KABUL EDİLEMEZ’
KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, açıklamaya yapılan saldırının kabul edilemez olduğunu dile getirdi. AKP’nin tabanında giderek bir seçmen kaybı olduğunu kaydeden Bozgeyik, “Önümüzdeki dönemde yapılacak bir seçimde de haber alma hakkını engellemek için özgür basın emekçilerine yoğun bir baskı gerçekleştiriyor. Ekim ayında Meclis’de dezenformasyon yasası adı altında basın emekçilerini ve sosyal medya çalışanlarını daha fazla baskı altına almaya yönelik AKP-MHP alışması var. Zaten tüm haklarımıza dair hak ihlalleriyle karşı karşıyayız. Türkiye’de olağanüstü hal rejimi devam ediyor. Ankara’da bunun iki katıyla karşı karşıyayız. Şiddet ve baskı politikaları her geçen gün daha fazla artıyor” diye belirtti.
ORTAK MÜCADELE ÇAĞRISI
Baskı politikalarının sonlandırılması için birlikte mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizen Bozgeyik, “Bu baskı önümüzdeki dönem herkesi etkileyecek, geç kalmadan birleşik ortak mücadeleyle özellikle Ankara’daki bu faşizmi dağıtacak daha güçlü eylem ve etkinliklerle hep birlikte mücadele ederek baskıyı ortadan kaldırabiliriz. 16 gazeteciyi tanıyoruz. Devletin baskı politikasını teşhir eden arkadaşlarımızdır. Bu nedenle basın emekçileriyle birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz” diye aktardı.
‘HABER ALMA HAKKINA SAHİP ÇIKALIM’
MKGP adına konuşan Öznur Değer, elindeki fotoğraf makinasını göstererek, “Bu fotoğraf makinası sadece bizim mesleğimizi icra etiğimiz bir araç değil. Hakikatimizi yansıtan ve varlık gerekçemiz olan bir alet. Bu bize Kürdistan gazetesinin kurulduğu tarihten bu yana miras bırakılan bir makine. Bu bize Apê Musa’lardan, Gurbeteli Ersöz’lerden bırakılan bir miras. Biz bugün bize bırakılan bu mirasa, emanete sahip çıkmak için bir araya gelmek istedik. Ancak karşımızda öyle faşizan bir zihniyet vardı ki. Çetelerin orada basın açıklaması yapacağı iddiasıyla işkenceyle alandan uzaklaştırdık. Biz dayanışma beklemiyoruz. Gazetecilik mesleğine başta meslektaşlarımız olmak üzere, herkesi haber alma hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Hep birlikte sahip çıkalım” dedi.
Ankara Emniyeti Güvenlik Şube’de ifadeleri alınan Nazlım, Yükler ve Tar serbest bırakıldı. Gazeteciler hakkında “2911 sayılı Gösteri ve Yürüyüş Kanunu’na muhalefet” gerekçesiyle işlem yapıldı. Gazeteciler Ankara Gazi Mustafa Kemal Hastanesi’nde yapılan sağlık kontrollerinin ardından serbest bırakıldı.
Gazete manşetleri
Erdoğan’ın yeni gözdeleri ve gözünden düşen gazeteciler

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, AKP’li Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son üç yıldaki yurt dışı gezilerinde özel uçağına binen gazetecileri tarayıp “gözde ve gözden düşen gazeteci ve kurum” listesi çıkardı.
T24’de çıkan habere göre “Davet edilen gazeteciler listesi, Erdoğan’ın itibar barometresi gibi!” diyen Bildirici’nin aktardığına göre, Erdoğan’ın “gözde”lerinin başında Haber Global Genel Yayın Yönetmeni Taha Dağlı, NTV Genel Yayın Yönetmeni Nermin Yurteri, CNN Türk Programcısı Hande Fırat ve A Haber Genel Müdürü Abdulhalik Çimen var.
Erdoğan’ın gezilerine değinen Bildirici, AKP’li Cumhurbaşkanının 2022 yılında 20, 2023 yılında 17 ve 2024 yılında da 14 olmak üzere üç yılda toplam 51 yurt dışı geziye çıktığını hatırlattı.
Bildirici, “itibar barometresinde gözden düşenler” diyerek 2014-2017 yıllarında en çok davet edilen gazetecilerin başında gelen Ali Adakoğlu (16 davet), Selçuk Tepeli (14 davet) ve Murat Kelkitlioğlu’nun (13 davet) artık uçağa adım atamadıklarına dikkati çekti.
Bildirici, “gözden düşen” diyerek ayrıca şu isimleri sıraladı: Ekrem Kızıltaş, Erdal Şafak, Ergün Diler, Vahap Munyar, Nihal Bengisu Karaca, Fikret Bila, Nuri Elibol, Verda Özer, Nuh Albayrak ve Nagehan Alçı.
Bildirici’nin aktardığına göre, 2022 yılında 5-6 geziye çağrılan gazeteciler Mustafa Yıldız, Sami Dadağlıoğlu, Esra Elönü ve Ünal Kaya da 2023’te daha az davet edildiler; 2024’te ise davetli listesinde hiç görünemediler. İlk yılların sık davet edilenlerinden İbrahim Karagül, Turgay Güler, İsmail Kapan, Hakan Çelik ve Mustafa Kartoğlu, yine Erdoğan’ın gezilerine çağrılıyorlar ama eskiye oranla çok daha az. 2022’de tam sekiz geziye katılan Hacı Yakışıklı da Yeni Akit’ten ayrılıp TV100’e geçtikten sonra artık eskisi kadar gözde değil, 2024’te sadece bir geziye çağrıldı.
Milliyet yazarı ve CNN Türk yorumcusu Zafer Şahin de “itibar barometresi”nde gerileyen gazetecilerden biri. 2022’de beş geziye çağrılan Zafer Şahin, 2023’te hiç geziye davet edilmedi, 2024’te de sadece bir geziye katılabildi.
YENİ GÖZDELER
TRT Genel Müdürü Zahid Sobacı, Anadolu Ajansı Genel Müdürü Serdar Karagöz, gezilerin neredeyse tamamında yer aldılar. TRT ve AA’dan, genel müdürler dışında isimler de bazı gezilere katıldı.
“İtibar barometresi”nin zirvesinde yer alan isim Haber Global Genel Yayın Yönetmeni Taha Dağlı; Erdoğan’ın 2022 yılında 12, 2023’te 9 ve 2024’te de 10 dış gezisine katıldı.
Taha Dağlı’yı, üç yıl içinde toplam 20 geziyle NTV Genel Yayın Yönetmeni Nermin Yurteri, 18 geziyle Hürriyet gazetesi Ankara Temsilcisi ve CNN Türk Programcısı Hande Fırat, 17 geziyle A Haber Genel Müdürü Abdulhalik Çimen, 15 geziyle 24 TV Genel Yayın Yönetmeni Murat Çiçek ve 13’er geziyle Demirören Medya TV Grup Başkanı Murat Yancı ve 24 TV Programcısı Belkıs Kılıçkaya izliyor.
Erdoğan ve iktidarın “medya itibar barometresi”nin başındaki bu isimlerden sonra sırasıyla Hilal Kaplan, Okan Müderrisoğlu, Mehmet Acet, Nazlı Çelik, Abdülkadir Selvi, Banu El, Mehmet Yeşilkaya, Ahmet Hakan, Zahid Akman, Ferit Ersoy ve Ömer Özkök geliyor.
GÖZDE KURULUŞLAR
Basılı gazeteler içinde en çok davet edilen şüphesiz Sabah gazetesi. Son üç yılda bu gazetenin temsilcileri tam 49 geziye katıldı.
Sabah’ı, 45 geziyle Yeni Şafak, 39 geziyle Hürriyet, 38 geziyle Akşam gazetesi izledi. Milliyet, Türkiye ve Yeni Akit gazetelerinden temsilciler de davetliler arasında sık görüldü. Ama Diriliş Postası, Milat ve Posta da daha az da olsa çağrıldı Erdoğan’ın gezilerine.
Televizyon kanalları arasında da TRT’den sonra en çok geziye katılan medya kuruluşu 24 TV. Erdoğan nezdindeki “itibar barometresi”nde NTV, A Haber, CNN Türk, Haber Global, TV100, Habertürk TV, Beyaz TV, Ülke TV, TV Net, Kanal 7 ve öbürleri izliyor.
Medya grupları olarak da en başta gelen Turkuvaz Medya. Onu Demirören Medya izliyor. Türk Medya ve Albayrak grupları daha geriden geliyor.
Gözden düşen kuruluşlar
Daily Sabah ve Türkgün, itibar barometresinde inişe geçen kuruluşlar. Daily Sabah temsilcileri 2022’de 4, 223’te de 4 geziye katılmışken, 2024’te sadece bir geziye davet edildiler. Son iki yıldır da Türkgün’den hiç kimse gezilere alınmıyor.
Bengütürk 2022’de sekiz geziye davet edilmişken, bu sayı 2023’de 2’ye, 2024’te de 1’e düştü.
Aynı şekilde TRT World, Kanal D, TGRT, ATV ve Akit TV de itibar barometresinde inişe geçmiş durumda. TGRT, ATV ve Akit TV’den hiç kimse 2024’deki gezilere katılamadı. TRT World ve Kanal D ise sadece 1’er gezide yer aldı.
Bildirici ayrıca, söz konusu uçak fotoğraflarını çeken isimlere de dikkati çekti; “Fotoğrafların çoğunda Cumhurbaşkanlığı fotoğrafçısı Murat Çetinmühürdar’ın imzası var. Birkaçında da Murat Kula (Cumhurbaşkanlığı), Mustafa Kamacı (AA) ve Kayhan Özer’in (AA) imzaları yer alıyor”
Gazete manşetleri
Kılıçdaroğlu’ndan Uğur Dündar’a zehir zemberek sözler

CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Tarih onu affetmeyecek’ diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden kendisini eleştiren Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
14-28 Mayıs Genel Seçimlerinde cumhurbaşkanlığına aday olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan’a kaybetti.
Seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalif cephede tartışmalara neden oldu.
Kılıçdaroğlu’nu eleştiren isimlerden biri de Sözcü yazarı Uğur Dündar.
Uğur Dündar, katıldığı bir televizyon programında yerel seçim sonuçlarını değerlendirirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel seçimlerde aday olması ile muhalefetin tarihi bir fırsatı kaçırdığını vurgulayarak “Tarih onu asla affetmeyecek” dedi.
Dündar ayrıca geçtiğimiz günlerde bir köşe yazısında cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi gerektiğini, CHP’nin ve ‘Altılı Masa’nın başındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun resti görmek yerine, kendi adaylığını dayattığını ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiğini’ kaleme aldı.
Kılıçdaroğlu, kendisini ve Cumhurbaşkanlığı adaylığını hedef alan CHP yandaşı Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Geçmişe ve Geleceğe Not düşelim! Sayın Uğur Dündar’a açık mektubumdur…
Sağdan soldan vatan evlatlarının idamlarıyla sonuçlanan 68 kuşağı fırtınasında gemisine dalga vurmamış Uğur Dündar, 1980 darbesinin “Bizim Uğur”u, TRT Genel Müdürü…
Bizim kuşağın onur abidelerinden Tarık Akan’ın yumruklaştığı, dürüst ve mücadeleci gençlik-kafalarında bitlerle işkencelerden geçerken-ayağına taş değmemiş, nezaket ziyaretlerinin müdavimi Uğur Dündar…
“Gün geçmiyor ki” cümlesiyle başladığı her haber programında, fonda gerilim müzikleriyle süslediği ve toplumun inanç noktalarına temas ederek 28 Şubat sürecinin alt yapısında emeği olan, iş başörtü sorununa geldiğinde; “İnadına mini etek, inadına dekolte” sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar…
Sağlık skandalı haberi adı altında “Tesettür Faciası” başlığıyla, toplumdaki kutuplaşmanın her daim ekmeğini yiyen, fildişi kulelerinin tepesindeki konforlu alanını inşa edebilmek için büyük “fedakarlıklar” yapan, andıçların Uğur Dündar’ı…
“SİZİN ÇARKINIZ YİNE ‘ŞANLI ŞANLI’ DÖNER”
Her alanda, mevcut baskıcı iktidarın, sizin de içerisinde arkadaşlarınızın olduğu (ki bence onlar öyle sanıyor) muhalifler, davalarla, hapislerle, saldırılarla mücadele edip bedel öderken, sizin çarkınız yine “şanlı şanlı” döner Uğur Bey.
Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; Biz helalleştik… Bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakın oy vermeyi, adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.
1960’lardan kalma sağ sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…
İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…
Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.
Geçmişte yaşadığımız bütün travmalarımızı, öfkelerimizi, intikam duygularımızı ebediyen toprağa gömdük. Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz!
Bunu vatanperver dostlarımızla yaptık. Başta kıymetli dostum Sayın Karamollaoğlu olmak üzere 6’lı masanın liderleri ile yaptık.
Nasıl yaptığımızı da anlatayım. Berkin Elvan’a da ağladık, Eren Bülbül’e de… Sinan Ateş ile de vurulduk, Tahir Elçi ile de… Deniz Gezmiş’le de sehpaya çıktık, Mustafa Pehlivanoğlu ile de…
Ergenekon kumpası mağdurlarına da destek olduk, suçsuz günahsız KHK mağdurları anaokulu öğretmenlerine de…
Yürüdük Uğur Bey. Hak için halk için yürüdük. Yolumuza kurşunlar bırakıldı yürüdük…Pislikler döküldü yürüdük…
“SİYASİ RÜŞVET ALDINIZ” İMASINA SUSMAM!
Terör örgütleri kuşun sıktı, linçlendik, içerisinde bulunduğumuz ev için “Yakın o evi” dediler, defalarca ölüm tehditleri ve suikastlara karşı yürüdük.
Cumhuriyet Halk Partisi çok değişti Uğur Bey. Artık toplumun büyük bölümünü öcü gibi gördüğü bir parti değil. Bakın TV programında değerli kardeşim Cemal Enginyurt, size karşı millet ittifakını ve helalleşmemizi nasıl savunuyor, siz ise nasıl da inkar ediyorsunuz.
Siz hiç değişmemişsiniz! Hala 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda yaptığınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer olmaz!
Toplumun inanç ve değerleri ile siz ve temsil ettiğiniz kimliğiniz, mıknatısın iki ayrı kutbu gibisiniz. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve toplumsal barışa yaklaştıkça seçimlerde broşürlerimizi dağıtan başörtülü kardeşlerimiz, bütün kırgınlıklarını unutan Kürt kardeşlerimiz, vatanperverlik çatısı altında bütünleştiğimiz sağcı kardeşlerimiz, kısacası bu ülkenin ötekileri bizden uzaklaşıyor. Buna müsaade edemeyiz.
Belki biraz kırıcı oldu ama kusura bakmayın Uğur Bey bunlar gerçekler. Bana, canlı yayınlarda Dış devletlerin ajanı olup olmadığımı soracak kadar dengenizi yitirdiniz, ses çıkarmadım.
Şahsıma dilediğiniz kadar saldırabilirsiniz ama kardeşliğimizi dinamitlemenize müsaade etmem.
Kendi adaylığımı dayatmak için siyasi rüşvet dağıttım iddialarınıza susarım ama 6’lı masa bileşenlerine “siyasi rüşvet aldınız” imasına susmam, bu birlikteliği bozdurmam!
“TARİH KİMİ AFFEDECEK, KİMİ AFFETMEYECEK?”
Sizin tabirinizle; “Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu 70’li yıllardan beri tanırım. Kemal Bey’in asıl işi hesap sormaktır. Devletin nice kayıp trilyonlarını, tüyü bitmemiş yetim hakkını, yurt dışından getirmiş ve hazineye irat kaydettirmiştir.” El hak doğrudur Uğur Bey. Benim asıl işim hesap sormaktır.
Büyük emeklerle ve ödenen bedellerle tesis edilen bu kardeşlik yapısına, bu toplumsal ittifaka ve bu helalleşmeye saldırmayı sürdürürseniz, milletin uygarlık yolundaki bu anlaşmaya halel getirmeye çalışırsanız, bunun hesabını sorarım.
Toplumu kutuplaştırma, ayrıştırma, partimi yeniden halktan koparma çabaları ve çalışmaları olduğunu hissettiğim zaman Uğur Bey, SİYASİ ARENADA MAKOSENLERİMİ TEKRAR GİYERİM ve bedeli ne olursa olsun bu uğurda mücadelemi veririm.”
Gazete manşetleri
Gazeteci Türkeş, Dilipak ailesinin İsrail’le ticari ilişkilerini deşifre etti

Yazar Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
Gazeteci Muhammed Tayyar Türkeş, muhafazakar yazar Abdurrahman Dilipak hakkında ilginç bir iddiayı sosyal medya hesabından paylaştı.
15 Temmuz sonrası röportaj yaptığı Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
İddiaya göre Bursa TV’de yayınlanan röportaj sonrası Dilipak, Türkeş’ten oğlunun İsrailli ortakları ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde girdiği bir ihale konusunda yardım istedi.
Türkeş’in paylaşımı şöyle:
İŞİ İSRAİLLİ PARTNERİMLE YAPIYORUM
“Şimdi Dilipak..
15 Temmuz sonrası Abdurrahman Dilipak ile Bursa TV olarak evinde bir röportaj gerçekleştirdik.
Bu röportaj bitiminde Bursa’dan geldiğimizi bildiği için bize Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde oğlunun bir işinin olduğunu ve halle olması için yardım etmemi istedi.
Ve ertesi gün oğlu Taha ile Beylerbeyi Mado’da buluştuk.
Nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda,
Bursa Büyükşehir belediyesine sanal şehir uygulaması için teklif verdiğini kamerayla tüm şehrin Sokak sokak adım adım dolaşılacağını kaydedeceklerini isterse insanların burada Bursa’ya gelmeden sanal ortamda gezebileceklerini anlattı.
Ben de kendisine Türkiye’de böyle bir teknolojinin olmadığını bu teknolojinin hangi ülke menşeili olduğunu sordum.
O da bana, “İsrailli bir ortağım var!
Bu teknoloji İsrail’e ait ben bu işi partnerim ile beraber yapıyorum” dedi.
“Bir bakacağım” diyerek yanından ayrıldım.
Bursa’ya döndüğümde ise Bursa Büyükşehir Belediyesi’ndeki o dönem yetkili o işe bakan arkadaşla görüşerek aynen şu cümleleri söyledim. (Fehim)
“Bak” dedim “Bu Abdurrahman Dilipak Denen kişinin oğlunun kartı ve bu şirketin ortağı bir Yahudi eğer bu şirkete Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden herhangi bir iş verdiğinizi duyarsam canınızı okurum” diyerek elimden geleni yaptım.
Hikaye bu kadar..
Ne Dilipak, Ne de Elleri…”
https://x.com/tayyarturkes/status/1777640673275007384?s=46&t=36bb5QIaP8Zy2yh6yMBx_Q
-
Gazete manşetleri3 yıl önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Aslı Erdoğan: Sesimizin Almanya’da ustalıkla kısıldığını düşünüyorum
-
Gazete manşetleri3 yıl önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Televizyon3 yıl önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri3 yıl önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz3 yıl önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri3 yıl önce
Hande Fırat’ın eşi Ukrayna’yı işte böyle dolandırdı !
-
Gazete manşetleri3 yıl önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar