Gazete manşetleri
‘Yalı Çetesi’nden Soner Yalçın çıktı
Recep Tayyip Erdoğan’ın eski özel kalem müdürü Hasan Dağcı’nın 5’li çete ile kurduğu kumpas merkezini Soner Yalçın’a tahsis ettiği anlaşıldı. ‘5’li çete’nin Kılıçdaroğlu ve yakın çevresine operasyon için düğmeye bastığı ortaya çıktı. Çete’nin hedefi; önce Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresini hedef alarak Kılıçdaroğlu’nu yalnızlaştırmak…
Türkiye’nin kader seçimine sayılı günler kala halkın gözü önünde, mitinglerde, salon toplantılarında, ekranlarda süren politik mücadelenin yanında bir de derin işbirliklerinin, kirli pazarlıkların devreye girdiği bir süreç yaşanıyor. AKP döneminin rant ilişkilerinde semirmiş isimlerle, muhalifmiş gibi görünen ama Millet İttifakı içinde operasyonlara girişen bazı tartışmalı isimler tezgah altında iş tutuyor.
Sanki bir düğmeye basıldı ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile yakın çalışma ekibine yönelik farklı merkezlerden gibi gözüken ama hepsi tek noktaya hizmet eden saldırılar başladı. Aslında bunlar bilinen isimlerdi. Farklı yerlerde duruyormuş gibi davranıyor, çıkarın oluşturduğu kaygan zeminde kolayca buluşabiliyorlardı.
Deşifre olmaları için bir işaret fişeği gerekiyordu. O işaret fişeğini Cumhuriyet Gazetesi yazarı Barış Terkoğlu attı. Adını da koydu Terkoğlu; Yalı Çetesi.
Terkoğlu, Sedat Peker’in açıklamalarıyla adı gündeme gelen Hasan Dağcı’nın yalısında yapılan bir toplantıdan söz etti, hedefin Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu yazdı.
Terkoğlu’nun yazısı büyük sarsıntı yarattı, herkes Yalı Partisi’nin katılımcılarını konuştu.
Ne diyordu yazısında Terkoğlu;
Şanlıurfa’da dehşet veren olay: Eşini katledip intihar etti
Şanlıurfa’da dehşet veren olay: Eşini katledip intihar etti
Bilmeyenler adını Sedat Peker’le duydu. Peker, “Hasan Dağcı isminde bir şahıs var, bu şahıs Cumhurbaşkanımızın eski özel kalem müdürüdür” diye onu tanıtmaya başlamıştı, “Belen İnşaat diye bir firması var. Devletten ne kadar büyük ihaleler aldığını internetten girip bulabilirsiniz (hep fahiş kârlarla)” sözleriyle devam etmişti.
Son yıllarda, hep aldığı ihalelerle haber oluyor. Aslında tam bir Erdoğan zengini. “Erdoğan zengini” diyorum, çünkü hikayesi AKP öncesine uzanıyor. Bir gazetede çalışırken, dönemin İBB Başkanı Erdoğan’la tanışması hayatını değiştirdi. Hızlı bir şekilde büyüyerek, ülkenin sayılı zenginlerden oldu. Beykoz’da görenlerin gıptayla baktığı yalıda oturmaya başladı. Yaşam tarzı “çok farklı” olsa da hep iktidarın yanında durdu. Yandaş cenahının “marjinal” bulduğu partilerle adından sosyetede söz ettirdi.
NASIL ZENGİN OLDUĞUNU ORTAYA ÇIKARMIŞTI
Kılıçdaroğlu İstanbul Belediye Başkanlığı’na aday olduğu dönemde, Dağcı’yı hedef almıştı. “Erdoğan’a soralım, kimdir Hasan Dağcı” diye söze başlamış, “Erdoğan konuşsun arkasını getiririz” diyerek devam etmişti. İki yıl sonra, Genel Başkan olunca, Erdoğan’a tekrar yüklenmişti: “Tanıyor musun Hasan Dağcı’yı, kendi özel kalem müdürü”. Kılıçdaroğlu, bir cami arazisinin imar durumunun değiştirilerek rezidansa çevrildiğini, Dağcı’nın zengin edildiğini söylemişti.
“ERDOĞAN’IN ÇOK YAKIN BİR AKRABASI DA VARDI”
İşte iki ay önce, Hasan Dağcı’nın yalısındaki o yemekli toplantıyı dinledim. Toplantıda Kılıçdaroğlu’nun “beşli çete” dediği işadamları vardı. “Beşli çete”nin dışında, Türkiye’nin büyük ihalelerini alan altıncı, yedinciler de… Erdoğan’ın çok yakın bir akrabası da vardı, Dişli Ailesi’nin tanınmış bir ferdi de.
“KILIÇDAROĞLU’NUN ‘418 MİLYAR DOLARI ALACAĞIM’ SÖZLERİ TÜYLERİ ÜRPERTİYOR”
Yalıdaki masa, “Erdoğan bir daha kazansın” istiyordu. B planı ise, Erdoğan’ın kaybetme olasılığına karşı, muhalefeti, kendilerine yumuşak geçiş yaptıracak bir alternatife zorlamaktı. Kılıçdaroğlu’nun “418 milyar doları alacağım” sözleri tüylerini ürpertiyordu.
HEDEFLERİ BELLİ..
CHP Genel Merkezi’nde konuşulan hikayeye göre, Kılıçdaroğlu ile “Yalı Partisi” önce görüşmek istemiş, reddedilmişti. Sonra CHP’ye yakın bazı aracılar devreye girmiş, buluşturmaya çalışmış, yine kabul edilmemişti. Son olarak Kılıçdaroğlu’na karşı bir operasyon devreye sokulmuştu. “Yalı Partisi”nin fonladığı kimi gazeteciler başta olmak üzere, muhalefetin takip ettiği isimler üzerinden, Kılıçdaroğlu itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştı. Hedef, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının önüne geçmekti.
Olmadı…
Şimdi başka bir plan devreye sokulmaya çalışılıyor!
Ülke, sadece adaylar arasında bir seçim yapmayacak. Kırılma noktasında gideceği yönü de belirleyecek. Söylendiği gibiyse, “Yalı Partisi”nin yeni operasyonunu engellemek için, ahtapotun kollarını deşifre etmenin zamanı gelmedi mi?
Evet, Barış Terkoğlu’nun yazısı böyle. Yazı kuşkusuz çok sarsıcı ama satır aralarında kaybolmaması gereken birkaç nokta var. AKP dönemi zengini Hasan Dağcı yalısındaki renkli partiler nedeniyle ve yaşam tarzından ötürü AKP’nin muhafazakarları tarafından uzak tutulmak isteniyordu.
HASAN DAĞCI’NIN BOĞAZDA’Kİ PAHA BİÇİLMEZ YALISI HANGİ MUHALİF GÖRÜNÜMLÜ DERİN GAZETECİNİN KULLANIMINA AÇILMIŞTI?
Barış Terkoğlu yazısının sonunda yeni operasyonlardan söz ediyor ve ahtapotun kollarının deşifre edilmesi gerektiğini söylüyordu. Yeni operasyonda kim ne görev almıştı? Neden deşifre edilmesi gerekiyordu? Beşli, altılı, yedili çeteyi Kılıçdaroğlunun ağzından bütün Türkiye öğrendi. Peki ahtapotun kollarının diğerleri kimdi? Hasan Dağcı özel yaşam tarzından ötürü AKP’liler tarafından eleştirilince yurt dışına çıkmış, adını unutturmak istemişti. Bu süreçte Hasan Dağcı’nın boğazdaki paha biçilmez yalısı hangi muhalif görünümlü derin gazetecinin kullanımına açılmıştı? Kitapları yüzbinler satan, muhalif mahallenin ilgiyle takip ettiği bu gazeteci miydi ahtapotun kollarından biri?
SONER YALÇIN, HASAN DAĞCI’NIN YALISINDA YAŞIYOR
Odatv’nin sahibi Soner Yalçın’ın uzunca süre boğazda lüks bir yalıda yaşadığı, mangal partileri düzenleyip arkadaşlarını davet ettiği biliniyordu. Acaba Soner Yalçın’ın kendi evi olarak kullandığı yalı, Hasan Dağcı’nın yalısı mıydı? Yanıt kolay bulundu. Soner Yalçın… Evet yanlış duymadınız, Hasan Dağcı’nın yalısında yaşıyor, partiler düzenliyordu. Yakın çevresini de defalarca yalıya davet etmişti.
ŞİMDİ O YALIDA KUMPASLAR KURULUYOR
Ahtapotun sermaye ayağı biliniyor. Muhalefete yakın gibi görünen ama Tayyip Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürecek operasyonel haberlere imza atan gazeteci de deşifre edildi. O isim Soner Yalçın’dı. Eli sıkılığı ile tanınan Soner Yalçın yalıda gününü gün etmiş, sofralar kurup birçok ismi ağırlamıştı. Şimdi o yalıda Kılıçdaroğlu’na kumpaslar kuruluyordu.
SADAT KUMPASINDA tv100’E SİPER OLDU
CHP’nin içini karıştırmak için operasyonel haberler yapan Soner Yalçın, bu kumpasların neresindeydi? tv100 yayınında Kılıçdaroğlu’na SADAT kumpası kurulurken Soner Yalçın’ın TV100’e siper olması bu yüzden miydi?
Kaldı yandaş medyadan gözüken tetikçi sözde gazeteci ayağı… Türkiye’de son dönemde karanlık odaklarca kotarılmış ne kadar kumpas davası varsa bizzat içinde ya tanık, ya tetikçi olarak bizzat bulunan kullanışlı isim de dahil edilmeliydi tabii bu yalı çetesinin eleman listesine. Ankara’nın puslu ve kirli ilişkilerine aşina tetikçi yandaş gazeteci dünden hazırdı.
GİZLİ PLANLARI; KILIÇDAROĞLU’NU YALNIZLAŞTIRMAK
Ahtapotun kolları Kılıçdaroğlu’na yönelik yeni kirli tezgahlar için yeniden harekete geçti. Bu plana göre, önce Kılıçdaroğlu yakın çevresi hedef alınarak yalnızlaştırılacak, son hamleyle kendisi hedef alınarak yalıda etrafı süslenen altın tepsiyle Erdoğan’a seçim armağan edilecek.
Seccade kumpasında ise Fethullahçıların ağzından konuşan isimler yeniden Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresini hedef almış, basından sorumlu baş danışman Tuncay Özkan sorumlu tutulmuştu. KRT’nin ulaştığı Özkan, böyle bir iftar programından haberinin olmadığını, Ankara’da bakıma muhtaç derecede yataklık hasta olduğunu açıkladı. Özkan’ın hastalığı kirli planı bozmuştu. İftardan bilgisi bile yoktu.
‘ETO’ DİYEREK DEFALARCA HEDEF GÖSTERDİLER
Soner Yalçın’ın sahibi olduğu Odatv Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresinden Enis Berberoğlu’nu, Tuncay Özkan’ı ve Okan Konuralp’i hedefe koyarak ve ETO (Enis-Tuncay-Okan) diyerek defalarca haber yaptı.
ODATV, FETÖ TAKTİKLERİ UYGULADI
Odatv operasyonel haberleriyle FETÖ taktikleri uygulayarak Kılıçdaroğlu’nun adaylığının önünü kesmek istiyordu; hem Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve hem de yakın çalışma ekibini hedef alıyordu.
Yalı çetesi hemen yeni plana soyunacaktı kuşkusuz.
Terkoğlu yazısını Bernard Shaw’dan alıntıyla “Para söz konusuysa herkesin dini birdir” diye bitirmişti. Ama son cümle şuydu:
ŞİMDİ VİCDANLARIN İÇİNİ PARANIN SATIN ALDIKLARINDAN TEMİZLEME ZAMANI.
Bakalım büyük deşifre gerçekleşecek mi? Paranın satın aldıkları isimler halkın vicdan ve adalet terazisinde sonsuza kadar mahkum olacak mı?
Gazete manşetleri
Kılıçdaroğlu’ndan Uğur Dündar’a zehir zemberek sözler
CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Tarih onu affetmeyecek’ diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden kendisini eleştiren Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
14-28 Mayıs Genel Seçimlerinde cumhurbaşkanlığına aday olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan’a kaybetti.
Seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalif cephede tartışmalara neden oldu.
Kılıçdaroğlu’nu eleştiren isimlerden biri de Sözcü yazarı Uğur Dündar.
Uğur Dündar, katıldığı bir televizyon programında yerel seçim sonuçlarını değerlendirirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel seçimlerde aday olması ile muhalefetin tarihi bir fırsatı kaçırdığını vurgulayarak “Tarih onu asla affetmeyecek” dedi.
Dündar ayrıca geçtiğimiz günlerde bir köşe yazısında cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi gerektiğini, CHP’nin ve ‘Altılı Masa’nın başındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun resti görmek yerine, kendi adaylığını dayattığını ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiğini’ kaleme aldı.
Kılıçdaroğlu, kendisini ve Cumhurbaşkanlığı adaylığını hedef alan CHP yandaşı Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Geçmişe ve Geleceğe Not düşelim! Sayın Uğur Dündar’a açık mektubumdur…
Sağdan soldan vatan evlatlarının idamlarıyla sonuçlanan 68 kuşağı fırtınasında gemisine dalga vurmamış Uğur Dündar, 1980 darbesinin “Bizim Uğur”u, TRT Genel Müdürü…
Bizim kuşağın onur abidelerinden Tarık Akan’ın yumruklaştığı, dürüst ve mücadeleci gençlik-kafalarında bitlerle işkencelerden geçerken-ayağına taş değmemiş, nezaket ziyaretlerinin müdavimi Uğur Dündar…
“Gün geçmiyor ki” cümlesiyle başladığı her haber programında, fonda gerilim müzikleriyle süslediği ve toplumun inanç noktalarına temas ederek 28 Şubat sürecinin alt yapısında emeği olan, iş başörtü sorununa geldiğinde; “İnadına mini etek, inadına dekolte” sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar…
Sağlık skandalı haberi adı altında “Tesettür Faciası” başlığıyla, toplumdaki kutuplaşmanın her daim ekmeğini yiyen, fildişi kulelerinin tepesindeki konforlu alanını inşa edebilmek için büyük “fedakarlıklar” yapan, andıçların Uğur Dündar’ı…
“SİZİN ÇARKINIZ YİNE ‘ŞANLI ŞANLI’ DÖNER”
Her alanda, mevcut baskıcı iktidarın, sizin de içerisinde arkadaşlarınızın olduğu (ki bence onlar öyle sanıyor) muhalifler, davalarla, hapislerle, saldırılarla mücadele edip bedel öderken, sizin çarkınız yine “şanlı şanlı” döner Uğur Bey.
Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; Biz helalleştik… Bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakın oy vermeyi, adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.
1960’lardan kalma sağ sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…
İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…
Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.
Geçmişte yaşadığımız bütün travmalarımızı, öfkelerimizi, intikam duygularımızı ebediyen toprağa gömdük. Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz!
Bunu vatanperver dostlarımızla yaptık. Başta kıymetli dostum Sayın Karamollaoğlu olmak üzere 6’lı masanın liderleri ile yaptık.
Nasıl yaptığımızı da anlatayım. Berkin Elvan’a da ağladık, Eren Bülbül’e de… Sinan Ateş ile de vurulduk, Tahir Elçi ile de… Deniz Gezmiş’le de sehpaya çıktık, Mustafa Pehlivanoğlu ile de…
Ergenekon kumpası mağdurlarına da destek olduk, suçsuz günahsız KHK mağdurları anaokulu öğretmenlerine de…
Yürüdük Uğur Bey. Hak için halk için yürüdük. Yolumuza kurşunlar bırakıldı yürüdük…Pislikler döküldü yürüdük…
“SİYASİ RÜŞVET ALDINIZ” İMASINA SUSMAM!
Terör örgütleri kuşun sıktı, linçlendik, içerisinde bulunduğumuz ev için “Yakın o evi” dediler, defalarca ölüm tehditleri ve suikastlara karşı yürüdük.
Cumhuriyet Halk Partisi çok değişti Uğur Bey. Artık toplumun büyük bölümünü öcü gibi gördüğü bir parti değil. Bakın TV programında değerli kardeşim Cemal Enginyurt, size karşı millet ittifakını ve helalleşmemizi nasıl savunuyor, siz ise nasıl da inkar ediyorsunuz.
Siz hiç değişmemişsiniz! Hala 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda yaptığınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer olmaz!
Toplumun inanç ve değerleri ile siz ve temsil ettiğiniz kimliğiniz, mıknatısın iki ayrı kutbu gibisiniz. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve toplumsal barışa yaklaştıkça seçimlerde broşürlerimizi dağıtan başörtülü kardeşlerimiz, bütün kırgınlıklarını unutan Kürt kardeşlerimiz, vatanperverlik çatısı altında bütünleştiğimiz sağcı kardeşlerimiz, kısacası bu ülkenin ötekileri bizden uzaklaşıyor. Buna müsaade edemeyiz.
Belki biraz kırıcı oldu ama kusura bakmayın Uğur Bey bunlar gerçekler. Bana, canlı yayınlarda Dış devletlerin ajanı olup olmadığımı soracak kadar dengenizi yitirdiniz, ses çıkarmadım.
Şahsıma dilediğiniz kadar saldırabilirsiniz ama kardeşliğimizi dinamitlemenize müsaade etmem.
Kendi adaylığımı dayatmak için siyasi rüşvet dağıttım iddialarınıza susarım ama 6’lı masa bileşenlerine “siyasi rüşvet aldınız” imasına susmam, bu birlikteliği bozdurmam!
“TARİH KİMİ AFFEDECEK, KİMİ AFFETMEYECEK?”
Sizin tabirinizle; “Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu 70’li yıllardan beri tanırım. Kemal Bey’in asıl işi hesap sormaktır. Devletin nice kayıp trilyonlarını, tüyü bitmemiş yetim hakkını, yurt dışından getirmiş ve hazineye irat kaydettirmiştir.” El hak doğrudur Uğur Bey. Benim asıl işim hesap sormaktır.
Büyük emeklerle ve ödenen bedellerle tesis edilen bu kardeşlik yapısına, bu toplumsal ittifaka ve bu helalleşmeye saldırmayı sürdürürseniz, milletin uygarlık yolundaki bu anlaşmaya halel getirmeye çalışırsanız, bunun hesabını sorarım.
Toplumu kutuplaştırma, ayrıştırma, partimi yeniden halktan koparma çabaları ve çalışmaları olduğunu hissettiğim zaman Uğur Bey, SİYASİ ARENADA MAKOSENLERİMİ TEKRAR GİYERİM ve bedeli ne olursa olsun bu uğurda mücadelemi veririm.”
Gazete manşetleri
Gazeteci Türkeş, Dilipak ailesinin İsrail’le ticari ilişkilerini deşifre etti
Yazar Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
Gazeteci Muhammed Tayyar Türkeş, muhafazakar yazar Abdurrahman Dilipak hakkında ilginç bir iddiayı sosyal medya hesabından paylaştı.
15 Temmuz sonrası röportaj yaptığı Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
İddiaya göre Bursa TV’de yayınlanan röportaj sonrası Dilipak, Türkeş’ten oğlunun İsrailli ortakları ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde girdiği bir ihale konusunda yardım istedi.
Türkeş’in paylaşımı şöyle:
İŞİ İSRAİLLİ PARTNERİMLE YAPIYORUM
“Şimdi Dilipak..
15 Temmuz sonrası Abdurrahman Dilipak ile Bursa TV olarak evinde bir röportaj gerçekleştirdik.
Bu röportaj bitiminde Bursa’dan geldiğimizi bildiği için bize Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde oğlunun bir işinin olduğunu ve halle olması için yardım etmemi istedi.
Ve ertesi gün oğlu Taha ile Beylerbeyi Mado’da buluştuk.
Nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda,
Bursa Büyükşehir belediyesine sanal şehir uygulaması için teklif verdiğini kamerayla tüm şehrin Sokak sokak adım adım dolaşılacağını kaydedeceklerini isterse insanların burada Bursa’ya gelmeden sanal ortamda gezebileceklerini anlattı.
Ben de kendisine Türkiye’de böyle bir teknolojinin olmadığını bu teknolojinin hangi ülke menşeili olduğunu sordum.
O da bana, “İsrailli bir ortağım var!
Bu teknoloji İsrail’e ait ben bu işi partnerim ile beraber yapıyorum” dedi.
“Bir bakacağım” diyerek yanından ayrıldım.
Bursa’ya döndüğümde ise Bursa Büyükşehir Belediyesi’ndeki o dönem yetkili o işe bakan arkadaşla görüşerek aynen şu cümleleri söyledim. (Fehim)
“Bak” dedim “Bu Abdurrahman Dilipak Denen kişinin oğlunun kartı ve bu şirketin ortağı bir Yahudi eğer bu şirkete Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden herhangi bir iş verdiğinizi duyarsam canınızı okurum” diyerek elimden geleni yaptım.
Hikaye bu kadar..
Ne Dilipak, Ne de Elleri…”
https://x.com/tayyarturkes/status/1777640673275007384?s=46&t=36bb5QIaP8Zy2yh6yMBx_Q
Gazete manşetleri
Mustafa Sandal’dan Aleyna Tilki’ye tavsiye: Bırak dışarıyı, şarkılarına konsantre ol
Mustafa Sandal, Aleyna Tilki ve menajeri arasında yaşanan tartışma hakkında, “Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” dedi.
Mustafa Sandal, son dönemde Aleyna Tilki ile menajerinin arasında yaşanan tartışma hakkındaki konuştu. Sandal, “Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol” ifadesini kullandı.
Habertürk’ten Eren Gürel’in haberine göre, Tilki’ye tavsiyelerde bulunan Sandal, “Aleyna, çok özel bir yetenek. Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. İstemediğin yerlere sürüklendiğin anlar da olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Kendi yeteneğine güveneceksin bence. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol. Pozitif ol her zaman. Benim düşüncem bu yönde” dedi.
‘DAHA ÇOK HIRSLANIP, DAHA ÇOK İSTEMESİ LAZIM’
Sandal sözlerine, “Ben böyle bir zorbalığa maruz kaldıysam da umursamadım. Bana bile engel teşkil etmedi bu durumlar. Hep şarkılara konsantre oldum. Olmuşsa da teğet geçmiştir beni… Belki bizim için de haz etmeyenler olmuştur. Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” diye devam etti.
Muhabirlerin, “Yılbaşı ve özel günlerde sahnede oluyorsunuz. Bir özel günü evde geçirmek ister misiniz?” sorusuna yanıt veren Sandal, “Bizim işimiz bu. Nasıl ki hemşire, doktor işinin başında oluyorsa biz de sahnede olmak zorundayız. Özel günlere benim bakış açım biraz farklı. Hayat ile olan ilişkim, sağlıklı olduğum her gün aslında özel gün. Çocuklarınla olduğun bir günde pozitif bir gün geçirebiliyorsan zaten özel gün diyebiliriz buna. Ben öyle bakmıyorum hayata yani… Hayata her adımımı attığım gün, her sabaha uyandığım gün özel bir gün aslında…” ifadelerini kullandı.
‘TAMAMEN NEGATİF ENERJİLERDEN ARINMIŞ BİR YIL OLSUN’
2023 yılını da değerlendiren Mustafa Sandal, “2024 ülkemize ve bütün dünyaya güzel enerjiler getirsin. Duyduğumuz abuk sabuk şeyler inşallah olmaz. Ben tamamen negatif enerjilerden arınmış bir yıl olsun istiyorum. 2023’te çok kötü günler yaşadık. Deprem canımızı çok yaktı. Birlikte kenetlenip, pozitif şeyler yaşamaya ihtiyacımız var” dedi.
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Gazete manşetleri1 yıl önce
Aslı Erdoğan: Sesimizin Almanya’da ustalıkla kısıldığını düşünüyorum
-
Televizyon2 yıl önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz2 yıl önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Hande Fırat’ın eşi Ukrayna’yı işte böyle dolandırdı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar