Gazete manşetleri
T24, belgeye ulaştı: Kaşıkçı dosyası ‘uluslararası nezaket’ gerekçesiyle S. Arabistan’a devredildi

Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili yargılamanın Suudi Arabistan’a devredilmesiyle ilgili gündem tartışmaları devam ediyor.
Kaşıkçı’nın, İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürüldüğü iddiasıyla başlatılan yargılamanın durdurulup, dosyanın devredilmesinde Suudi Arabistan makamları Türkiye’yi nasıl ikna etmişti?
Gelişmeyle ilgili siyasette yaşanan tartışmalar bir yana bu sorunun yanıtını bulmak amacıyla kısa bir araştırma yaptım. Araştırma sonucunda Riyad yönetiminin Ankara’ya gönderdiği yazıya ulaştım.
Aslı İngilizce olan Suudi Arabistan Krallığı Başsavcılığı yazısının tercümesi 12 sayfa. Yazı, gayriresmî tercüme edildikten sonra Dışişleri Bakanlığı tarafından yargılamayı yürüten İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.
Yasal gerekçe: Uluslararası nezaket ilkesi!
Başsavcı Suud Bin Abdullah El – Muceb’in imzasını taşıyan 13 Mart 2022 tarihli yazıda, gerek dosyanın devri, gerekse Kaşıkçı’nın nasıl öldürüldüğüne yönelik önemli bilgiler var.
Suudi Arabistan’da yürütülen yargılama hakkındaki bilgileri aktarmadan önce önemli bulduğum bazı bilgileri dikkatinize sunayım.
“Adli Yardım Talebine Cevap Yazısı” başlığını taşıyan yazıda adli yardımı talep eden taraf olarak İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi yani Türkiye gözüküyor. Bu durum “Dosyanın devredilmesi teklifi Türkiye’den mi yapıldı?” sorusunu doğuruyor, kuşkusuz.
Ancak Türkiye’nin talepleri konusunda bir açıklık yok. Zira aynı belgede Türkiye’nin 2020’de iki kez daha adli yardım talebinin olduğu aktarılıyor. Adli yardımın belge bilgi paylaşımı için mi yoksa dosyanın devri için mi yapıldığı konusunda açık bir ifade kullanılmıyor.
Gelen belgede ise Suudi Arabistan makamları açıkça 11 kişiyle ilgili yargılama sürecinin tamamlandığını, Türkiye’de ayrıca yargılanmalarının, “Bir kişinin aynı suçtan iki defa yargılanmasının mümkün olmaması” yasal ilkesine göre mümkün olmadığını belirtiyor. Suudi makamları, bu nedenle Türkiye’de yargılanan 26 kişinin isminin kırmızı bülten listelerinden çıkartılmasını talep ediyor. Suudi makamların talebi bundan ibaret. Ancak yazının devamında, Suudi Arabistan, şunu da ekliyor:
“Davanın devri durumunda dava ve davadaki iddialar değerlendirilecek ve sonucunda Türk adli makamlarına bilgi verilecektir.”
Burada da devir ihtimalinin hangi aşamadan itibaren konuşulduğu konusunda bir açıklık bulunmuyor.
Aynı yazıda, adli yardımlaşmanın yasal temeline de yer verildiğini görmek mümkün. Yazıya göre, dosyanın devir işlemin yasal temelinin “uluslararası nezaket ilkesi” olarak açıklanması dikkat çekici!
Devir kararından sonra, hem dosyanın tarafı olan Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz, hem de muhalefetten kimi isimler, işlemin yasaya aykırı olduğunu öne sürmüştü. Kararda imzası bulunan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise yasalara uygun davranıldığını açıklamıştı.
Kaldı ki, iki ülke arasında adli yardımlaşma anlaşması yok. Ayrıca Suudi Arabistan yine adli yardımlaşma konusunda herhangi bir uluslararası anlaşmaya taraf değil.
Bu kapsamda devir işleminin “uluslararası nezaket ilkesi”ne dayandırılmasının yasal karşılığı süreci tartışmaya açık hale getiriyor.
15 kişinin dosyası ne olacak?
Türkiye’de 26 kişi yargılanırken, Suudi Arabistan’da 11 kişi hakkında adli yargılama yapıldı.
Suudi Arabistan Başsavcılığı, Türkiye’de adı geçen diğer 11 şüpheli hakkında delil yetersizliği nedeniyle adli işlem yapılamadığını ifade etti.
Büyüteç’te geçen cuma yazdığım yazıda Türkiye’nin haklarında dava açılan Suudi Arabistanlı 26 şüpheli hakkındaki Interpol’ün kırmızı bültenlerinin kaldırılması kararı aldığını aktarmıştım.
Bu konudaki talebin Suudi Arabistan’dan geldiği de aynı yazıdan anlaşılıyor.
Ancak Suudi makamları Türkiye’de haklarında dava açılan diğer 15 isimle ilgili bir suçlamada bulunmadı ve yargılama yapmadı. Türkiye’nin dosyayı devretmesi, bu kişilerin de Suudi hukuku esas alındığında, aklanmaları sonucunu doğuracak.
Kaşıkçı’yı öldüren 40 mg.lık doz
Yazı çerçevesinde, yargılamayı yürüten Riyad Ceza Mahkemesi Birinci Ceza Dairesi’nin 23 Aralık 2019 tarihli kararı açıklandı.
Söz konusu kararda yerel duruşmada yaşananlara yer verilirken, “40 mg.lık dozun kurban Cemal Kaşıkçı’nın ölümüne neden olduğunu” anlatan adli tıp raporu açıklandı. Ancak, Kaşıkçı’ya verilen dozun niteliğiyle ilgili bilgi yazıda yar almadı.
Suudi makamlarının gönderdiği yazıda yargılanan kişilere yönelik iddiaların yanı sıra haklarında verilen kararlara esas olan gerekçeler de mevcut.
Gerekçelerde Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Başkonsolosluğu’nda nasıl öldürüldüğünün detayları gün ışığına çıktı.
Kararda şu ayrıntılar bulunuyor:
* Yargılanan sanıklardan Maher Abdülaziz M. Mutreb, Turki Mushaffaf M. Alshehri, Salah Mohammed A. Tubaigy, Waled Abdullah M. Alshehri ve Faad Shabib A. Albalawi’nin Cemal Kaşıkçı’yı kasten öldürücü ve saldırgan bir madde enjekte ederek öldürmeyi planladıkları,
* Sanıklar Mansour bin Othman M. Abahussain, Mustafa Mohammed M. Almadani, Saif Saad Q. Alqahtani, Mohammed Saad H. Alzahrani, Muflih Shaya M. Almusleh ve Ahmed Bin Mahammed El Asıri’nin Kaşıkçı’yı öldürmeyi planlamadıkları,
* Özel hak davacılarının, davalılara karşı özel hak iddialarından “Allah rızası için” vazgeçtikleri,
* Sanıklar, Maher Abdülaziz M. Mutreb (Albay / Veliaht Prens’in istihbaratçısı): Bir kişiyi hukuka aykırı olarak öldürme ve ölünün vücudunu parçalayarak kutsallığını ihlal etme emrini vermek, cinayet ve faillerini gizlemedeki suçluluğu,
*Salah Mohammed A. Tubaigy (Albay / Suudi Bilimsel Adli Tıp Konseyi Başkanı): Öldürmek amacıyla kurbana ölümcül bir madde enjekte etmek ve cesedini parçalara ayırarak ölünün kutsallığını ihlal etmek, suçu ve suç ortaklarını örtbas etmek ve ticareti kısıtlı ruhsatsız tıbbi malzeme kullanma ve güvenlik yetkililerini yanıltmaktan suçluluğu,
Turki Mushaffaf M. Alshehri: Kurbanın elini bağlamak vücudunu parçalama eylemine katılmak, cinayeti ve faillerini örtbas etmekten suçluluğu,
Waled Abdullah M. Alshehri: Kurbanın elini bağlamak vücudunu parçalama eylemine katılmak, cinayeti ve faillerini örtbas etmekten suçluluğu,
Faad Shabib A. Albalawi: Kurbanın elini bağlamak vücudunu parçalama eylemine katılmak, cinayeti ve faillerini örtbas etmekten suçluluğu,
Mansour bin Othman M. Abahussain: Kurbanı zorla getirmek için ekip oluşturmak, suçu ve faillerini örtbas etmek, kendisine verilen emirleri ihlal etmek, suçu ve izlerini gizlemesini emretmek olayla ilgili yalan rapor sunmak, cep telefonlarının imha edilmesini sağlamak, mağdurun kılığına girmekle yönlendirme yapması, kameralara zarar vermek ve kullanılan aletlerin imha edilmesi talimatını vermekten suçluluğu tespit edildi.
Mustafa Mohammed M. Almadani: Cinayeti ve faillerini örtbas etmek, kurbanın kılığına girmek, kurbanın eşyalarını ve cep telefonunu imha etmekten suçluluğu,
Saif Saad Q. Alqahtani: Cinayeti ve faillerini örtbas etmek, sanık Mustafa Mohammed M. Almadani’nin yardımıyla kurban kılığına girerek suçu ve izlerini gizleme ve eşyalarından kurtulmaktan suçluluğu tespit edildi.
Yazıda; Maher Abdülaziz M. Mutreb, Turki Mushaffaf M. Alshehri, Salah Mohammed A. Tubaigy, Waled Abdullah M. Alshehri ve Faad Shabib A. Albalawi hakkında verilen ölüm cezaları 20’şer yıl hapis cezasına çevrildiği aktarıldı.
Ayrıca, Mansour bin Othman M. Abahussain 10 yıl hapis, Mustafa Mohammed M. Almadani ve Saif Saad Q. Alqahtani 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
* * *
Bu yazıda, Türkiye’de son dönemde işlenen önemli bir cinayetin dosyasını özetlemeye çalıştım. Türkiye’nin iç ve dış siyasetini fazlasıyla etkileyen cinayetin tam olarak bilinmeyen detayları da böylelikle açığa çıkmış oldu.
Türkiye, böyle bir dosyayı “uluslararası nezaket ilkesi”nin gerekçe gösterildiği süreçte Suudi Arabistan’a devretmeyi tercih etti.
Gazete manşetleri
Canlı yayında küfür eden Serdar Ortaç açıkladı: 2 şişe alkol, 10 tane ilaç içmiştim

Serdar Ortaç TikTok’a küfür etme nedenini açıkladı. Sinir krizi geçirdiğini öne süren Ortaç, “TikTok’u ben nasıl kapatacağım abi? Onu devlet yapar inşallah” dedi.
Sosyal medya platformu TikTok’un kendisine kısıtlama getirmesi üzerine açtığı canlı yayında küfür eden Serdar Ortaç, yeni bir yayın yaparak konuyla ilgili açıklama yaptı. Annesinin de video nedeniyle kendisine kızdığını belirten Ortaç, “Sinir krizi geçirdim abi, oradaki ben değilim. İki şişe alkol, 10 tane ilaç içmiştim” dedi.
‘BENİM SUÇUM YAYIN YAPMAK’
Ortaç açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Sinir krizi geçirdim abi, oradaki ben değilim. İki şişe alkol, 10 tane ilaç içmiştim. TikTok’u ben nasıl kapatacağım abi? Onu devlet yapar inşallah. Bir hastalık, MS, içki. Benim suçum yayın yapmak ve yaparken de içki içmek. Benim eşekliğim.”
Serdar Ortaç söz konusu yayında “Türkiye’de TikTok’u yasaklatmazsam… Sen koskoca Selçuklu’dan Osmanlı’ya 3500 yıllık Türk milletini dize getireceğini mi zannediyorsun?” diye konuşmuştu.
Gazete manşetleri
Siyasete gireceğini söylemişti: Hakan Peker ilk hamlesini yaptı

Bir dönemin popüler şarkıcılarından Hakan Peker, siyasete gireceği yönündeki açıklamasının ardından ilk hamlesini yaptı. Safranbolu Belediye Başkanı olmak isteyen Peker, iş insanı Şefik Dizdar ile görüşerek destek istedi.
Mart 2024’te yapılacak yerel seçimlerde Karabük’ün Safranbolu ilçesinden Belediye Başkanlığı’na adaylığını koyacağını açıklayan Hakan Peker, çalışmalara başladı. Peker, iş insanı Şefik Dizdar ile görüşme yaparak destek istedi.
Görüşme ile ilgili açıklamalarda bulunan Hakan Peker, şu ifadeleri kullandı:
“Safranbolu’da ev almıştım, çalışmalara başlıyorum onun için gelmiştim. Şefik Dizdar ile görüşerek istişarede bulunduk. Safranbolu’nun eksikleri, neler yapabilir, edilebilir ile ilgili bilgi alışverişinde bulunduk. Onun tecrübeleri ve burada yaşayışı ile bize çok şey kattı. Eğer Belediye Başkanı seçilirsek nasıl uygulayıp hayata geçirebiliriz diye fikir edindik.”
“DURAĞAN DEĞİL, DİNAMİK”
“Genç, dinamik, bol tanıtımlı, çok büyük aktivitelerin olabileceği, bütün turistlerin buraya gelebileceği bir Safranbolu hayal ediyoruz” diyen Peker, şöyle devam etti:
“Daha eğlenceli, durağan değil, dinamik olan, insanların merak ettiği, sanatsal, kültürel olarak daha çok öne çıkacak Safranbolu istiyoruz. UNESCO’nun tarihi miras kentinin hakkını verecek bir şekilde yönetilecek bir Safranbolu hayal ediyoruz.”
SİNEMACILARDAN DESTEK İSTEYECEK
Uluslararası Altın Safran Festivalinin daha çok ön plana çıkması gerektiğini ifade eden Peker, “O da birazcık sinemadan destek almakla olacak. Sinema sanatçılarından destek almakla olacak. Burada yapılacak aktiviteler, konserler ve ödül geceleriyle beraber bu festivalin çok çok öne çıkacağını düşünüyorum” diye konuştu.
Gazete manşetleri
TV programında evinin yenilendiğini gören ev sahibi mahkemeye gitti

Kiracı olan diş hekimliği öğrencisi, bir TV programıyla görüşüp oturduğu evi baştan aşağı değiştirtti. Program TV’de yayınlanınca ev sahibi evdeki değişikliklerden haberdar oldu ve mahkemeye başvurdu.
Son dönemde ev sahipleri ile kiracılar arasındaki anlaşmazlıklar sık sık gündem olmaya devam ediyor. Ancak bu kez yaşanan ‘dava’ olayı daha önce çok rastlanır türden olmadı. Olayda, davaya konu olan ev, bir TV programında yayınlandı. Ev sahibi de o TV programını izleyince harekete geçti
Halk TV’de yer alan habere göre; tarafların ev sahibi ile kiracı olduğu dava dosyasının içeriği, son dönemde yaşanan anlaşmazlıklarda olduğu gibi fahiş kira artışları değil. Dava dosyasına göre, Rukiye Molla ile oğlu Tamer Molla, Beşiktaş Nüzhetiye Caddesi’nde bulunan evlerini baştan aşağı yeniledi. Kendileri oturakları için evi elden geçiren aile, bir süre sonra yurt dışına taşınmak durumunda kalınca, yenilenmiş bu dairenin kiraya verilmesi gündeme geldi.
Aile, dairelerini diş hekimliği fakültesi öğrencisi Ecem Özsarp’a kiraladı. Özsarp, bir süre sonra da kiracısı olduğu ev için bir TV kanalında yayımlanan programla temasa geçti. Oyuncu Evrim Akın’ın sunuculuğunu yaptığı ‘Evrim Akın ile Ev Kuşu’ programına başvuran Özsarp, oturduğu evin yenilenmesini istedi.
Sunucu Evrim Akın’ın ziyaret ettiği eve bir süre sonra ustalar girdi ve ev baştan aşağı yenilendi. Evdeki bazı kapılar sökülürken yerine de duvar örüldü. Duvar tavanları ve kolonlarda değişiklik yapıldı. Ev sahipleri ise, evde yapılan değişikliklerin TV’de yayımlanması sonrası bunlardan haberdar oldu.
Ev sahibi aile adına, kiracıya karşı tazminat davası açıldı. Dava dilekçesinde, eve önemli ölçüde zarar verildiği öne sürüldü. Dava dilekçesine göre, eve verilen zararın 120 bin TL seviyesinde olduğu ileri sürüldü. Dilekçede, TV programının verdiği eşyaların da kiracı tarafından alındığı öne sürüldü. Dava dilekçesinde, kiracının dışında programın yayımlandığı TV kanalı ile ilgili programın yapımcısı şirketin de sorumlu tutulması talep edildi.
Kiracı adına yapılan savunmada ise, evin eskisine göre daha güzel hale geldiği öne sürülüp “Kiralanan ev olduğu gibi iade edildi. Bir zarar söz konusu değil. Davanın reddine karar verilsin” ifadeleri kullanıldı. Şimdi, mahkemenin, değişiklik yapılan evde keşif yaptıktan sonra bilirkişi raporu hazırlatması bekleniyor.
-
Gazete manşetleri1 sene önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri1 sene önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Televizyon1 sene önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri1 sene önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz1 sene önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri1 sene önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar
-
Gazete manşetleri1 sene önce
Bülent Keneş: Keşke Deniz Feneri’ni daha fazla araştırsaymışım
-
Gazete manşetleri1 sene önce
“Daha dün 3 liraydı”