Analiz

“Nuh’un köpekleri” serisi 3: Soner Yalçın

Hilal Haplan’ın kavramlaştırdığı “Nuh’un köpekleri” serisinin bugünkü üçüncü bölümünde, Türkiye’nin en derin kalemlerinden biri olan Soner Yalçın’ı ele alacağım.

İlk bölümde Nuh Yılmaz’ı, ikinci bölümde ise Ahmet Hakan’ı anlatmaya çalıştım. Soner Yalçın’a üçüncü sırada yer veriyor olmam sizi yanıltmasın, bu sıralama önem sıralaması değil, mevcut konumlarıyla ilgili.

Önem sıralaması söz konusu olsa Soner Yalçın, Nuh Yılmaz’a da Ahmet Hakan’a nal toplatır manipülasyon ve dezenformasyon kategorisinde. Yani toplumu aldatmada.

Çok zeki ve bilgili olduğundan değil elbette. Sözcülüğünü yaptığı güç odakları ve onların ardındaki kadim gelenek itibariyle böyle.

Kısa hayat hikayesiyle başlayayım anlatmaya. 1966 yılında Çorum’da doğmuş Soner Yalçın. İlk ve ortaokulu bitirdikten sonra Sağlık Meslek Lisesi’nde okudu. Hacettepe Üniversite Sağlık İdaresi Yüksek Okulu’nu kazandı, ancak okulu bitiremeden ayrıldı.

Eğitim hayatı böyle. Yorumu size bırakıp, mesleki kariyeriyle devam edeyim.

Soner Yalçın gazeteciliğe 1987 yılında, Doğu Perinçek’in 2000’e Doğru adlı dergisinde başladı. Derginin Ankara bürosunda muhabirlik yaptı. Bu dönemde adını JİTEM’ci binbaşı Cem Ersever’le yaptığı röportajlarla duyurdu.

Yayınladıkları kamuoyunda zaten bilinen hususlardı. Ancak Ersever’in Yalçın’a anlattığı diğer konular sır olarak kaldı. Ersever, Soner Yalçın’la görüşmeye giderken kaçırıldı, sevgilisi ve PKK itirafçısı koruması ile birlikte öldürüldü.

Soner Yalçın
, 1993-94 yılları arasında günlük gazete olarak çıkan Aydınlık‘ta çalışmaya başladı. Aydınlık’ta çalıştığı dönemde, üstadı Yalçın Küçük ile irtibat kurdu.

1995’te haber araştırma müdürü iken ayrıldı. Doğan Yurdakul‘un Siyah – Beyaz gazetesinde çalıştı. 1996 yılında televizyonculuğa giriş yapıp Show TV Ankara bürosunda çalışmaya başladı. Aynı yıl içerisinde Star TV’ye geçti ve haber müdürlüğüne getirildi. Daha sonra Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı, Efendi 2: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı adlı kitaplarını yayımladı.
Üstadı Yalçın Küçük gibi sözde Sabetayist avcılığına başladı Soner Yalçın. Bir insanın hem anti-semitik bir portre çizip hem de İsrail’le ilginç bağlantılarının olması ilginç değil mi?

Tıpkı sıkı ABD karşıtı gözüken Perinçek’in Mao çizgisinde bir komünist olup, Sovyet yanlısı devrimcileri derin devlete ihbar ederek öldürtmesi gibi.

68 Kuşağı devrimcilerin kitaplarını okuduğunuzda, Perinçek ve Maocuların nasıl bir fonksiyona sahip olduğunu görürsünüz.

Soner Yalçın da her anlamda ustası olan Perinçek’in yolundan gitti. Askerî istihbaratın hazırladığı rapora göre, dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Mikdat Alpay’ın ekibindeydi.

Daha sonra şu an Youtube’ta hatırı sayılır izlenme rakamlarına ulaşan Cüneyt Özdemir ile birlikte CNN Türk’te 5N 1K adlı programı hazırladı.

Kurtlar Vadisi adlı dizinin ilk iki yılında konsept danışmanlığını üstlendi. Perde arkasındaki diğer ismin ise Atilla Uğur olduğu sır değildi.

Cüneyt Özdemir ile birlikte ODA Tv’yi kurdu Soner Yalçın. Karanlık operasyonlarını buradan yürüttü.

CNN Türk‘te yayınlanan Oradaydım adlı politik belgeseli hazırladı.

2007 yılında da Hürriyet gazetesinde, pazar günleri “Not Defteri” adlı köşesini yazdı. Köşesinde konuşturdu derin kimliğini.

Nedim Şener ve şimdi sahibi olduğu ODA Tv’nin başına geçirdiği Toygun Atilla ile yakındı her zaman.

Ergenekon ve Balyoz yargılamaları sürecinde, ODA Tv’yi manipülasyon merkezi olarak kullandı. ODA Tv soruşturması kapsamında 2011 yılında tutuklandı. 22 ay cezaevinde kaldıktan sonra 2012 yılı Aralık ayında tahliye oldu.

17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarından sonra, başta Perinçek olmak üzere Ergenekon davası sanığı diğer birçok isim gibi o da Saray’a doğru dümen kırdı.

Sözcü’de köşe yazmaya başladı. ODA Tv’yi danaşıklı muhalif çizgisiyle Saray’ın emrine verdi.

Basit meselelerde sözde muhalefet edip, asli meselelerde konuyu sulandırma ya da direk Erdoğan’a arka çıkma stratejisini tatbik etti.

Hatta Saray yanaşmalığında o denli mertebe kat etti ki, Mustafa Levent Göktaş’ı az kalsın MİT Müsteşarı yapıyordu.

Emeline nail olamadı. Göktaş’ı müsteşar yapamadı ancak MİT’le olan bağlarını güçlendirmekten de geri durmadı.

Cevheri Güven’in deşifre ettiği MİT görevlisi kuzeninin etkisi olmuş mudur, bilinmez.

Soner Yalçın’ın MİT’le olan bağlantılarının tek kanal üzerinden olmadığı hakikati, Pelikan Çetesi’nin troliçesi Hilal Kaplan’ın tweetiyle ortaya çıktı.

Meğer Soner Yaçlın ve ODV Tv’si, Nuh Yılmaz’ın kontrolündeymiş bir süredir.

Soner Yalçın ve Toygun Atilla, bahsedilen haberi derhal silip Hilal Kaplan’ın “Nuh’un köpekleri” hitabına iki hafta sessiz kaldı.

Soner Yalçın, Cevheri Güven’in videosundan sonra, Sözcü’deki köşesinde Kaplan’ın “Nuh’un köpekleri” ithamıyla ilgili bir yazı kaleme aldı.

Nuh Yılmaz’ı tanımadığını ve hatta adını bile Hilal Kaplan’ın tweetiyle duyduğunu yazdı. Yazıyı okuyan ve konuyu biraz olsun bilen herkes katıla katıla gülmüştür herhalde.

Canım niye gülüyorlar ki?

Erdoğan darbeyi eniştesinden; MİT Basın Danışmanı Nuh Yılmaz, Hande Fırat’tan ve eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, MİT’in merkezinde Hakan Fidan’la yemek yerken telefonla arayan eşinden öğrenir de Soner Yalçın, Nuh Yılmaz’ın adını ilk kez Hilal Kaplan’dan duymuş olamaz mı? Olabilir tabi!

Söz konusu, Perinçek’lerle, Soner Yalçın’larla müttefik olan Erdoğan’ın diktasının hüküm sürdüğü Türkiye ise, herşey olabilir.

Soner Yalçın’ın özetin özeti mahiyetindeki hikayesi böyle.

Yarın Toygun Atilla ile devam edeceğiz.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Öne Çıkanlar

Exit mobile version