Diğer
Erdoğan’ın alkış tutarsızlığı
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) verilerine göre, dünya çapında öldürülen gazeteci sayısı 2021 yılında 45’ti, bu sayı 2022’de 66’ya yükseldi. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) raporuna göre, Türkiye, dünyada en fazla gazeteci hapse atan ilk beş ülkeden biri. Türkiye’de hapse atılan gazetecilerin sayısı 2021’de 18 iken, 2022’de bu sayı 40’a çıktı. Hapisteki gazeteci sayısı Türkiye Gazeteciler Sendikası’na da göre de 43.
02 Ocak Pazartesi 2023 Saat: 00:02
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “doğalgaz müjdesi”ni açıklarken “Basın mensupları da hiç alkışlamıyor ha. Yanlış iş mi yaptık?” diyerek alkış isteyince gazeteciler ne yaptı dersiniz? Gülümsediler, çoğu da alkışladı.
Gazeteci alkışlamaz. Sadece siyasetçiyi değil, muhatabı kim olursa olsun alkış tutmaz. Gazetecilik faaliyeti sırasında alkışlamak gazetecinin eleştirelliği bırakması demektir. Saray’a akredite olan gazeteciler de o gün aynı zamanda AKP Genel Başkanı olan Erdoğan’ı alkışlayarak gazeteci gözüyle izlemeyi bırakarak, o siyasi etkinliğin bir parçası haline geldiler.
Erdoğan basından alkış bekliyor
Erdoğan ise medyaya bakışını dile getirmiş oldu. Etrafında kendisine alkış tutacak gazeteciler istediğini açıkça ilan etti, hem de geçmişteki sözlerini umursamadan. 12 yıl kadar önce gazeteciler Oktay Ekşi ve Tufan Türenç, CHP Kurultayı’nda Kılıçdaroğlu’nu alkışladıkları gerekçesiyle eleştirilmişti. Ekşi bu iddiayı yalanlamış, bugün artık hayatta olmayan Türenç de “olayın heyecanıyla farkında olmadan alkışladığını” söylemişti. O dönem Başbakan olan Erdoğan, bu olayı diline dolamıştı:
“Bize destek veren medya grubuna ‘yandaş’ medya diyorlardı. Ama şimdi iki tür medya türedi; Birisi ‘Candaş medya’ diğeri ‘Yoldaş medya’. İlk defa medyanın köşe yazarlarının, pabuçlarını çıkartmak suretiyle, sandalyeler üzerinden nasıl alkış tuttuklarını da gördük.”
Belli ki Erdoğan, kendini tutarlı olmak zorunda hissetmiyor. Aynı şekilde, gazetecilerin Kılıçdaroğlu’nu alkışladıkları iddiasını ortaya atan -o dönem Taraf’ta yazan- Sabah yazarı Melih Altınok da Erdoğan’ın gazetecilere kendisini alkışlatmasını görmezden gelmeyi yeğledi. Ekşi ve Türenç için kullandığı ağır sözcükleri Erdoğan’ı alkışlayan gazetecilere uygun görmedi.
CHP’den de gazetecilerin alkışlaması konusunda geçmişte farklı açıklamalar gelmişti. O dönem CHP Grup Başkanvekili olan Hakkı Suha Okay, “Alkışlamak doğal tepkidir” diyerek, Kılıçdaroğlu’nun alkışlanmasını savunmuştu. Şimdi ise CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Erdoğan’ın kendisini gazetecilere alkışlatmasını “Alkış, gazetecilerin görev tanımlarında yoktur” diyerek eleştirdi. İki olay ve aynı partiden iki farklı yaklaşım!
Siyasetçiler, rakibine yapıldığında yanlış bulduğu bir davranışı, kendi tarafına yapıldığında sahiplenmemeli. Gazetecilik meslek kuruluşları da gazetecilik faaliyeti sırasında siyasetçi alkışlayan gazetecileri uyarmalı.
Akşam yazarı Cengiz Özdemir, sekiz yıl önce Meclis’te Erdoğan’ı alkışladığında Parlamento Muhabirleri Derneği, “Basın locasında alkış olmaz” diye uyarmıştı. Ama şimdi Erdoğan’ı alkışlayan gazetecileri uyaran, gazetecilik ilkelerini anımsatan meslek kuruluşu da olmadı.
Sanırım en büyük tehlikelerden biri yanlışların olağanlaşması…
GAZETECİLİK İÇİN KAPKARA BİR YILDI
2022, tüm dünyada ve elbette ülkemizde de gazetecilik için kapkara bir yıldı. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) verilerine göre, dünya çapında öldürülen gazeteci sayısı 2021 yılında 45’ti, bu sayı 2022’de 66’ya yükseldi.
Geçen yıl öldürülen gazetecilerden biri de Türkiye’dendi. Kocaeli Ses’in sahibi ve yazı işleri müdürü Güngör Arslan, gazetesindeki haberler ve yazıları nedeniyle öldürüldü. Bu kadarla kalmadı; geçen yıl Türkiye’de gazetecilerin şiddete maruz kaldığı olaylar da arttı; bağımsız ve eleştirel gazetecilik koşulları daha da zorlaştı. Nitekim son 20 yılda dünyada öldürülen gazetecilerin çetelesine çıkaran Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne göre Türkiye, dünyada Rusya ve Ukrayna’nın ardından “gazeteciler açısından en tehlikeli” üçüncü ülke.
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) raporuna göre, Türkiye, dünyada en fazla gazeteci hapse atan ilk beş ülkeden biri. Türkiye’de hapse atılan gazetecilerin sayısı 2021’de 18 iken, 2022’de bu sayı 40’a çıktı. Hapisteki gazeteci sayısı Türkiye Gazeteciler Sendikası’na da göre de 43. İki sayı farklı olsa da her halükârda hapisteki gazeteci sayısının arttığı açık.
Tutuklamaların dışında medya kuruluşları ile gazetecilere açılan davalar ve gözaltılarda da artış gözlendi. Gazetecilerin hedef alındığı tehditler, gözaltılar ve tutuklamaların dışında bir de Sulh Ceza Hakimlikleri’nin erişim engellemeleri, RTÜK’ün bağımsız ve eleştirel kanallara cezaları, Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan durdurma cezaları da hız kesmedi. Protesto gösterileri, grevler ve konser yasakları ile ifade özgürlüğüne yönelik baskılar da yoğunlaştı.
Siyasi iktidarın medyayı hedef alan en önemli girişimi ise kuşkusuz, gazetecilik meslek örgütlerinin “Sansür Yasası” olarak nitelendirdiği “Basın Yasası” değişikliğiydi. Ne yazık ki, 2023 de hem bu yasanın yürürlüğe girecek olması hem de siyasi iktidarın baskıcı tutumu nedeniyle medya açısından aydınlık günler vadetmiyor.
Özgür, bağımsız ve eleştirel gazetecilik için yine yoğun çaba, yine mücadele gerekli…
SPEKÜLATİF KULİS HABERCİLİĞİ
“Kulis haberciliği” son yıllarda iyiden iyiye zayıfladı. En büyük nedeni de kararların Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakın çevresindeki dar kadro tarafından alınması ve tabii medyanın ağır denetim koşullarında olması. Onun yanına tüm partilerde karar mekanizmalarının daralmasını ve yetkili kurulların etkisizleşmesini de ekleyebiliriz.
“Kulis haber” diye aktarılanların küçük bölümü gerçeği yansıtıyor; çoğu ya o partiden bilinçli olarak sızdırılan yalan yanlış bilgiler ya da gazetecilerin spekülatif duyumları oluyor. Bazı meslektaşların, siyasetçilerden duydukları her cümleyi “kulis haber” sanması ve doğrulatma çabası içine girmeden yayımlaması eğilimi yaygınlaştı.
Meclis kulisleri, kulis haberciliği
Özellikle de YouTube gibi dijital mecralarda gazetecilik yapanlarda daha sık görülüyor bu yanlış. Daha fazla izlenme ve beğeni alma kaygısı, daha spekülatif, daha abartılı ve editöryal süreçlerin gözardı edildiği bir haberciliğe yöneltiyor. O yüzden de son zamanlarda anında yalanlanan ve aktaran gazetecinin de savunamadığı “kulis haberleri” epeyce arttı.
Gazeteci, hangi mecrada yayın yaparsa yapsın spekülasyon ya da varsayım ile bilgiyi birbirinden ayırabilmeli; hiçbir bilgiyi de mantık süzgecinden geçirmeden, farklı kaynaklardan doğrulatmadan yayımlamamalı. Siyaset kulisi aktaran bir gazetecinin her duyduğunu haber sanması kadar büyük yanlış yoktur. Bu yanlışa düşen gazeteciler, siyasetçilerin oyuncağı olur.
YANLIŞA YANLIŞLA CEVAP
Herhalde İngiliz haber ajansı Reuters’ın yöneticileri, sosyal medyada yayımladıkları eleman ilanına Türkiye’den gelen tepkilere çok şaşırmıştır. Zira Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dan, AKP yönetici ve yazarlarına kadar geniş bir çevre kınama yarışına girdi.
Reuters’ın “Erdoğan düşmanı eleman aradığı” suçlaması doğru değildi. Zira ilanda Erdoğan’ın “Türkiye’yi modern laik geleneklerden uzaklaştırdığı” vurgulanıyor ama “Türkiye’yi iddialı bir diplomatik ve askeri varlığa dönüştürdüğü” de savunuluyor; ardından “yüksek enflasyonun Erdoğan’ın seçilme hedefini tehdit ettiği” değerlendirmesi yapılıyordu. Türkiye Ofisi için aranan elemanda “derinlemesine kurumsal hikayeler sunabilecek güçlü yazma ve raporlama becerilerine sahip olma” niteliği istendiği ifade ediliyordu.
Altun ve iktidar sözcüleri, bu ifadelerin hangisinde düşmanlık buluyor anlayamadım. Bir iş ilanında bu kadar geniş analize yer verilmesi şık olmayabilir ama o mecrada ilanlar hep böyle yazılıyor. Reuters’in Avustralya, Hindistan ve Çin için verdiği ilanlar da hep böyle ayrıntılı.
Devletler arası bir problem gibi algılanıp ilana bu kadar üst düzeyde tepki gösterilmesi abartılıydı. Dahası Reuters’ın ilanını yanlış bulanların, TRT World’e benzer bir ilanla misilleme yaptırması da çelişkili bir davranıştı. Reuters’in yaptığı yanlışsa, TRT’ninki de yanlıştır.
TEK CÜMLEYLE:
MHP’ye yakın Türkgün gazetesi Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesini görmezden gelirken, karartmayı sürdüren iktidar yanlısı medya da MHP Genel Başkanı Bahçeli ile Ülkü Ocakları’nın başsağlığı mesajı yayımlamamasını haber yapmadı.
Sinan Ateş
İHA, “İran’da boya fabrikasında patlama” haberinde Getty Images sitesinin 2015 yılından itibaren birçok haberde kullanılan stok patlama fotoğrafını kaynak belirtmeden servis etti: birçok medya kuruluşu da İHA’yı bile kaynak göstermeden yayımladı.
Yeni Akit ve Türkiye gazeteleri, Çevre Bakanı Murat Kurum’un açıklamasını aynen yayımlayarak Ayder yaylasında çok katlı binalar yapılmasına ve betonlaşmaya destek verdi.
Set çalışanı Çetin Kaya’yı, ters kelepçeli iken vurduğu gerekçesiyle yargılanan polis memuru Selçuk Ergen hakkında mahkûmiyet kararı verilmesine rağmen, DHA ve Independent Türkçe, polisin adını Selçuk E. diye kodladı.
Karar’ın internet sayfasındaki “Netflix’e tek bir Türk dizisi damga vurdu” başlıklı haberde hangi dizinin ilk 10’da yer aldığı bilgisi yoktu.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı’nın diplomasi muhabirleriyle yaptığı bilgilendirme toplantısı, 5 gün sonra Yeni Birlik gazetesinde özel bir “buluşma” gibi yazıldı.
Zam haberlerine ilgi göstermeyen Sabah, zam yapan İBB olunca İstanbul’daki ulaşım ücretindeki artışı üç yıllık toplamını hesaplayarak yayımladı.
Milliyet, 2022’deki gelişmelerin toparlandığı “Gündemi Milliyet belirledi” başlıklı sayfada, gazetenin “gündemi belirleyici rol oynayan” haber örneklerine yer vermedi.
Yeni Akit, bir zamanlar “Medyum Memiş” olarak tanınan Mehmet Memiş’i bu kez “Memiş Hoca uyardı: Müslüman yılbaşı kutlamaz” diye haber yaptı.
Sözcü gazetesi, Basın Konseyi’nin Timur Soykan’ı, “2022 Basın Özgürlüğü Ödülü”ne değer bulmasıyla ilgili haberinde ödüllendirilen haberin yayımlandığı BirGün’ün adını vermedi.
Diğer
Gazetecilik, ticaret ve devletten hibe
Hande Fırat, iktidar ile maddi ilişki içine giren bir iş insanına dönüşünce açıklaması bir gazetecinin yanıtı olmaktan çıkmış. Üslup ve yaklaşım farklı olunca da açıklamasındaki, Milli Gazete’yi suçlama biçimi ve “Kimse bunu iktidarı vurmak için kullanmasın” ifadesi daha çok dikkat çekiyor. İktidar için kaygılanmak da neyin nesi…
Hande Fırat’ın “Bill Gates bile tarım işine girdi” diyerek kendisini onunla aynı kefeye koyması garip. Zira o bir iş insanı olarak her alanda yatırım yapabilir. Hande Fırat ise bir gazeteci. Hem de Hürriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi, yazarı ve CNN Türk programcısı. Gazetecilik meslek etiği onu da bağlar. Şahıs şirketi kurarak, küçükbaş hayvan yetiştiriciliği için Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan 3.5 milyon lira hibe alması iki açıdan yanlış:
Gazeteci, ticaret yapamaz, şirket kuramaz. Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde “Gazeteci ticari şirket kuramaz. Tacirlik ve esnaflık yapamaz” ilkesi yer alıyor. Basın Kartları Yönetmeliği’nde de basın kartı için “Medya dışında ticari faaliyette bulunmama” koşulu aranıyor. Ticarete girince gazeteciliğin ticari çıkarlar için kullanılma tehlikesi oluşur.
Hande Fırat’ın “Bill Gates bile tarım işine girdi” diyerek kendisini onunla aynı kefeye koyması garip. Zira o bir iş insanı olarak her alanda yatırım yapabilir. Hande Fırat ise bir gazeteci. Hem de Hürriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi, yazarı ve CNN Türk programcısı. Gazetecilik meslek etiği onu da bağlar. Şahıs şirketi kurarak, küçükbaş hayvan yetiştiriciliği için Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan 3.5 milyon lira hibe alması iki açıdan yanlış:
Gazeteci, ticaret yapamaz, şirket kuramaz. Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde “Gazeteci ticari şirket kuramaz. Tacirlik ve esnaflık yapamaz” ilkesi yer alıyor. Basın Kartları Yönetmeliği’nde de basın kartı için “Medya dışında ticari faaliyette bulunmama” koşulu aranıyor. Ticarete girince gazeteciliğin ticari çıkarlar için kullanılma tehlikesi oluşur.
Sözcükleri değiştirince gerçekler değişmez. Patron, işçisinden böbreğini alıp ev vermişse bu hediye değil, o böbreğin karşılığıdır. Biliyorsunuz, Türkiye’de bedel karşılığı organ nakli yasak. İlgili yasa net bir ifadeyle “Bir bedel veya başkaca çıkar karşılığı, organ ve doku alınması ve satılması yasaktır” hükmünü içeriyor. Yasal durum böyleyken, organ mafyası da ortalıkta cirit atarken bir gazeteci, bedeli karşılığında organ naklini teşvik etmemeliydi. Sözünü ettiği patronun, işçisinin maddi durumunu ve koşullarını istismar edip etmediğini de bilmiyoruz.
YAZAR NİYE SESSİZ KALIR?
Milliyet Spor Yazarı Şansal Büyüka’nın gazetenin ilk baskısına giren Fenerbahçe Başkanı Ali Koç hakkındaki “İstifa demeyi bırakın artık” başlıklı yazısı, şehir baskılarında uçurulmuş. Üstelik Büyüka ve Spor Müdürü Tayfun Bayındır’a haber verilmeden yapılmış bu müdahale…
Aslında yazılara müdahale medyamızda yeni bir uygulama değil. Demirören Medya’da çok daha yoğunlaştı sadece. Doğan Medya’yı satın aldıktan sonra “Holding’in altın makas”ı, her akşam Hürriyet ve Posta’da da yazarların yazılarını kesip biçiyor. Kimi yazıları tümden çıkarıyor kimilerinden paragraf kesiyor. Haberlerden de iktidarı kızdıracak cümleler ayıklanıyor.
Büyüka’nın, grubun diğer yazarlarından farkı, müdahaleyi sindiremeyip ayrılması. Yazısı kesilip biçilen diğer yazarlar ise bu müdahaleleri normalleştirmiş kendi içinde. Sessiz kalmaları o yüzden. Kendi hakkını savunamayan bir yazar, toplumun sorunlarına nasıl sahip çıkabilir ki?
CENGİZ ÇANDAR’IN YANITI
Yeşil Sol Parti Milletvekili adayı Cengiz Çandar, “Gazetecinin mesafesiz hali” başlıklı geçen haftaki yazıma “Benim söz ettiğim siyasetçilerle içli dışlılık değildi. Kalemini ve mesleğini bir davanın hizmetinde icra etmekti” yanıtını verdi. “Ben Filistin davasının, Bosna davasının, Kürtlerin hak ve hukukunun savunulması için mesleğimi icra ettim şu ya da bu siyasetçiyle mesafesizlik ve onun/onların çıkarlarının savunulmasından söz etmedim” diyen Çandar, “Fransız ekolü gazeteciliği” dayanak göstermesiyle ilgili eleştirimi de şöyle yanıtladı:
“Eric Rouleau çok yakın dostumdu. Fransa’nın Tunus ve Ankara Büyükelçisi olmadan önce gazeteci sıfatı taşırken -kastettiğim anlamda- neler yaptığını ondan defalarca dinlemiş olmaktan gayrı ‘Dans les coulisses du Proche-Orient: mémoires d’un journaliste diplomate, 1952–2012’ adlı anı kitabında, söylediklerimin doğrulandığını bizzat Rouleau’nun kendisinden öğrenebilirsin. Jean Daniel de FLN ile Fransız hükümeti arasında söz ettiğim rolü Le Nouvel Observateuer Genel Yayın Yönetmeni iken ve o sayede oynadı. Gazeteciliği bıraktıktan sonra öyle yaptığını iddia ediyorsun. Daniel’i okursan tersinin geçerli olduğunu öğrenirsin.
Bana yönelik kişilik katli kampanyası yalan ve dayanaksız iftiralar ile oldu. Medya üzerinden ve medya mensubu gibi davranan kişiler tarafından yapıldı. O da sanırım medya ombudsmanın işlevleri içine girer.”
Ben de gazetecilerin siyasetçilerle ilişkisinde mesafeyi koruması gerektiği, aracılık ve özellikle de danışmanlık gibi işlerin birlikte yürütülmesinin gazeteciliğe zarar vereceği düşüncemi tekrarlamakla yetineyim.
KISA KISA:
Gaziantep’te BBP’den milletvekili adayı olan gazeteci Orhan Kızılaslan, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı’ndan istifa etti ama propaganda afişini gazetesinin binasına asarak mesleğini politik hedefi için kullanmış oldu.
Akkuyu Nükleer Santralindeki ilk yakıt törenine manşetlerden yer veren iktidar medyası, bir gün öncesine rastlayan Çernobil faciasının 37. yıldönümünde haber değeri görmedi.
Milliyet ve Posta, Türkiye’de ortalama yaşam süresinin kısaldığını yazarken, Hürriyet gazetesi aynı TÜİK verilerine dayanarak “Yaşam süresi 6.7 yıl arttı” başlığı attı.
BirGün’ün, Nesin Vakfı’nın zeytinliğindeki ağaçların yakılması davasındaki gelişmeyi duyuran “Ağaç yakmanın bedeli 800 TL” başlıklı haberini Sözcü, bir gün sonra “Yakılan her zeytin ağacı için 800 TL” başlığıyla ve kaynak göstermeden yayımladı.
CNN Türk, Habertürk, Karar, Milliyet, Takvim ve Yeni Akit internet sayfasında bir süper marketin kataloğu reklam/tanıtım olduğu uyarısı konulmadan yayımlandı.
Bir bankanın “…cam tavanı kırıyor” başlıklı çeyrek sayfalık tanıtım metni, Hürriyet, Sabah ve Sözcü’de “Bu bir reklamdır” uyarısıyla yer alırken, Türkiye’de uyarısız yayımlandı.
Sabah ve Hürriyet’in, emekli bir profesörün dolandırılmasıyla ilgili haberinde mağdur profesörün adı “Ahmet T.” diye kodlanarak gizlenirken, yüzü açık fotoğrafı kullanıldı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın tüm seçmenlere yönelik ayrımcı ve dini siyasete alet eden sözleri, Akşam, Sabah, Türkiye ve Yeni Şafak gazetelerinde kullanılmadı.
Diğer
Sosyal medyaya ‘sansür’ yürürlükte: Savcı isterse kullanıcı bilgileri verilecek, 4 saatte erişim engeli gelecek
BTK’nın Resmi Gazete’de yayımlanan sosyal ağlarla ilgili yeni düzenlemesi ile sansür yürürlüğe girdi. Platformlar gerekli görüldüğü takdirde istenen kullanıcı bilgilerini savcıya vermek zorunda. Hakim kararıyla, yüzde 90’a kadar bant daraltma cezası verilebilecek, karar 4 saat içinde uygulanacak.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Twitter, Instagram, Facebook vb sosyal ağ sağlayıcılar hakkında usul ve esasları belirledi. Karar Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Düzenleme ile Türkiye’den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarının, yetkili en az bir gerçek veya tüzel kişiyi Türkiye’de temsilci olarak belirlemesi zorunlu hale getirildi.
Temsilcinin, BTK, Erişim Sağlayıcıları Birliği, adli makamlarca gönderilecek tebligat, bildirim veya taleplerin gereğini, sosyal ağ sağlayıcının içerik veya yer sağlayıcının olmasından doğan sorumluluk ve kanun kapsamındaki diğer yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekecek.
Sosyal ağ sağlayıcıların, temsilcinin Türkiye’deki tebligata yarar adresi ile e-posta adresine, kolayca götürülebilecek ve doğrudan erişilebilecek şekilde internet sitesinde yer vermesi zorunlu olacak.
YÜZDE 90’A KADAR BANT DARALTMA, 4 SAATTE ERİŞİM ENGELİ
Adli mercilere bilgi verilmesi yükümlülüğüne aykırı davranılması durumunda, Cumhuriyet savcısı tarafından, sosyal ağ sağlayıcının internet trafiği bant genişliği yüzde 90 oranında daraltılması talebiyle mahkemeye başvurabilir.
Daraltma kararı verilmesi halinde en geç 4 saat içinde erişim sağlayıcıları tarafından yerine getirilir.
48 SAAT SÜRE İÇİNDE CEVAP VERİLMEK ZORUNDA
Söz konusu sosyal ağ sağlayıcıları, kişiler tarafından yapılacak başvuruların kolaylıkla alınabilmesi ve başvurunun Türkçe dil seçeneği kullanılarak yapılabilmesini sağlayacak.
Ağ sağlayıcılarının, başvuruları, başvurudan itibaren en geç 48 saat içerisinde olumlu ya da gerekçesini belirtmek kaydıyla olumsuz cevaplaması gerekecek. Türkçe yapılan başvurular Türkçe cevaplanacak.
Sosyal ağ sağlayıcıları, Türkiye’deki kullanıcıların verilerini Türkiye’de barındırma yönünde gerekli tedbirleri alacak.
TEMSİLCİ BULUNDURMAZSA 5 MİLYON LİRA CEZA
Temsilci belirlenmesine ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcıya, BTK tarafından bildirimde bulunulacak.
Bildirimden itibaren 30 gün içinde temsilci belirlemeyen sosyal ağ sağlayıcıya 10 milyon lira idari para cezası verilecek. Verilen idari para cezasının tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde temsilci belirlenmemesi halindeyse 30 milyon lira daha idari para cezası kesilecek.
Kişiler tarafından yapılan başvuruların cevaplandırılması yükümlülüğünü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcılarına ise 5 milyon lira idari para cezası verilecek. Raporlama yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere ise 10 milyon lira idari para cezasına çarptırılacak.
TÜM SÜREÇLERİ RAPORLAYACAKLAR
Türkiye’den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan bu sosyal ağ sağlayıcıları, kendilerine bildirilen içeriğin çıkartılması ve/veya erişimin engellenmesi kararlarının uygulanmasına ve kişiler tarafından yapılacak başvurulara ilişkin istatistiksel ve kategorik bilgileri içeren Türkçe hazırlanmış raporları 6 aylık dönemlerle BTK’ya bildirecek.
Raporda, içeriğin çıkartılması ve/veya erişimin engellenmesi kararlarının uygulanmasına ve kişilerden gelen başvuruların alınması, değerlendirilmesine yönelik teknik altyapıya ve kararları uygulayacak personel niteliklerine ve idari kapasiteye dair bilgiler, kararların uygulanma süresi ve şekli ile coğrafi kapsamına dair detaylı süreç bilgileri, kişilerden gelen başvuruların sayısı, türü, olumlu veya olumsuz değerlendirilmesi, cevaplandırılması, olumsuz cevaplandırılanların gerekçeleri, sonuçlanma süreleri gibi sürece ilişkin kategorik ve istatistiksel bilgiler, adli veya idari makamlarca gönderilen kararlara ilişkin olarak kararı veren ve kararı gönderen merci, kararın gönderilme şekli, kararın türü, karara dayanak mevzuat hükmü, kararların gereğinin yerine getirilme süreleri gibi kategorik istatistiksel bilgiler yer alacak.
BAŞLIK ETİKETLERİ VE ALGORİTMALAR DA PAYLAŞILACAK
Ayrıca, kullanıcılara eşit ve tarafsız davranılması hususuna yönelik alınan tedbirlere dair bilgiler, kullanıcılara önerilen içeriklere ilişkin tercihlerin güncellenmesine ve kullanıcıların kişisel verilerinin kullanılmasını sınırlandırma seçeneği sunulmasına yönelik alınan gerekli tedbirlere dair bilgiler, başlık etiketleri, öne çıkan veya erişimi azaltılan içeriklere ilişkin algoritmalar ve şeffaflık ve reklam politikalarına ilişkin bilgiler, reklam kütüphanesi oluşturulmasına ve internet sitesinde yayınlanmasına ilişkin hususlara da raporda yer verilecek.
REKLAMVEREN BİLGİLERİ ALINACAK
Sosyal ağ sağlayıcıları reklam kütüphanesi oluşturmakla yükümlü tutulacak. Bu kütüphanede, reklamı veren, reklamın içeriği, türü, yayında kaldığı dönem, hedef kitlesi ve hedef kitlesinin belirlenmesinde kullanılan parametreler ile ulaştığı kişi ve grup sayısı yer alacak.
Sosyal ağ sağlayıcı, reklam kütüphanesine kolayca görülebilecek ve doğrudan erişilebilecek şekilde internet sitesinde yer verecek.
KULLANCI BİLGİLERİ SAVCILARA VERİLECEK
Çocukların cinsel istismarı, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, devletin sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarına konu internet içeriklerini oluşturulan veya yayan faillere ulaşmak için gerekli olan bilgiler, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında yargılamanın yürütüldüğü mahkeme tarafından talep edilmesi üzerine, ilgili sosyal ağ sağlayıcının Türkiye’deki temsilcisi tarafından adli mercilere verilecek.
ÇOÇUKLARA ÖZGÜ YAYIN
Sosyal ağ sağlayıcıları çocuklara özgü ayrıştırılmış hizmet sunma konusunda gerekli tedbirleri alacak.
Sosyal ağ sağlayıcıları çocuk olduğu anlaşılabilen kullanıcılara sunulan içerik, reklam ve diğer hizmetlerde çocuğun yaşı, üstün yararının gözetilmesi, fiziksel, psikolojik ve duygusal gelişiminin korunması, çocuğa yönelik cinsel istismar ve ticari risklerin önlenmesi, çocuğa ait kişisel verilen korunmasında yüksek düzeyde gizlilik ayarları ile asgari düzeyde veri işlenmesinin sağlanması, sözleşme, kullanıcı ayarları ve veri politikaları gibi hususların çocuğun anlayabileceği şekilde sunulması hususlarını dikkate alacak.
Diğer
TELE1 3 gün karartılıyor
İktidarın sansür aygıtı RTÜK’ün TELE1′e hukuksuzca verdiği 3 günlük ekran karatma cezası Ankara Bölge İdari Mahkemesi’nin kararıyla 23-24-25 Şubat tarihlerinde uygulanacak.
İktidarın sansür aygıtı RTÜK bir karara imza atarak TELE1 ekranlarını “dil, din, ırk ayrımı gözeterek yayın yaptığı” gerekçesiyle 3 gün kararmasına karar vermiş, oy çokluğu ile alınan kararın gerekçesi olarak, TELE1’de Enver Aysever’in sunduğu ‘Ayrıntılar’ programına konuk olarak katılan TİP Milletvekili Sera Kadıgil’in “Diyanet bu haliyle siyasal İslamcı gereçtir” eleştirisi gösterilmişti.
RTÜK’ün kararı üzerine TELE1 yürütmenin durdurulmasını talep etmiş, mahkeme oy birliğiyle istemin kabulüne karar vermişti. RTÜK’ün mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararına itirazı üzerine, karar Ankara Bölge İdari Mahkemesi’ne gitti. Mahkemede 2’ye 1 oy çokluğuyla yürütmeyi durdurmanın iptaline karar verildi.
Böylece, RTÜK’ün 3 günlük ‘ekran karartma’ cezası 23-24-25 Şubat tarihlerinde uygulanacak. Esas hakkındaki dava ise devam ediyor. Davayı TELE1’in kazanması halinde uğranılan maddi ve manevi zararın nasıl giderileceği (tazmin edileceği) ise belirsizliğini koruyor.
MERDAN YANARDAĞ: BOYUN EĞMEYECEĞİZ
TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, mahkemenin kararının ardından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“1- TELE1 ekranı 23-24-25 Şubat tarihlerinde üç gün karartılacak. RTÜK, bir canlı yayında TİP’li Milletvekili Sera Kadıgil’in Diyanet’e ilişkin eleştirilerini ceza gerekçesi yaptı.. Mahkemeden yürütmeyi durdurma (YD) karırı almıştık, RTÜK itiraz etti, karar 2’ye 1 oyla kaldırıldı.
2- Boyun eğmeyeceğiz. TELE 1’in karartıldığı Türkiye, daha iyi, daha güzel ve daha demokratik olmayacak. Bütün demokrasi düşmanları, yandaşlar, dönekler, iktidarın eteğine tutunanlar, gericiler ve faşistler kına yakabilirler. Ama bu devran dönecek, hesap sorma günleri de gelecek.”
1- TELE1 ekranı 23-24-25 Şubat tarihlerinde üç gün karartılacak. RTÜK, bir canlı yayında TİP'li Milletvekili Sera Kadıgil'in Diyanet'e ilişkin eleştirilerini ceza gerekçesi yaptı.. Mahkemeden yürütmeyi durdurma (YD) karırı almıştık, RTÜK itiraz etti, karar 2'ye 1 oyla kaldırıldı.
— Merdan Yanardağ (@merdanyanardag) February 20, 2023
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Gazete manşetleri1 yıl önce
Aslı Erdoğan: Sesimizin Almanya’da ustalıkla kısıldığını düşünüyorum
-
Televizyon2 yıl önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz2 yıl önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Hande Fırat’ın eşi Ukrayna’yı işte böyle dolandırdı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar