Gazete manşetleri
Ali Yeşildağ’dan yeni itiraf: Tarım Bakanı Mehdi Eker’le birlikte Tarım Bakanlığı’nı soyduk
Sürgün gazetecilerden Cevheri Güven, Ali Yeşildağ’ın Tarım Bakanı Mehdi Eker’le birlikte Tarım Bakanlığını nasıl soyduklarını ifşa ettiği 2. videosunu yayınladı. 3,5 milyar dolarlık vurgunu ifşa eden Ali Yeşildağ, “Bu para tarıma harcansaydı Hollanda olmuştuk. Bunların tek derdi ülkeyi soymak. Başka bir dertleri yok. Millet umurlarında değil. Biz bakan Mehdi Eker’li ortak iş yaptık. Bakan Mehdi Eker yıllarca kendi bakanlığını soydu. Şimdi aynı sistem devam ediyor; Tayyip abinin kontrolünde. Bütün ipleri eline aldı. Reis o yani. İçinde olmadığım, ispat edemeyeceğim hiç bireyi anlatmıyorum, anlatmayacağım.” diyor.
Tarım Bakanlığı üzerinden büyük bir vurgun mekanizması kurulduğunu anlatan Ali Yeşildağ, geçmişte 11 yıl Tarım Bakanlığı yapan Mehdi Eker’le yüzde 50 ortak olduğunu ve Tarım Bakanlığı’nı Mehdi Eker ile birlikte soyduklarını söyledi.
Ali Yeşildağ, ithal et ve bakliyat kararının sadece birkaç kişinin zengin edilmesi için alındığını, Avrupa Birliği’nin Türk tarımını geliştirmek ve gıda sorununu çözmek için verdiği 3,5 milyar doların biri kendisine ait 8 firma ile nasıl yok edildiğinin detaylarını anlattı.
MEHDİ EKER, BAKANLIĞIN İŞ YAPTIĞI FİRMALARIN YÜZDE 50 ORTAĞIYDI
Yeşildağ’ın anlatımlarına göre Tarım Bakanlığı’na iş yapan firmaların tamamının yüzde elli ortağı Mehdi Eker’di. Yeşildağ, Tarım Bakanlığı’nda Mehdi Eker’in tek başına çok büyük para götürdüğünü Tayyip Erdoğan’ın bir noktada fark ettiğini söyledi ve şöyle konuştu; “Tayyip abi tek başına yemeyi sevmez. Mehdi Eker’i gönderdi şimdi bütün işler Tayyip abinin elinde, reis o.”
Ali Yeşildağ, Tarım Bakanlığı’nın nasıl soyulduğunu şöyle anlatıyor:
Tarım Bakanı (Mehdi Eker), bakanlığı soyacak. Benim bir arkadaşıma teklifte bulunuyor. Biz de bir takım şirketler kuruyoruz, Tarım Bakanlığı’yla iş yapıyoruz. Adı ‘iş’ yapmak. Nereden baktığına bağlı.
3 milyar 500 milyon dolar değerindeki toplulaştırma ihaleleri işi. Nedir bu? Sene 2009. Bunun parası AB’den hibe olarak gelmiş. AB diyor ki, ‘Sen tarımını geliştir, biz dünyayı bir bütün olarak düşünüyoruz. Senin tarımın da verimli olsun’ diyor. 3,5 milyar dolar… Parça parça çıkacak. Müteahhitler onları alacaklar, alt yapısını falan yapacaklar!
Ziya Hacıalioğlu… Ankara’dan görüştüğüm bir dostum. Çok samimi arkadaşım. 2009’da İstanbul’a yanıma geldi. Tarım Bakanlığında ‘toplulaştırma işi var, bu işi beraber yapalım’ dedi.
Nedir Miras olarak bölünen küçük tarım arazileriyle ilgili devlet karar aldı, büyük oranda ‘toplulaştırıyor’. Senin ne ekeceğine vs. karar veriyor. Aslında mükemmel bir proje. ‘Olur, yapalım’ dedim. Nasıl yapacağız dedim.
“Tarım Bakanı Mehdi Eker’in özel kalem müdürü benim eski arkadaşım. Beni bakan beyle tanıştırdı. Yeni parti ihaleler çıkacak, bana da ihaleler verecekler” dedi. Olur dedim. Harika bir iş yani. ‘Nasıl olacak peki, ortaklık şartları’ nedir dedim.
Dedi ki, ‘Yüzde 50 Tarım Bakanı Mehdi Eker’in, yüzde 50 senle benim. Ama Selami Güley de bizim ortağımız olacak’ dedi. (Mehdi Eker’in özel kalem müdürü). Bir de Faruk Sümer var dedi. Mehdi Eker’in öz yeğeni ve danışmanı. Bütün Tarım Bakanlığı’nı o yönetiyor dedi.
Neyse… Ben Ankara’ya gittim. Ziya beni bakanlığa götürdü. Özel Kalem Müdürü Selami Gülay’la tanıştırdı, Faruk Sümer’le tanıştırdı. Akşam birlikte yemeğe gittik. Konuştuk. Bize bir şirket lazım.
Ziya, ‘Benim 10 yıldır kapalı olan bir şirketim var, onun borçlarını ödeyelim, onun üzerinden yapalım’ dedi. Olur dedik. Ziya’nın şirketini faal hale getirdik. Fakat sorun çıktı. Ziya’nın şirketinin yeterliliği yok. Çap olarak da yetmiyor.
Biz de bakanlığa gittik, durumu izah ettik. Toplulaştırma yapan ilgili genel müdürü çağırdılar. Bize iş bitirmesi olan bir şirket bul diyorlar. O da gidiyor, iki üç gün sonra arıyor. Özel İnşaat adında bir şirket buluyor. Antalya’da iş yapan bir şirket.
Borçlarından dolayı sorunları var, ihaleye giremiyor. Ziya ile atladık Antalya’ya gittik. Ziya’nın uçak korkusu var, karayoluyla gittik. Özel İnşaat’ın ofisinde buluştuk. Ondan sonra hep beraber vergi dairesine gittik. Özel İnşaat’ın vergi borçlarını yapılandıracağız, partner olarak ihalelere gireceğiz.
Fakat şöyle bir şey çıkıyor; Özel İnşaat’ın borçlarını yapılandırma tarihi de geçmiş. Yapılandırmıyorlar. Bakanlığa döndük. Bizi Maliye Bakanlığı’na yönlendirdiler. Bizi üst düzey bir bürokrat karşıladı. Oradan Antalya’yı aradılar. Biz tekrar Antalya’ya gittik. Orada başka bir sorun çıkıyor. Bunun üzerine kendi evimi ipotek ettirdim. Borçları yapılandırıyor. 1 milyon TL borç! 700 bin dolar civarında bir para yapıyor. Artık ihaleye girecek bir şirketimiz oldu.
‘Başka şirketler de olacak ama siz lokomotif şirket olacaksınız’ dediler. 3,5 milyar doları 5 yılda alacağız.
Bütün şirketlerin yüzde 50 ortağı Mehdi Eker! Biz başladık çalışmaya. Ben pazartesi günü Ankara’ya gidiyorum. Cuma günü dönüyorum. Ofisteyiz. Öğleden önce görüşmeler yapıyoruz. Öğleden sonra Tarım Bakanlığı’ndayız.
Bakanlıklarda şöyledir; bakanlığın olduğu bir bina vardır bir de bakanın olduğu bina vardır. Bakanın olduğu binaya giremezsiniz. Biz her gün özel kalem müdürünün odasındayız veya Faruk Sümer’in odasındayız.
Beni tabi yere göğe sığdıramıyorlar. Hafta içi hergün bakanlıktayız. Akşamları da Ziya Hacıalioğlu, Selami Gülay, Faruk Sümer Ankara’daki iyi restorantlardayız. Yiyoruz, içiyoruz eğleniyoruz falan. Sistem kurulmuş, ihaleler gelecek.
Cuma akşamı ben İstanbul’a dönüyorum. Selami Gülay da eşi ve çocuklarıyla İstanbul’a geliyor. Hafta sonu Bebek ya da Ulus’taki kafede yine beraberiz. Beni hiç boş bırakmıyorlar. Bazen Selami tek geliyor.
Bu arada yeni parti ihaleleri hazırlanıyor. Biz de şirketleri hazırlıyoruz. 7-8 ay sürdü bu süreç. Dosyamızı şirket olarak Tarım Bakanlığı’ndaki toplulaştırma yapan ilgili kuruma verdik. Başka bir kaç firma da dosya verdi. Fakat ilgili kurumun genel müdürü Gürsel Kusak, ‘Sizin dosyalarınızda yanlışlık var. Bir arkadaş göndereceğim, size yardımcı olacak.’ dedi.
Gerçekten dosyada eksik varsa ihale komisyonu sizi eler, elemesi lazım. Ama ihale komisyonundan biri geliyor ve bize eksiklerimizi gösteriyor, dosyayı hazırlayıp tekrar ihale komisyonuna gönderiyoruz. Görüyorsunuz değil mi; bakan ortak olunca bütün kapılar açılıyor. Sonuçta bakanlık ‘bizim’ bakanlığımız.
İhaleler yapıldı. Biz o günkü kurla 10 milyon dolarlık bir ihale aldık. Kıyametler koptu. İhale alan şirketler KİK’e başvurdu. Kamu İhale Kurumu… Bir şey oldu mu, olmadı!
Bize de Antep’in ilçesi Nizip düştü. Gittik şantiyemizi kurduk, çalışmaya başladık. Bu ihaleler halen parça parça devam ediyor. Aradan 14 sene geçmiş. Hala devam ediyor. Neden devam ediyor biliyor musunuz? adamlar bu işi bitirmek için uğraşmıyorlar ki! Kendimize nasıl yontarız peşindeler… Bu proje bitmiş olsa bizim tarımımız şahlanır.
Şu anda Mehdi Eker orada mı, yok! Şimdi iş Tayyip abiye geçmiş. Tayyip abi de uyandı. Baktı büyük para var. Tayyip abi sevmez öyle tek başına götürmeyi. Mehdi Eker zaten hep söylerdi; ‘Burada en büyük işi beyefendi yapıyor, Tayyip bey yapıyor’ derdi.
Bir gün bakan beyin odasında toplantı yaptık. Ben, Ziya, Selami ve Faruk Sümer. Bakan Mehdi Eker dedi ki, “Canlı hayvan ithalatı başlayacak.” Bakın sene 2010 falan. “Alın bu dosyayı, şartname bu. Yurt dışından hayvan bulun. Avrupa hariç. Yasak. Hemen hazırlayın. İhale başlar başlamaz siz oradan yükleyeceksiniz. Ben size haber vereceğim” dedi.
Bir arkadaşımızı Avustralya’ya gönderdik. Hayvanları aradı, bulamadı. Hayvanı buldu, gemiyi bulamadık. Hayvan taşıma gemisi dünyada çok yok. Beceremedik yani. Sonra Mehdi Bey bunu başkalarıyla yaptılar. Bu ithalatı yapanlara bakın, zaten göreceksiniz kimlerle bağlantısı olduklarını.
Şimdi aynı sistem tarım ürünlerinde de var. 5-10 tane ithalatçı var. Bunlar Tarım Bakanlığı’ndan müsaade alıyorlar. Gerekli olan bakliyatı, pirinci vs. getiriyorlar ve piyasaya büyük paralarla satıyorlar. Peki çiftçi umurunda mı bunların? Umrunda bile değil. Çiftçinin desteklenmemesi bunların işine yarıyor.
Bugün siz eti neden pahalı yiyorsunuz biliyor musunuz? Et ithalatına izin verildiği için. 3-5 tane bu işin karteli para kazansın diye yapıyorlar. Sonra ne yaptılar biliyor musunuz? Daha kötü bir şey yaptılar. Hayvan getirmek zor iş. Zaiyat oluyor, hastalanan hayvan oluyor vs. ‘Bir dakika ya dediler, bu işi karkas ete döndürelim’ dediler. Şak milyon dolarları cebe indirmeye başladılar.
Sonra bizim ortaklığımızda bazı sorunlar çıktı ben ayrıldım. Ama toplulaştırma işi halen devam ediyor. Et ithalatı, pirinç, bakliyat ithalatı halen devam ediyor. Milet umurunda bile değil bunların. Bütün işleri, ‘Biz buradan ne kadar para çalarız’ diyerek yapıyorlar. Milletin tepkisini duymuyorlar bile.
Gazete manşetleri
Kılıçdaroğlu’ndan Uğur Dündar’a zehir zemberek sözler
CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Tarih onu affetmeyecek’ diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden kendisini eleştiren Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
14-28 Mayıs Genel Seçimlerinde cumhurbaşkanlığına aday olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan’a kaybetti.
Seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalif cephede tartışmalara neden oldu.
Kılıçdaroğlu’nu eleştiren isimlerden biri de Sözcü yazarı Uğur Dündar.
Uğur Dündar, katıldığı bir televizyon programında yerel seçim sonuçlarını değerlendirirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel seçimlerde aday olması ile muhalefetin tarihi bir fırsatı kaçırdığını vurgulayarak “Tarih onu asla affetmeyecek” dedi.
Dündar ayrıca geçtiğimiz günlerde bir köşe yazısında cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi gerektiğini, CHP’nin ve ‘Altılı Masa’nın başındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun resti görmek yerine, kendi adaylığını dayattığını ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiğini’ kaleme aldı.
Kılıçdaroğlu, kendisini ve Cumhurbaşkanlığı adaylığını hedef alan CHP yandaşı Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Geçmişe ve Geleceğe Not düşelim! Sayın Uğur Dündar’a açık mektubumdur…
Sağdan soldan vatan evlatlarının idamlarıyla sonuçlanan 68 kuşağı fırtınasında gemisine dalga vurmamış Uğur Dündar, 1980 darbesinin “Bizim Uğur”u, TRT Genel Müdürü…
Bizim kuşağın onur abidelerinden Tarık Akan’ın yumruklaştığı, dürüst ve mücadeleci gençlik-kafalarında bitlerle işkencelerden geçerken-ayağına taş değmemiş, nezaket ziyaretlerinin müdavimi Uğur Dündar…
“Gün geçmiyor ki” cümlesiyle başladığı her haber programında, fonda gerilim müzikleriyle süslediği ve toplumun inanç noktalarına temas ederek 28 Şubat sürecinin alt yapısında emeği olan, iş başörtü sorununa geldiğinde; “İnadına mini etek, inadına dekolte” sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar…
Sağlık skandalı haberi adı altında “Tesettür Faciası” başlığıyla, toplumdaki kutuplaşmanın her daim ekmeğini yiyen, fildişi kulelerinin tepesindeki konforlu alanını inşa edebilmek için büyük “fedakarlıklar” yapan, andıçların Uğur Dündar’ı…
“SİZİN ÇARKINIZ YİNE ‘ŞANLI ŞANLI’ DÖNER”
Her alanda, mevcut baskıcı iktidarın, sizin de içerisinde arkadaşlarınızın olduğu (ki bence onlar öyle sanıyor) muhalifler, davalarla, hapislerle, saldırılarla mücadele edip bedel öderken, sizin çarkınız yine “şanlı şanlı” döner Uğur Bey.
Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; Biz helalleştik… Bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakın oy vermeyi, adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.
1960’lardan kalma sağ sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…
İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…
Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.
Geçmişte yaşadığımız bütün travmalarımızı, öfkelerimizi, intikam duygularımızı ebediyen toprağa gömdük. Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz!
Bunu vatanperver dostlarımızla yaptık. Başta kıymetli dostum Sayın Karamollaoğlu olmak üzere 6’lı masanın liderleri ile yaptık.
Nasıl yaptığımızı da anlatayım. Berkin Elvan’a da ağladık, Eren Bülbül’e de… Sinan Ateş ile de vurulduk, Tahir Elçi ile de… Deniz Gezmiş’le de sehpaya çıktık, Mustafa Pehlivanoğlu ile de…
Ergenekon kumpası mağdurlarına da destek olduk, suçsuz günahsız KHK mağdurları anaokulu öğretmenlerine de…
Yürüdük Uğur Bey. Hak için halk için yürüdük. Yolumuza kurşunlar bırakıldı yürüdük…Pislikler döküldü yürüdük…
“SİYASİ RÜŞVET ALDINIZ” İMASINA SUSMAM!
Terör örgütleri kuşun sıktı, linçlendik, içerisinde bulunduğumuz ev için “Yakın o evi” dediler, defalarca ölüm tehditleri ve suikastlara karşı yürüdük.
Cumhuriyet Halk Partisi çok değişti Uğur Bey. Artık toplumun büyük bölümünü öcü gibi gördüğü bir parti değil. Bakın TV programında değerli kardeşim Cemal Enginyurt, size karşı millet ittifakını ve helalleşmemizi nasıl savunuyor, siz ise nasıl da inkar ediyorsunuz.
Siz hiç değişmemişsiniz! Hala 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda yaptığınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer olmaz!
Toplumun inanç ve değerleri ile siz ve temsil ettiğiniz kimliğiniz, mıknatısın iki ayrı kutbu gibisiniz. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve toplumsal barışa yaklaştıkça seçimlerde broşürlerimizi dağıtan başörtülü kardeşlerimiz, bütün kırgınlıklarını unutan Kürt kardeşlerimiz, vatanperverlik çatısı altında bütünleştiğimiz sağcı kardeşlerimiz, kısacası bu ülkenin ötekileri bizden uzaklaşıyor. Buna müsaade edemeyiz.
Belki biraz kırıcı oldu ama kusura bakmayın Uğur Bey bunlar gerçekler. Bana, canlı yayınlarda Dış devletlerin ajanı olup olmadığımı soracak kadar dengenizi yitirdiniz, ses çıkarmadım.
Şahsıma dilediğiniz kadar saldırabilirsiniz ama kardeşliğimizi dinamitlemenize müsaade etmem.
Kendi adaylığımı dayatmak için siyasi rüşvet dağıttım iddialarınıza susarım ama 6’lı masa bileşenlerine “siyasi rüşvet aldınız” imasına susmam, bu birlikteliği bozdurmam!
“TARİH KİMİ AFFEDECEK, KİMİ AFFETMEYECEK?”
Sizin tabirinizle; “Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu 70’li yıllardan beri tanırım. Kemal Bey’in asıl işi hesap sormaktır. Devletin nice kayıp trilyonlarını, tüyü bitmemiş yetim hakkını, yurt dışından getirmiş ve hazineye irat kaydettirmiştir.” El hak doğrudur Uğur Bey. Benim asıl işim hesap sormaktır.
Büyük emeklerle ve ödenen bedellerle tesis edilen bu kardeşlik yapısına, bu toplumsal ittifaka ve bu helalleşmeye saldırmayı sürdürürseniz, milletin uygarlık yolundaki bu anlaşmaya halel getirmeye çalışırsanız, bunun hesabını sorarım.
Toplumu kutuplaştırma, ayrıştırma, partimi yeniden halktan koparma çabaları ve çalışmaları olduğunu hissettiğim zaman Uğur Bey, SİYASİ ARENADA MAKOSENLERİMİ TEKRAR GİYERİM ve bedeli ne olursa olsun bu uğurda mücadelemi veririm.”
Gazete manşetleri
Gazeteci Türkeş, Dilipak ailesinin İsrail’le ticari ilişkilerini deşifre etti
Yazar Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
Gazeteci Muhammed Tayyar Türkeş, muhafazakar yazar Abdurrahman Dilipak hakkında ilginç bir iddiayı sosyal medya hesabından paylaştı.
15 Temmuz sonrası röportaj yaptığı Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
İddiaya göre Bursa TV’de yayınlanan röportaj sonrası Dilipak, Türkeş’ten oğlunun İsrailli ortakları ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde girdiği bir ihale konusunda yardım istedi.
Türkeş’in paylaşımı şöyle:
İŞİ İSRAİLLİ PARTNERİMLE YAPIYORUM
“Şimdi Dilipak..
15 Temmuz sonrası Abdurrahman Dilipak ile Bursa TV olarak evinde bir röportaj gerçekleştirdik.
Bu röportaj bitiminde Bursa’dan geldiğimizi bildiği için bize Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde oğlunun bir işinin olduğunu ve halle olması için yardım etmemi istedi.
Ve ertesi gün oğlu Taha ile Beylerbeyi Mado’da buluştuk.
Nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda,
Bursa Büyükşehir belediyesine sanal şehir uygulaması için teklif verdiğini kamerayla tüm şehrin Sokak sokak adım adım dolaşılacağını kaydedeceklerini isterse insanların burada Bursa’ya gelmeden sanal ortamda gezebileceklerini anlattı.
Ben de kendisine Türkiye’de böyle bir teknolojinin olmadığını bu teknolojinin hangi ülke menşeili olduğunu sordum.
O da bana, “İsrailli bir ortağım var!
Bu teknoloji İsrail’e ait ben bu işi partnerim ile beraber yapıyorum” dedi.
“Bir bakacağım” diyerek yanından ayrıldım.
Bursa’ya döndüğümde ise Bursa Büyükşehir Belediyesi’ndeki o dönem yetkili o işe bakan arkadaşla görüşerek aynen şu cümleleri söyledim. (Fehim)
“Bak” dedim “Bu Abdurrahman Dilipak Denen kişinin oğlunun kartı ve bu şirketin ortağı bir Yahudi eğer bu şirkete Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden herhangi bir iş verdiğinizi duyarsam canınızı okurum” diyerek elimden geleni yaptım.
Hikaye bu kadar..
Ne Dilipak, Ne de Elleri…”
https://x.com/tayyarturkes/status/1777640673275007384?s=46&t=36bb5QIaP8Zy2yh6yMBx_Q
Gazete manşetleri
Mustafa Sandal’dan Aleyna Tilki’ye tavsiye: Bırak dışarıyı, şarkılarına konsantre ol
Mustafa Sandal, Aleyna Tilki ve menajeri arasında yaşanan tartışma hakkında, “Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” dedi.
Mustafa Sandal, son dönemde Aleyna Tilki ile menajerinin arasında yaşanan tartışma hakkındaki konuştu. Sandal, “Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol” ifadesini kullandı.
Habertürk’ten Eren Gürel’in haberine göre, Tilki’ye tavsiyelerde bulunan Sandal, “Aleyna, çok özel bir yetenek. Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. İstemediğin yerlere sürüklendiğin anlar da olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Kendi yeteneğine güveneceksin bence. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol. Pozitif ol her zaman. Benim düşüncem bu yönde” dedi.
‘DAHA ÇOK HIRSLANIP, DAHA ÇOK İSTEMESİ LAZIM’
Sandal sözlerine, “Ben böyle bir zorbalığa maruz kaldıysam da umursamadım. Bana bile engel teşkil etmedi bu durumlar. Hep şarkılara konsantre oldum. Olmuşsa da teğet geçmiştir beni… Belki bizim için de haz etmeyenler olmuştur. Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” diye devam etti.
Muhabirlerin, “Yılbaşı ve özel günlerde sahnede oluyorsunuz. Bir özel günü evde geçirmek ister misiniz?” sorusuna yanıt veren Sandal, “Bizim işimiz bu. Nasıl ki hemşire, doktor işinin başında oluyorsa biz de sahnede olmak zorundayız. Özel günlere benim bakış açım biraz farklı. Hayat ile olan ilişkim, sağlıklı olduğum her gün aslında özel gün. Çocuklarınla olduğun bir günde pozitif bir gün geçirebiliyorsan zaten özel gün diyebiliriz buna. Ben öyle bakmıyorum hayata yani… Hayata her adımımı attığım gün, her sabaha uyandığım gün özel bir gün aslında…” ifadelerini kullandı.
‘TAMAMEN NEGATİF ENERJİLERDEN ARINMIŞ BİR YIL OLSUN’
2023 yılını da değerlendiren Mustafa Sandal, “2024 ülkemize ve bütün dünyaya güzel enerjiler getirsin. Duyduğumuz abuk sabuk şeyler inşallah olmaz. Ben tamamen negatif enerjilerden arınmış bir yıl olsun istiyorum. 2023’te çok kötü günler yaşadık. Deprem canımızı çok yaktı. Birlikte kenetlenip, pozitif şeyler yaşamaya ihtiyacımız var” dedi.
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Gazete manşetleri1 yıl önce
Aslı Erdoğan: Sesimizin Almanya’da ustalıkla kısıldığını düşünüyorum
-
Televizyon2 yıl önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz2 yıl önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Hande Fırat’ın eşi Ukrayna’yı işte böyle dolandırdı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar