Polemik
AKP karşıtı yazar Saray’ın gözdesi oldu! Nasıl gerdan bükeceğini, nasıl kıvıracağını bilemiyor

Korkusuz gazetesi yazarı Can Ataklı, bugün kaleme aldığı yazısında AKP karşıtı Hürriyet yazarı Fatih Çekirge’nin Saray’ın gözdesi olduğunu belirtti. Çekirge’nin buram buram yalakalık kokan yazısından bir bölüm paylaştı.
Ataklı’nın bugünkü yazısından ilgili bölüm şöyle:
Zamanında “irtica geliyor” naraları atan, bir AKP’li ile yan yana gelmeyi rahatsız edici bulan, türban dendiğinde tüylerinin diken diken olduğunu söyleyen bir yazar var.
O şimdi sarayın gözdesi.
O da bunun hakkını veriyor, iktidar karşısında nasıl gerdan bükeceğini, nasıl kıvıracağını bilemiyor artık.
Erdoğan bu yazarı Amerika’ya götürmüş.
Nasıl yağlı ballı anlatıyor bu gezinin ilk gününü inanmazsınız.
Bakın dünkü yazısından bir bölüm sunayım size;
Erdoğan çok kuvvetli bir heyetle gidiyor BM toplantısına…
İki uçak kalkıyor. Biz ikinci uçaktayız. Anlayacağınız, giderken Erdoğan’la bir “gökyüzü sohbeti fırsatı” bulamıyoruz.
Ancak görüşmelerden sonra bizimle yaklaşık 2 saatlik “özel bir sohbet” yapacağını öğreniyoruz.
Ve İstanbul’dan havalanırken Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın uçağa girişini anlatmam gerekiyor.
İşte bizi güldüren o an:
Erbaş uçağa biniyor. Tam bizim yanımızdan geçerken, biraz da duyulmasını isteyerek:
Günaydın… Günaydın… Günaydın…” diyor.
Evet 3 kere günaydın…
Bir gazeteci arkadaşım “Hayırdır efendim” deyince; kısa bir süre geriye dönüp bize gülümsüyor…
Sonra uçağın ön tarafına doğru devam ediyor…
Benim anladığım Erbaş’ın bir “günaydın” düşmanlığı yok…
Hatta bunu da böyle bir espriyle bize özellikle göstermek istiyor.
Ardından ben de espriye katılıyorum:
“İster misin, dönüşte bir de ‘Good morning’ desin…
Gazete manşetleri
AK Partili İBB Meclisi üyesi Uğur Korkmaz, gazeteciye saldırdı

AK Partili İBB Meclisi üyesi Uğur Korkmaz, kendisine hakaret eden bir kişiyle tartışırken gazeteci Ali Macit’i darp edip, seçim yapmasını engelledi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) AK Partili Meclis Üyesi Uğur Korkmaz, Medyascope muhabiri Ali Macit’e saldırdı.
Birgün gazetesinin haberine göre, İBB Meclisi, mayıs ayı olağan İSKİ Genel Kurulu’nu gerçekleştirmek üzere Saraçhane’deki başkanlık binasında toplandı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlanmasından 2 gün sonra toplanan oturum gergin geçti. Oturumun açılışında İBB Meclisi 1. Başkanvekili Zeynel Abidin Okul, Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ı tebrik etti. AK Partili meclis üyeleri ayağa kalkarak alkışlarla “Recep Tayyip Erdoğan” sloganları attı.
Söz alan CHP Grup Sözcüsü Mesut Kösedağı “CHP olarak milletin iradesine saygı duyuyoruz. AKP’ye de CHP’ye de AKP’ye de oy verenlerin hakkını hukuku korumaya devam edeceğiz. İstanbul bize güven oyu verdi. 20 ilçede önde bitirdik. Kimse umutsuzluğa kapılmasın” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Tarık Balyalı konuşurken AK Partililer meclis salonunu terk etti.
Oturumdan çıkan AK Partili Meclis Üyesi Uğur Korkmaz’a sivil bir kişi tarafından küfür edildiği öğrenildi. Korkmaz bu olayı görüntüleyen Medyascope muhabiri Ali Macit yaşanan arbede sırasında darp etti, çekim yapmasını engelledi. Olayın ardından Macit, sosyal medyada da hedef gösterildi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin içinde AKP’li Meclis Üyesi Uğur Korkmaz, gazeteci arkadaşımız Ali Macit’i darp etti, çekim yapmasına engel oldu. Şimdi de Ali Macit’i sosyal medyada hedef gösteriyorlar! @aalimacit https://t.co/CoQAJ9mVfP pic.twitter.com/CSaEI6ZwwN
— İsmail Arı (@ismailari_) May 30, 2023
Gazete manşetleri
CHP’deki köstebeğin adı: Tuncay Özkan

Fransa’nın ünlü gazetelerinden Le Monde’da Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Basından Sorumlu Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan’ın, Recep Tayyip Erdoğan’ın çıkarları ve kendi cephesi aleyhine seçim hilesi yapmakla suçlandığına yönelik bir haber yayımlandı.
Türkiye, 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu için iki adayı oylayacak: Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu.
Muhalefetin kritik bir öneme sahip olduğunu söylediği seçimler öncesi CHP Medya ve Kurumsal İletişimden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı Tuncay Özkan, gündemden düşmüyor.
Son olarak hakkındaki iddialara video çekerek yanıt veren Tuncay Özkan, KRT Haber ve ANKA Haber Ajansı’nın kendisine ait olmadığını iddia etti.
Kendine yönelik eleştirileri ileten herkesi FETÖ’cü olarak itham eden Tuncay Özkan, duvara fotoğraflar asarak kendini aklamaya çalıştı.
Yaşanan tüm bu gelişmeler Fransa’nın ünlü gazetesi Le Monde’a da haber oldu.
Haberde, “Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Basından Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan, Recep Tayyip Erdoğan çıkarları ve kendi cephesi aleyhine seçim hilesi yapmakla suçlanıyor.” denildi.
Gazete manşetleri
AA ve TRT o gün neden kandırdı?

Anlayamadığım, Anadolu Ajansı ve TRT de kandırıldı mı; yoksa medyanın ve kamuoyunun aldatılması operasyonunda bile isteye mi kullanıldılar?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs’ta İstanbul’daydı. Oyunu kullandıktan sonra Kısıklı’daki evine döndü, seçim sonuçlarını da oradan izledi. Ama Anadolu Ajansı, saat 15.37’de “İstanbul’da oyunu kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, saat 15.15’te Ankara’ya geldi. Erdoğan, Esenboğa Havalimanı’ndan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne geçti” haberi geçerek medyayı yanılttı. Aynı saatlerde TRT’nin internet sitesi de “Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi Ankara’dan takip edecek” başlıklı haberle bu yanıltıcı bilgiyi servise koydu.
AA ve TRT’nin makam aracı fotoğrafıyla desteklenmiş haberlerinin ardından, Erdoğan’ın orada olduğu zannıyla seçim yayınlarını Cumhurbaşkanlığı sarayı önüne kaydıran televizyon kanalları oldu. Akşam da ekranlardaki bazı yorumcular, Erdoğan’ın Ankara’da olduğunu söyledi.
Fakat sanki böyle bir haber geçmemiş gibi AA, akşam 23.30’da Erdoğan’ın yürüyerek çıkıp evin önünde bekleyenlerle selamlaştığı, sonra da Ankara’ya döndüğü haberi yayımladı. İlk haberlerinin gerçek olmadığı ortaya çıkan AA ve TRT’nin bir düzeltme yayımlaması ya da bir açıklama yapması gerekirdi. Ama yapmadılar, öznesi Cumhurbaşkanlığı olunca yanıltıcı haber yayımlamak doğalmış gibi davrandılar!
Middle East Eye internet sitesi medya aracılığıyla yapılan bu aldatmacanın peşine düştü. Bu sitede, konuştukları iki kaynağın, güvenlik amacıyla Erdoğan’ın Ankara’da olduğu görüntüsünün verildiğini, makam aracının bu amaçla Esenboğa havalimanına gönderildiğini söylediği yazıldı. İnternetteki bu haber daha sonra yalanlanmadı da. AA ve TRT’nin bu aldatmacaya nasıl alet olduğu açıklanmadığı gibi Cumhurbaşkanlığı koruma biriminin, böyle bir operasyona neden ihtiyaç duyduğu sorusu da yanıtsız kaldı.
Bilebildiğim kadarıyla, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi öncesinde de Cumhurbaşkanlığı Konutu’nun bulunduğu Gökova Körfezi’ndeki tekneler Jandarma ve Sahil Güvenlik tarafından uzaklaştırılarak Erdoğan’ın tatilini orada geçireceği görüntüsü verilmişti. Hatta 11 Temmuz 2016’da DHA, “O koydaki yatların yeri değiştirildi” diye haber geçmiş ama altı gün kadar ortada görünmeyen Erdoğan’ın işinsanı Serkan Yazıcı’nın Marmaris Körfezi’ndeki villasında kaldığı ortaya çıkmıştı. Erdoğan, darbecilerin baskınından o sayede kurtulmuştu.
Erdoğan’ın nerede olduğu böyle önemli durumlarda gizleniyor. 14 Mayıs’taki AA ve TRT aracılığıyla medyayı kandırma operasyonu da aydınlatılmaya muhtaç… Bu giz perdesinin haber değeri büyük…
***
SONUÇLARI NEDEN YSK’DAN İZLEMİYORUZ?
14 Mayıs akşamı seçim sonuçlarının duyurulmasıyla ilgili problemler, Yüksek Seçim Kurulu’nun yayın yasağını erken kaldırmasıyla başladı. Televizyonlar, Anadolu Ajansı ve ANKA yasakların en erken 19.00’da kaldırılmasına göre hazırlanmıştı. Fakat YSK, hiç de gerekli olmayan bir şekilde ve eski seçimlerin tersine yasağı 18.30’da kaldırınca planları çöktü.
Yine de AA ilk veriyi duyurmayı bir süre geciktirdi ama ANKA az sayıda sandık sonucu gelmesine rağmen elindeki verileri abonelerine geçmeye hemen başladı. AA’nın ilk verisinde Erdoğan’ın oy oranı yüzde 59.4, Kılıçdaroğlu’nun yüzde 34.7 idi. ANKA’da ise Erdoğan’ın oyları yüzde 49.8, Kılıçdaroğlu’nun oyları ise 45.09 düzeyindeydi.
Vakit geçtikçe AA’da Erdoğan’ın oy oranı düştü, Kılıçdaroğlu’nun arttı. ANKA’da saat 20.05’te 0.18, 20.10’da 0.10 puan öne geçmesi dışında Kılıçdaroğlu’nun oy oranı devamlı olarak Erdoğan’ın gerisinde seyretti. 23.00 sıralarından itibaren de AA ve ANKA’nın verileri birbirine yaklaştı ve oranlar yüzde 49-45 bandına yerleşti.
AA’nın Erdoğan’ın oylarını çok yüksekten başlatıp, Kılıçdaroğlu’nun oylarını düşük göstermesi manipülatif bir yaklaşımdı. AA, daha önceki seçimlerde de açılışı böyle yaptığı için bu beklenen, şaşırtıcı olmayan bir durumdu. Ama ANKA’nın duyurduğu sonuçlarda da Erdoğan, o kadar farklı olmasa da hep öndeydi. ANKA’da oranlar gece boyunca tutarlı biçimde ilerledi.
İzleyicilerin asıl kafasını karıştıran, CHP’nin “Okul” denilen sandık başındaki gözlemcilerden toplanan verilerin olduğu ekran görüntülerinin TV’lere sızması ve “Kazanıyoruz” açıklamaları oldu. Kılıçdaroğlu, saat 19.53’te “Öndeyiz” paylaşımı yaparken, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş da birlikte yaptıkları açıklamalarda hep Kılıçdaroğlu’nun önde olduğunu ifade ettiler.
Hatta Mansur Yavaş, saat 23.45’te “Bizde ıslak imzalı tutanak oranı yüzde 69.67. Buna göre Kılıçdaroğlu’nun oyu 47.7, Erdoğan’ın oyu yüzde 45.8” dedi. Oysa o saatlerde AA ve ANKA’nın sonuçları bu sözleri doğrulamıyordu ve seçimin ikinci tura kaldığı neredeyse belli olmuştu.
Bütün bunlara ilaveten bir de YSK’nın sonuçlarının yayımlanması “Muhalif medya” ekranlarındaki yorumcuların işini daha da güçleştirdi. Çelişen açıklamalar ve tablolar, o geceden başlayarak seçim sonuçlarıyla ilgili sosyal medyadaki tartışmalara da zemin oluşturdu.
Aslında en güvenilir sonuçlar, gecikmeli de olsa YSK’nın sistemine giriyor. YSK sadece partilere veriyor bu sonuçları. YSK sonuçları medya kuruluşlarına da verse seçmen daha sağlıklı bilgilendirilmiş olur. Dileyen medya kuruluşu daha hızlı olacağı için yine ajanslardan veri alabilir.
YSK bir karar alarak “bilgisayar çağı” öncesinden kalmış, sonuçları sadece partilere bildirme uygulamasına son vermeli. 28 Mayıs’taki ikinci tur sonuçlarını doğrudan YSK’dan öğrenebilirsek 14 Mayıs’taki karmaşanın tekrarlanması önlenir; kuşkular da ortadan kalkar.
***
HÂLÂ MI ANKETLER?
Hatırlayalım, seçimlerden önce medya anket enflasyonuna nasıl katkıda bulunuyordu. Hemen her gün üç beş anket şirketinin araştırması yayımlanıyordu. Hem de kaç kişiyle, kimin finansmanı ve hangi yöntemle yapıldığı, yanılma payının ne olduğu bilgisi verilmeden aktarılıyordu anketler.
Seçimler, sayıları onlarca olan bu anket şirketlerinin fena halde çuvalladıklarını gözler önüne serdi. En yakın tahmin, Erdoğan yüzde 49.5, Kılıçdaroğlu yüzde 44.89, Oğan yüzde 5.17 ile BETİMAR şirketine aitti. SONAR’ınki de yakındı ama diğer anketler yakınından bile geçememişti. Sonuçta büyük çoğunluğu yanlış çıkan bu anketlerle kamuoyu bilgilendirilmemiş, tam tersine yönlendirilmiş oldu.
Bakıyorum buna rağmen medyada ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili anket sonuçları yayımlanıyor. Hem de yine anketin niteliğiyle ilgili yeterli bilgi içermeyen haberler çıkıyor orada burada. Medya seçmenlerin yanıltılmasına bir kez daha aracılık ediyor, hem de gönüllü olarak… Aynı yanlışın göz göre göre tekrarlanması düşündürücü…
***
Deprem bölgesindeki yerel medya
Gazeteciler Sibel Hürtaş, Ali Taş ve Çınar Özer, Adana, Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman ve Elazığ’da dolaşıp, 21 yerel gazeteci ile görüşerek, deprem bölgesindeki yerel medyanın sorunlarını saptamaya çalıştılar. “Bölgede yerel basının yeniden güçlendirilebilmesi için Basın İlan Kurumu, İletişim Başkanlığı ve RTÜK’e büyük görev düşüyor” değerlendirmesi yapılan 54 sayfalık geniş rapordan kısa başlıklar aktarayım:
* Bölgede yerel basının varlığından söz etmek neredeyse imkansız hale geldi.
* Antakya, Nurdağı ve Islahiye’de yerel gazete ve TV’ler yayın yapamıyor, Malatya’da gazeteler dönüşümlü çıkıyor, Adana’da gazeteciler Çukurova Gazeteciler Cemiyeti binasında çalışıyor, Adıyaman’da konteynır ve çadırdan yayınlar yapılıyor.
* Bölgede yayın yapan gazetecilerin çok azı işverenlerinden asgari ücret alabiliyor. Geri kalan gazetecilerin ise hiçbir geliri bulunmuyor.
* Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan verememesi, diğer kurumların da işlevsiz olması nedeniyle, yerel gazetelerin diğer gelir kaynakları da tamamen tükenmiş durumda.
* Teçhizatları yok. Cep telefonundan haber yapsalar, sayfaya koyacak bilgisayarları yok. Bilgisayar bulsalar, kâğıt yok. Bölgedeki tüm matbaalar hasarlı olduğu için çalışmıyor.
* Yerel televizyonların ayakta durabilmesi neredeyse imkansız. Stüdyolar yıkılmış ya da hasar almış durumda. Teçhizatlarını toplasalar dahi TV için uygun mekân bulabilmek çok ama çok zor.
* Gazetecilerin hiçbiri güvenli barınma koşullarına sahip değil. Ailelerini güvenli gördükleri başka kentlere taşımak zorunda kaldılar.
***
Kısa kısa:
·Necip Hablemitoğlu cinayeti dosyasının 20 yıl aradan sonra yeniden açılmasına, sanıklar N. Gökhan Bozkır ile Levent Göktaş’ın yurtdışından getirilmesine günlerce geniş yer ayıran Sabah gazetesi tüm sanıkların tahliye edilmesini iç sayfada küçük bir haber yaptı.
· Sözcü gazetesi “Demek ki millet TOGG’muş” manşetiyle AKP’ye oy veren seçmenleri aşağıladı.
·Yeni Şafak “Firari FETÖ’cüler Kılıçdaroğlu’nu tercih etti” başlığıyla Kanada, Yunanistan, ABD ve G. Afrika gibi ülkelerde Kılıçdaroğlu’na oy verenleri “FETÖCÜ” diye damgaladı.
· Yeni Şafak, seçim günü oy sayımı devam ederken Akşener için “Cam çerçeve indirdi” haberi yayımladı; danışman Murat İde’nin fotoğraflı yalanlamasını da görmezden geldi.
· Sözcü ve Korkusuz, kadın cinayeti haberini “Ders olsun dedi, karısını ve oğlunu öldürüp canına kıydı” diyerek cinayeti gerekçelendiren ve meşruiyet sağlayan başlıkla yayımladı.
·Cumhuriyet, Tele1, Muhalif ve bazı siteler, Orhan Gencebay’ın, yaşamını yitirdiği paylaşımlarını yalanladığı açıklamasını “Orhan Gencebay öldü mü? Açıklama geldi” diye tık avcılığı başlıklarıyla haber yaptı.
·Almanya’da gözaltına alınan Sabah’ın Almanya Temsilcisi İsmail Erel ve Avrupa Yazı İşleri Müdürü Cemil Albay, Dışişleri Bakanlığı’nın devreye girmesi üzerine serbest bırakıldı.
· Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, beş yıl önceki “Berat Albayrak işçilere saldırı programının sinyalini verdi” haberiyle ilgili tekzibin Evrensel’de çıkmasıyla yetinmeyip Hürriyet’te de ilan olarak yayımlatarak yasal sınırları zorlayan bir uygulamaya imza attı.
· Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anıtkabir ziyaretinde slogan atılmasına tepki gösteren “Muhalif medya”, Anıtkabir’de Kılıçdaroğlu için slogan atılmasını eleştirmedi.
· Şile Sulh Ceza Hakimliği, yoga eğitmeni Akif Manaf’ın talebi üzerine internetteki sansürü belgeleyen EngelliWeb 2021 raporuna tek satır gerekçe göstermeden erişim engeli getirdi.
· TRT yeni kurduğu “Tabii” adlı dijital platform için başka bir TV kuruluşu olan ATV’ye reklam verdi.
· Yeni Akit, CHP’li Onursal Adıgüzel’e ilişkin bir haberde AA foto muhabiri Özge Elif Kızıl’ın çektiği fotoğrafını kullanırken, M. Kemal Atatürk, CHP bayrağı ile Kemal Kılıçdaroğlu fotoğraflarını sildi ve arkaya başka bir duvar yerleştirdi.
ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: medyaombudsman@gmail.com
-
Gazete manşetleri10 ay önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri9 ay önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Televizyon1 sene önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri1 sene önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz10 ay önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri10 ay önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar
-
Gazete manşetleri1 sene önce
Bülent Keneş: Keşke Deniz Feneri’ni daha fazla araştırsaymışım
-
Gazete manşetleri1 sene önce
“Daha dün 3 liraydı”