Gazete manşetleri
30 yıldır bitmeyen karanlık: Uğur Mumcu

24 Ocak 1993’te Ankara Karlı Sokak’ta patlatılan bomba ile katledilen gazeteci Uğur Mumcu’nun cinayeti faili meçhul olarak kaldı.
Ankara’daki evinin önünde 24 Ocak 1993’te bombalı suikast sonucu öldürülen araştırmacı-gazeteci Uğur Mumcu’nun bugün 30’uncu ölüm yıldönümü. Suikastın üzerinden 30 yıl geçti ama ne suikastı yapanlar ne de arkasındaki güçler ortaya çıkarıldı.
Mumcu’nun eşi, eski TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, konuyla ilgili bilgi sahibi herkesin konuşması ve suikastın aydınlatılması için sonuna kadar gidilmesi çağrısını yinelemişti. Mumcu, “Çekin tuğlaları yıkılsın duvar, altında kim kalırsa kalsın” demişti.
Mumcu`nun 30 yıl önce evinin önünde uğradığı bombalı saldırıyla yaşamını yitirdiği otomobili 7 yıldır Eskişehir’de Uğur Mumcu Parkı’nda sergileniyor. Her yıl 24 Ocak Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümünde Uğur Mumcu Parkı’nda, Mumcu’nun saldırıya uğradığı otomobilinin önünde anma törenleri düzenleniyor.
UĞUR MUMCU KİMDİR?
22 Ağustos 1942’de, Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi ile Nadire Mumcu’nun dört çocuğundan biri olarak Kırşehir’de dünyaya gelen Uğur Mumcu, ailesinin Ankara’ya taşınması üzerine ilk ve orta öğrenimini burada tamamladı.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1965’te mezun olan Mumcu, öğrencilik yıllarında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Türk Sosyalizmi” makalesiyle “Yunus Nadi Ödülü”nü aldı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Kürsüsü Profesörü Tahsin Bekir Balta’nın asistanlığını yapan Mumcu, Milliyet gazetesinde incelemeler kaleme aldı.
Mumcu, 12 Mart 1971 dönemindeki bir yazısında kullandığı “ordu uyanık olmalı” sözleriyle, “orduya hakaret etmek” ve “sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak” suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı.
Mamak Askeri Cezaevi’nde birçok aydınla bir yıla yakın tutuklu kalan, yargılandığı davada 7 yıl hapse mahkum edilen Mumcu, kararın Yargıtay tarafından bozulması üzerine tahliye edildi. Serbest bırakılmasının ardından askere alınan Mumcu, askerliğini “yedek subay” olarak yapması gerekirken, kendi tabiriyle “sakıncalı piyade” olarak tamamladı.
Tuzla Piyade Okulu’nda eğitim gören Mumcu, 1973’te okul yönetimi tarafından “kötü hal ve düşünce sahibi” suçlamasıyla “er” çıkarıldı ve Ağrı Patnos’a yollandı. Askerlikten sonra üniversitedeki görevinden ayrılan Mumcu, profesyonel gazeteciliğe 25 Şubat 1974’te Yeni Ortam gazetesinde “Anarşist!..” başlıklı yazısıyla başladı.
Köşe yazılarında hem sorunları dile getiren hem de hukuka aykırı ve yasa dışı uygulamaların üstüne giden Mumcu, yazdığı kitaplarla da ses getirdi.
Güldal Homan ile 19 Temmuz 1976’da evlenen Mumcu’nun bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) oldu.
Usta gazetecinin 1977’de yayımlanan “Sakıncalı Piyade” kitabı tiyatroya uyarlandı ve Ankara Sanat Tiyatrosu’nda yüzlerce kez sahnelendi.
Mumcu, terörün silah kaçakçılığıyla ilişkisini ortaya koymak ve bu yönde kamuoyu oluşturmak için 1981’de “Silah Kaçakçılığı ve Terör” kitabını okurlarıyla buluşturdu.
Papa 2. Jean Paul’e düzenlediği silahlı saldırıya ilişkin Mehmet Ali Ağca ve bağlantıları hakkında araştırma yapan Mumcu’nun, “Rabıta” ve “12 Eylül” kitapları 1987’de, önemli araştırmalarından kabul edilen “Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925” eseri ise 1991’de yayımlandı.
Uğur Mumcu, Yazar Musa Anter’in öldürülmesinden sonra 27 Eylül 1992’de Cumhuriyet gazetesinde kaleme aldığı “Dipsiz Kuyu” başlıklı yazısında, “Orta Doğu, emperyalizmin kol gezdiği, terör örgütleri ile çeşitli istihbarat örgütlerinin kanlı ve kirli oyunlar oynadığı karanlık dipsiz bir kuyudur. Bu karanlık ve dipsiz kuyuda cinayetler birbirini izler. Halk deyişi ile Orta Doğu’da ‘kimin eli kimin cebindedir’ bilinmez. Kim, kimi, neden öldürüyor? Bu soruların yanıtlarını anında bulmanın olanağı yoktur. Olaylar yıllar sonra aydınlanır. O da bir kısmı!” ifadelerini kullandı.
Mumcu, 24 Ocak 1993’te arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti. Suikastı, İBDA-C ve Hizbullah gibi örgütler üstlense de aradan geçen 30 yıla rağmen cinayetin üzerindeki sis perdesi aralanamadı.
Gazete manşetleri
Habertürk’te canlı yayın kazası: Celal Şengör küfür etti

Fatih Altaylı’nın sunduğu Teke Tek Bilim programına katılan Prof. Dr. Celal Şengör’ün Amerikalı gökbilimci ve astrobiyolog Carl Sagan hakkında konuşurken kullandığı ifade sosyal medyada gündem oldu.
Habertürk’te Fatih Altaylı ile Teke Tek Bilim programına, tarihçi Emrah Safa Gürkan, evrimsel biyolog ve Evrim Ağacı kurucusu Çağrı Mert Bakırcı ve yer bilimci Prof. Dr. Celal Şengör konuk oldu.
Emrah Safa Gürkan, dünyaca ünlü Amerikalı gökbilimci ve astrobiyolog Carl Sagan için “Carl Sagan’ın isminden başka bir şey bilmiyorum” dedi.
Yayında Sagan’ı da eleştiren Celal Şengör ise Gürkan’a dönerek “Sen şimdi Carl Sagan’ı s….et. Sen tarihçisin” dedi. Şengör’ün canlı yayındaki bu sözleri kahkahalarla karşılandı.
Program moderatörü Fatih Altaylı ise bu sözlerden sonra reklam arasına gitti.
Celal sengor bile olsan o kufurun yeri orasidir djfjf pic.twitter.com/nq68L99ISZ
— Ozgurito (@kacissendromu) March 20, 2023
Gazete manşetleri
Güldür Güldür’den Nureddin Nebati’ye gönderme: ‘Önde yer kapma sanatı’

Güldür Güldür Show, Maraş’taki depremin ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın basın açıklaması sırasında yaşanan ‘yer kapma’ anlarının yer aldığı bir skeç yayınladı. Erdoğan’ın basın açıklaması sırasında, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, kadraja girebilmek için arka sıralardan gelip Binali Yıldırım’ın önüne geçmişti.
Güldür Güldür Show yeni bölümünde, Maraş merkezli iki büyük depremin ardından deprem bölgesini ziyaret eden AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın basın açıklaması sırasında, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin kadraja girmek için arka sıralardan gelip Binali Yıldırım’ın önüne geçtiği anı ele aldı.
“Önde yer kapma sanatı” notuyla paylaşılan skecin fragmanı sosyal medyada gündem oldu.
Programın 326’ncı bölümünde yer alan skecin konusu şöyle:
Önde yer kapma sanatı.#GüldürGüldürShow pic.twitter.com/esNwh7S7Ql
— Güldür Güldür Show (@Guldur_Guldur) March 18, 2023
“Hayati basın açıklaması yapmak için kürsüdedir. Hayati’nin arkasında ise ekrana sığmaya çalışan Paşa, İbrahim, Kudret, Fikri, Bahadır, Ozan, Mustafa, Feridun, Tufan, Hüseyin ve Ercüment vardır. İlk anda hepsi yerini sıkışarak da olsa bulmuştur. Herkes bir şekilde kafasını göstermektedir. Hayati konuşmaya başladığında Fikri geriden gelir ve öne geçmeye çalışır. Herkes önde gözükmek için birbiriyle mücadele verir.”
Gazete manşetleri
Abdurrahman Dilipak’tan Aile Bakanı Yanık ve AKP’li Özlem Zengin’e: Milletin sinir uçlarında tartışırsanız bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız

Habervakti yazarı Abdurrahman Dilipak, AKP’nin seçim ve deprem gündemine odaklandıklarını belirterek, “İkisinde de süreci iyi yönetemiyorlar. Seçimde, ittifaka dahil ettikleri ve edecekleri partilerle ilgili ciddi sorunlar yaşıyorlar. AK Parti’nin başının belası olan bir diğer konu, İstanbul Sözleşmesi” diye yazdı.
Aile Bakanı Derya Yanık ve AKP Genel Başkanvekili Özlem Zengin’in 6284 sayılı Yasa konusundaki, “kırmızı çizgimiz” açıklamalarına işaret eden Dilipak, “İki kadın durduk yerde bir ‘kırmızı çizgi’ tartışması başlattı. Hem de seçime giderken, hem de ittifak pazarlıkları sürerken ve sonuç ortada. Milletin sinir uçlarında tartışırsanız bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız… ” ifadelerini kullandı.
-
Gazete manşetleri8 ay önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri7 ay önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Televizyon11 ay önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri10 ay önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz7 ay önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri7 ay önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar
-
Gazete manşetleri10 ay önce
Bülent Keneş: Keşke Deniz Feneri’ni daha fazla araştırsaymışım
-
Diğer6 ay önce
Ahmet Hakan: Sokak röportajı yasaklansın