Gazete manşetleri
Tarık Akan’ın vedasının üzerinden 6 yıl geçti
Oynadığı filmlerle ve politik duruşuyla gönüllerde taht kuran Türk sinemasının usta oyuncusu Tarık Akan, hayata veda edeli 6 yıl oldu.
Yaşamı boyunca 120’den fazla filmde rol alan, 7 kez Altın Portakal ödülüne layık görülen usta sanatçı, 16 Eylül 2016’da akciğer kanseri tedavisi gördüğü hastanede 66 yaşında hayata gözlerini yummuştu.
Tarık Akan, ölümünün 6’ncı yılında sevenleri tarafından sosyal medya paylaşımlarıyla anılıyor.
Asıl adı Tahsin Tarık Üregül olan sanatçı, 13 Aralık 1949’da İstanbul’da dünyaya geldi. Subay olan babası Yaşar Üregül’ün görevi dolayısıyla Erzurum Dumlupınar İlkokulu’nda başladığı eğitimini Kayseri’de tamamladı.
Babası emekli olduktan sonra ailesiyle Bakırköy’de yaşamaya başlayan ve Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde okuyan Akan, eğitimi süresince cankurtaranlık ve işportacılık yaptı.
Tarık Akan, 1970’te Ses dergisinin açtığı Sinema Artist Yarışması’nda birinci olunca, Makine Mühendisliği bölümünden ayrıldı ve Gazetecilik Yüksekokulu’na girdi.
1971’DE SİNEMAYA ADIM ATTI
Sinemaya geçmeden önce bir süre düğün salonlarında müdürlük, sandal kiralama gibi işlerle uğraşan Akan, ‘Solan Bir Yaprak Gibi’ adlı film ile 1971’de sinemaya adım atıp Tarık Akan adını kullanmaya başladı. Sanatçı, aynı yıl Sadık Şendil’in kaleme aldığı, Orhan Aksoy’un yönettiği ‘Emine’ filminde ise Filiz Akın ile başrolü paylaştı.
Türkiye’nin Altın Portakal’da 7 ödüle sahip tek erkek oyuncusu olan Akan, ilk ödülünü ‘Suçlu’ adlı filmdeki rolüyle 1973’de aldı.
Yönetmenliğini Ertem Eğilmez’in yaptığı 1973 yapımı ‘Canım Kardeşim’ ile Rıfat Ilgaz’ın romanından uyarlanan 1974 yapımı ‘Hababam Sınıfı’nda başrol oynayan sanatçı, 1970-1975 arasında, yılda 12 filmde rol alarak Türk sinemasının unutulmaz isimlerinden biri haline geldi.
‘SÜRÜ’ FİLMİ MİLAT OLDU
Yakışıklılığı ve tarzıyla 1970’li yıllara damgasını vurarak Yeşilçam’ın popüler jönleri arasına giren Akan, 1977’de senaryosunu Yılmaz Güney’in yazdığı, Zeki Ökten’ten tarafından yönetilen ‘Sürü’ filmiyle birlikte politik filmlerde rol almaya başladı.
sinif-in-yakisiklisi-halkin-kalbinde-tarik-akan-in-vedasinin-uzerinden-6-yil-gecti-1064412-1.
Tarık Akan, 1978’de Cüneyt Arkın ile başrolü paylaştığı ‘Maden’ filminin sonrasında, 1979’da zorunlu askerlik görevini yedek subay olarak Denizli’de tamamladı.
ALTIN PALMİYE’Lİ YOL’UN BAŞROLÜNDEYDİ
Yılmaz Güney’in cezaevindeyken senaryosunu yazdığı, Şerif Gören’in yönettiği, 1982 yapımı Altın Palmiye ödüllü ancak Türkiye’de yasaklı ‘Yol’ filminde de rol alan Akan, 1990’da Rıfat Ilgaz’ın aynı adlı eserinden uyarlanan ‘Karartma Geceleri’nde başrolde yer aldı.
sinif-in-yakisiklisi-halkin-kalbinde-tarik-akan-in-vedasinin-uzerinden-6-yil-gecti-1064413-1.
Sanatçı Akan, 1985’te Berlin Uluslararası Film Festivali’nde mansiyon, 1992’de Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu, 1996’da Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Yaşam Boyu Onur Ödülü , 2006’da Sinema Yazarları Derneği Onur Ödülü , 2007’de ise Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği’nde Sinema Emek Ödülü kazandı.
HAPİSHANE GÜNLERİNİ KALEME ALDI: “ANNE KAFAMDA BİT VAR”
Rol aldığı filmler ve politik duruşu nedeniyle devletin dikkatini çeken Tarık Akan, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından, 1981 yılının başlarında, Almanya’da yaptığı bir konuşma yüzünden Türkiye’ye dönüşünde tutuklandı.
12 yıl hapis istemiyle yargılanarak 2,5 ay hücre hapsi cezası alan sanatçı, hapishane günlerini ve darbe sürecini 2002’de yayımlanan “Anne Kafamda Bit Var” kitabında kaleme aldı.
1975 yılında, Yeşilçam’ın set işçisi, oyuncusu, kameramanı, yönetmeni ve yapımcısını bir çatı altında toplamayı hedefleyen Türk Filmciler Derneği, İstanbul Saray sinemasında “güçbirliği” toplantısı yaptı. Toplantıya 1500’e yakın kişi katıldı.
1975 yılında, Yeşilçam’ın set işçisi, oyuncusu, kameramanı, yönetmeni ve yapımcısını bir çatı altında toplamayı hedefleyen Türk Filmciler Derneği, İstanbul Saray sinemasında “güçbirliği” toplantısı yaptı. Toplantıya 1500’e yakın kişi katıldı.
GEZİ’DE DE HALKIN YANINDAYDI
Usta sanatçı, Gezi Direnişi’nden Soma Katliamı’na birçok hak mücadelesinde en önlerde yer almıştı. Akan, AKP iktidarını, ‘cumhuriyet ve laikliğin altını oymakla’ eleştiriyordu.
2013’te Gezi Direnişi sırasında, İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı içinde bir TV kanalına verdiği röportajda eylemlerle ilgili şunları söyledi:
“Müthiş, yani tek kelimeyle müthiş lafı bile az geliyor. Biz eski solcular olarak umudumuzu tüketmek üzereydik. Bu karanlık nasıl aydınlanır derken birdenbire bir patlama oldu.”
Barış Zeki, Yaşar Özgür ve Özlem isimli üç çocuğu bulunan, 120’den fazla filmde rol alan, yaşamı boyunca halktan yana, mütevazı karakteriyle takdir toplayan unutulmaz oyuncu, 16 Eylül 2016’da 66 yaşındayken akciğer kanseri tedavisi gördüğü hastanede yaşama veda etti.
Gazete manşetleri
Kılıçdaroğlu’ndan Uğur Dündar’a zehir zemberek sözler
CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Tarih onu affetmeyecek’ diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden kendisini eleştiren Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
14-28 Mayıs Genel Seçimlerinde cumhurbaşkanlığına aday olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan’a kaybetti.
Seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalif cephede tartışmalara neden oldu.
Kılıçdaroğlu’nu eleştiren isimlerden biri de Sözcü yazarı Uğur Dündar.
Uğur Dündar, katıldığı bir televizyon programında yerel seçim sonuçlarını değerlendirirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel seçimlerde aday olması ile muhalefetin tarihi bir fırsatı kaçırdığını vurgulayarak “Tarih onu asla affetmeyecek” dedi.
Dündar ayrıca geçtiğimiz günlerde bir köşe yazısında cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi gerektiğini, CHP’nin ve ‘Altılı Masa’nın başındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun resti görmek yerine, kendi adaylığını dayattığını ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiğini’ kaleme aldı.
Kılıçdaroğlu, kendisini ve Cumhurbaşkanlığı adaylığını hedef alan CHP yandaşı Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Geçmişe ve Geleceğe Not düşelim! Sayın Uğur Dündar’a açık mektubumdur…
Sağdan soldan vatan evlatlarının idamlarıyla sonuçlanan 68 kuşağı fırtınasında gemisine dalga vurmamış Uğur Dündar, 1980 darbesinin “Bizim Uğur”u, TRT Genel Müdürü…
Bizim kuşağın onur abidelerinden Tarık Akan’ın yumruklaştığı, dürüst ve mücadeleci gençlik-kafalarında bitlerle işkencelerden geçerken-ayağına taş değmemiş, nezaket ziyaretlerinin müdavimi Uğur Dündar…
“Gün geçmiyor ki” cümlesiyle başladığı her haber programında, fonda gerilim müzikleriyle süslediği ve toplumun inanç noktalarına temas ederek 28 Şubat sürecinin alt yapısında emeği olan, iş başörtü sorununa geldiğinde; “İnadına mini etek, inadına dekolte” sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar…
Sağlık skandalı haberi adı altında “Tesettür Faciası” başlığıyla, toplumdaki kutuplaşmanın her daim ekmeğini yiyen, fildişi kulelerinin tepesindeki konforlu alanını inşa edebilmek için büyük “fedakarlıklar” yapan, andıçların Uğur Dündar’ı…
“SİZİN ÇARKINIZ YİNE ‘ŞANLI ŞANLI’ DÖNER”
Her alanda, mevcut baskıcı iktidarın, sizin de içerisinde arkadaşlarınızın olduğu (ki bence onlar öyle sanıyor) muhalifler, davalarla, hapislerle, saldırılarla mücadele edip bedel öderken, sizin çarkınız yine “şanlı şanlı” döner Uğur Bey.
Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; Biz helalleştik… Bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakın oy vermeyi, adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.
1960’lardan kalma sağ sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…
İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…
Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.
Geçmişte yaşadığımız bütün travmalarımızı, öfkelerimizi, intikam duygularımızı ebediyen toprağa gömdük. Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz!
Bunu vatanperver dostlarımızla yaptık. Başta kıymetli dostum Sayın Karamollaoğlu olmak üzere 6’lı masanın liderleri ile yaptık.
Nasıl yaptığımızı da anlatayım. Berkin Elvan’a da ağladık, Eren Bülbül’e de… Sinan Ateş ile de vurulduk, Tahir Elçi ile de… Deniz Gezmiş’le de sehpaya çıktık, Mustafa Pehlivanoğlu ile de…
Ergenekon kumpası mağdurlarına da destek olduk, suçsuz günahsız KHK mağdurları anaokulu öğretmenlerine de…
Yürüdük Uğur Bey. Hak için halk için yürüdük. Yolumuza kurşunlar bırakıldı yürüdük…Pislikler döküldü yürüdük…
“SİYASİ RÜŞVET ALDINIZ” İMASINA SUSMAM!
Terör örgütleri kuşun sıktı, linçlendik, içerisinde bulunduğumuz ev için “Yakın o evi” dediler, defalarca ölüm tehditleri ve suikastlara karşı yürüdük.
Cumhuriyet Halk Partisi çok değişti Uğur Bey. Artık toplumun büyük bölümünü öcü gibi gördüğü bir parti değil. Bakın TV programında değerli kardeşim Cemal Enginyurt, size karşı millet ittifakını ve helalleşmemizi nasıl savunuyor, siz ise nasıl da inkar ediyorsunuz.
Siz hiç değişmemişsiniz! Hala 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda yaptığınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer olmaz!
Toplumun inanç ve değerleri ile siz ve temsil ettiğiniz kimliğiniz, mıknatısın iki ayrı kutbu gibisiniz. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve toplumsal barışa yaklaştıkça seçimlerde broşürlerimizi dağıtan başörtülü kardeşlerimiz, bütün kırgınlıklarını unutan Kürt kardeşlerimiz, vatanperverlik çatısı altında bütünleştiğimiz sağcı kardeşlerimiz, kısacası bu ülkenin ötekileri bizden uzaklaşıyor. Buna müsaade edemeyiz.
Belki biraz kırıcı oldu ama kusura bakmayın Uğur Bey bunlar gerçekler. Bana, canlı yayınlarda Dış devletlerin ajanı olup olmadığımı soracak kadar dengenizi yitirdiniz, ses çıkarmadım.
Şahsıma dilediğiniz kadar saldırabilirsiniz ama kardeşliğimizi dinamitlemenize müsaade etmem.
Kendi adaylığımı dayatmak için siyasi rüşvet dağıttım iddialarınıza susarım ama 6’lı masa bileşenlerine “siyasi rüşvet aldınız” imasına susmam, bu birlikteliği bozdurmam!
“TARİH KİMİ AFFEDECEK, KİMİ AFFETMEYECEK?”
Sizin tabirinizle; “Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu 70’li yıllardan beri tanırım. Kemal Bey’in asıl işi hesap sormaktır. Devletin nice kayıp trilyonlarını, tüyü bitmemiş yetim hakkını, yurt dışından getirmiş ve hazineye irat kaydettirmiştir.” El hak doğrudur Uğur Bey. Benim asıl işim hesap sormaktır.
Büyük emeklerle ve ödenen bedellerle tesis edilen bu kardeşlik yapısına, bu toplumsal ittifaka ve bu helalleşmeye saldırmayı sürdürürseniz, milletin uygarlık yolundaki bu anlaşmaya halel getirmeye çalışırsanız, bunun hesabını sorarım.
Toplumu kutuplaştırma, ayrıştırma, partimi yeniden halktan koparma çabaları ve çalışmaları olduğunu hissettiğim zaman Uğur Bey, SİYASİ ARENADA MAKOSENLERİMİ TEKRAR GİYERİM ve bedeli ne olursa olsun bu uğurda mücadelemi veririm.”
Gazete manşetleri
Gazeteci Türkeş, Dilipak ailesinin İsrail’le ticari ilişkilerini deşifre etti
Yazar Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
Gazeteci Muhammed Tayyar Türkeş, muhafazakar yazar Abdurrahman Dilipak hakkında ilginç bir iddiayı sosyal medya hesabından paylaştı.
15 Temmuz sonrası röportaj yaptığı Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
İddiaya göre Bursa TV’de yayınlanan röportaj sonrası Dilipak, Türkeş’ten oğlunun İsrailli ortakları ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde girdiği bir ihale konusunda yardım istedi.
Türkeş’in paylaşımı şöyle:
İŞİ İSRAİLLİ PARTNERİMLE YAPIYORUM
“Şimdi Dilipak..
15 Temmuz sonrası Abdurrahman Dilipak ile Bursa TV olarak evinde bir röportaj gerçekleştirdik.
Bu röportaj bitiminde Bursa’dan geldiğimizi bildiği için bize Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde oğlunun bir işinin olduğunu ve halle olması için yardım etmemi istedi.
Ve ertesi gün oğlu Taha ile Beylerbeyi Mado’da buluştuk.
Nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda,
Bursa Büyükşehir belediyesine sanal şehir uygulaması için teklif verdiğini kamerayla tüm şehrin Sokak sokak adım adım dolaşılacağını kaydedeceklerini isterse insanların burada Bursa’ya gelmeden sanal ortamda gezebileceklerini anlattı.
Ben de kendisine Türkiye’de böyle bir teknolojinin olmadığını bu teknolojinin hangi ülke menşeili olduğunu sordum.
O da bana, “İsrailli bir ortağım var!
Bu teknoloji İsrail’e ait ben bu işi partnerim ile beraber yapıyorum” dedi.
“Bir bakacağım” diyerek yanından ayrıldım.
Bursa’ya döndüğümde ise Bursa Büyükşehir Belediyesi’ndeki o dönem yetkili o işe bakan arkadaşla görüşerek aynen şu cümleleri söyledim. (Fehim)
“Bak” dedim “Bu Abdurrahman Dilipak Denen kişinin oğlunun kartı ve bu şirketin ortağı bir Yahudi eğer bu şirkete Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden herhangi bir iş verdiğinizi duyarsam canınızı okurum” diyerek elimden geleni yaptım.
Hikaye bu kadar..
Ne Dilipak, Ne de Elleri…”
https://x.com/tayyarturkes/status/1777640673275007384?s=46&t=36bb5QIaP8Zy2yh6yMBx_Q
Gazete manşetleri
Mustafa Sandal’dan Aleyna Tilki’ye tavsiye: Bırak dışarıyı, şarkılarına konsantre ol
Mustafa Sandal, Aleyna Tilki ve menajeri arasında yaşanan tartışma hakkında, “Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” dedi.
Mustafa Sandal, son dönemde Aleyna Tilki ile menajerinin arasında yaşanan tartışma hakkındaki konuştu. Sandal, “Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol” ifadesini kullandı.
Habertürk’ten Eren Gürel’in haberine göre, Tilki’ye tavsiyelerde bulunan Sandal, “Aleyna, çok özel bir yetenek. Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. İstemediğin yerlere sürüklendiğin anlar da olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Kendi yeteneğine güveneceksin bence. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol. Pozitif ol her zaman. Benim düşüncem bu yönde” dedi.
‘DAHA ÇOK HIRSLANIP, DAHA ÇOK İSTEMESİ LAZIM’
Sandal sözlerine, “Ben böyle bir zorbalığa maruz kaldıysam da umursamadım. Bana bile engel teşkil etmedi bu durumlar. Hep şarkılara konsantre oldum. Olmuşsa da teğet geçmiştir beni… Belki bizim için de haz etmeyenler olmuştur. Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” diye devam etti.
Muhabirlerin, “Yılbaşı ve özel günlerde sahnede oluyorsunuz. Bir özel günü evde geçirmek ister misiniz?” sorusuna yanıt veren Sandal, “Bizim işimiz bu. Nasıl ki hemşire, doktor işinin başında oluyorsa biz de sahnede olmak zorundayız. Özel günlere benim bakış açım biraz farklı. Hayat ile olan ilişkim, sağlıklı olduğum her gün aslında özel gün. Çocuklarınla olduğun bir günde pozitif bir gün geçirebiliyorsan zaten özel gün diyebiliriz buna. Ben öyle bakmıyorum hayata yani… Hayata her adımımı attığım gün, her sabaha uyandığım gün özel bir gün aslında…” ifadelerini kullandı.
‘TAMAMEN NEGATİF ENERJİLERDEN ARINMIŞ BİR YIL OLSUN’
2023 yılını da değerlendiren Mustafa Sandal, “2024 ülkemize ve bütün dünyaya güzel enerjiler getirsin. Duyduğumuz abuk sabuk şeyler inşallah olmaz. Ben tamamen negatif enerjilerden arınmış bir yıl olsun istiyorum. 2023’te çok kötü günler yaşadık. Deprem canımızı çok yaktı. Birlikte kenetlenip, pozitif şeyler yaşamaya ihtiyacımız var” dedi.
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Gazete manşetleri1 yıl önce
Aslı Erdoğan: Sesimizin Almanya’da ustalıkla kısıldığını düşünüyorum
-
Televizyon2 yıl önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz2 yıl önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Hande Fırat’ın eşi Ukrayna’yı işte böyle dolandırdı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar