Gazete manşetleri
Hrant Dink: 16 yıldır gelmeyen adalet
Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden 16 yıl geçti beklenen adalet bir türlü sağlanamadı. Dink davasının avukatlarından Bahri Belen, “Mevcut yargıdan karar bekliyoruz” dedi.
Gazeteci Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden 16 yıl geçti. Dink’in öldürülmesinin ardından başlayan yargılama sürecinde de 16 yıl geride kaldı. Bu süreçte davayla ilgili çok sayıda gelişme yaşandı.
YILLARCA SÜREN DAVA
Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de Şişli Halaskargazi Caddesi’nde bir bankadan çıktıktan sonra 17 yaşındaki tetikçi Ogün Samast tarafından katledildi. Cinayetin ardından kaçtığı Samsun’da yakalanan Ogün Samast ile cinayetin azmettiricileri Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in de aralarında bulunduğu 12’si tutuklu 18 sanık hakkında, 20 Nisan 2007’de dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı.
Birleşen dosyalarla sanık sayısının 20’ye çıktığı davada, tahliye kararları sonrası 3 tutuklu kaldı. 25 Ekim 2010’daki duruşmada, yaşı 18’den küçük olan Samast hakkındaki dosya ayrılarak İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Bu mahkeme, 25 Temmuz 2011’de Ogün Samast’ı 22 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırdı. Karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onandı.
Davanın 20. duruşmasında mütalaasını veren dönemin duruşma savcısı ve “Hakkında aramı kararı bulunan Hikmet Usta, “Dink cinayeti eyleminin, Ergenekon terör örgütünün Trabzon’da faaliyet gösteren bir hücre yapılanması tarafından işlenmiş olduğu” değerlendirmesinde bulundu. İlk kararını, 17 Ocak 2012’de açıklayan mahkeme, 4 sanığa “cinayete azmettirme ve yardım” gibi suçlardan çeşitli cezalar verdi. Erhan Tuncel tahliye olurken, sanıklardan hiçbiri “örgüt suçundan” ceza almadı.
Temyiz incelemesi yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 15 Mayıs 2013’te sanıkların “silahlı terör örgütü” değil, “suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt” üyesi olduklarına hükmederek, kararı bozdu. Yeniden görülen davada, azmettirici Tuncel, 24 Ekim 2013’te tutuklandı.
DİNK AİLESİ ETKİN SORUŞTURMA TALEP ETTİ
Dink ailesi, 6 Mart 2014’te, cinayette sorumluluğu bulunduğu iddia edilen kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma yürütülmesi talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılmasının ardından İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine verilen davada, 7 Mart 2014’te Erhan Tuncel tekrar tahliye edildi. Cinayette ihmali olduğu iddia edilen, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör ile emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu kamu görevlileri hakkında daha önce verilen takipsizlik kararı, Dink ailesi avukatlarının itirazı üzerine Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesince 6 Haziran 2014’de kaldırıldı. Böylece, cinayette ihmalleri olduğu belirtilen kamu görevlilerinin yargılanmasının yolu açıldı. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 30 Ekim 2014’de Yargıtay’ın bozma kararına uyarken, tetikçi Samast’ın İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinde “terör örgütü üyeliği” suçundan yargılandığı dosya, 9 Aralık 2014’te bu davayla birleştirildi. Cinayetten yaklaşık 8 yıl sonra yargılama yolu açılan, eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah da şüpheli kamu görevlileri olarak soruşturmaya dahil edildi.
Dosyanın gönderildiği mahkeme ile davaya bakan mahkeme arasındaki uyuşmazlığın Yargıtayca çözülmesinin ardından 34 sanığın yargılandığı davanın duruşması 19 Nisan 2016’da yapıldı. Ordu Vali Yardımcısı eski Mülkiye Başmüfettişi Mehmet Ali Özkılınç’la ilgili iddianamenin de kabul edilmesiyle sanık sayısı 35’e çıktı.
Mahkeme heyeti, 13 Haziran 2019’daki duruşmada ana dava hükümlüleri Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’in de aralarında bulunduğu 9 kişinin dava dosyasını zaman aşımı ihtimali nedeniyle ayırdı.
Mahkemenin 9 Temmuz 2019’da açıkladığı kararla Erhan Tuncel 99 yıl 6 ay, Yasin Hayal 7 yıl 6 ay, Ogün Samast 2 yıl 6 ay, Zeynel Abidin Yavuz
14 yıl 22 gün, Tuncay Uzundal 16 yıl 10 ay 15 gün, Ahmet İskender ile Ersin Yolcu 1 yıl 10 ay 15’er gün hapisle cezalandırıldı, Salih Hacısalihoğlu ve Osman Hayal ise beraat etti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki 76 sanıklı davada ise süreçte tanık beyanlarına başvuruldu.
Davanın 20 Şubat 2020’deki duruşmasında tanıklığına başvurulan Kürşat Yılmaz, “kendisine Hrant Dink’in resmini gösteren bazı kişilerin onu öldürmesini istediğini ancak bu teklifi, ‘Türkiye zor duruma düşer’ diye kabul etmediğini” söyledi.
‘ÖLDÜRÜLECEĞİNİ BİLİYORDU’
Mütalaada, istihbarata iletilen Hrant Dink’in öldürüleceği yönündeki hayati önem taşıyan bilgilerin, raporlara yansıtılmayarak kasten gizlendiği, cinayete dair tetikçi ismi ve detay bilgilerinin yer aldığı raporun, Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığı kayıtlarından yok edildiği kaydedildi. Mütalaada ayrıca Dink’in mutlak suretle öldürüleceği bilinmesine rağmen örgüt tarafından amaç suçun gerçekleşmesi için araç suç olan cinayetin gerçekleşmesinin beklendiği vurgulandı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 76 sanığın yargılandığı Dink cinayeti davasını 26 Mart 2021’de karara bağladı.
Mahkeme aralarında dönemin kamu görevlileri tutuklu sanıklar Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’in de aralarında bulunduğu 26 sanığı 3 yıl 4 ay ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezalarına çarptırırken, aralarında eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın da bulunduğu 39 sanık hakkında düşme ve beraat ile ret kararı verdi.
Mahkeme heyeti ayrıca, haklarında yakalama kararı bulunan, Fetullah Gülen, Ekrem Dumanlı ve Zekeriya Öz’ün de aralarında bulunduğu 13 firari sanığın dosyasını ayırdı.
Ana davanın gerekçeli kararı da 14 Temmuz 2021’de açıklandı. Bu kararda, “İstihbarat Daire Başkanlığında görevli olan sanıklardan Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’in cinayetin tasarlama şeklinde tespit edilen eylemlerinden dolayı sorumlu oldukları” belirtildi.
Kararda, Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Faruk Sarı’nın konumları nedeniyle gereken tedbirleri alıp müdahale etmek yerine cinayetin gerçekleşmesini, bunun öncesi ve sonrasında bilgi, kayıt ve belgelerin yok edilmesini sağladıkları aktarıldı.
Dink ailesi cezaların yetersiz olduğuna dikkat çekerek itiraz etti.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, 5 Mayıs 2022’de, sanıklar, avukatları ve müdahillerin yaptığı istinaf başvurularını inceledi, sanıklar Ercan Demir, Birol Ustaoğlu, Eyüp Temel ve Mustafa Küçük hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak”, sanık Hamza Celepoğlu ise “kasten öldürme” ve “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan beraat kararı verilmesi gerektiğine yönelik başvuruları esastan reddetti.
Sanıklar Ali Poyraz, Ali Fuat Yılmazer, Mehmet Uçar, Ramazan Akyürek “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçu yönünden davanın reddi kararına yönelik yapılan istinaf başvurularının ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden reddine hükmeden daire, sanıklar Ahmet İlhan Güler, Ali Poyraz, Ali Fuat Yılmazer, Engin Dinç, Mehmet Uçar, Muhittin Zenit, Ramazan Akyürek, Sabri Uzun ve Şükrü Yıldız hakkında “görevi kötüye kullanma” ve Yıldız hakkındaki ayrıca “bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs” suçundan verilen düşme kararının da usul ve yasaya uygun olduğunu kararlaştırdı.
Daire bazı sanıklar hakkında verilen beraat kararlarının kaldırılmasına yönelik istinaf başvurularını da reddetti. Dava dosyası Yargıtay’da ele alınacağı günü bekliyor.
Davanın avukatlarından Bahri Belen, Gazete Duvar’a yaptığı açıklamada, “İstinafın kararını bekliyoruz. Benim tetikçi olarak nitelendirdiğim kişilerle ilgili dosya ise temyiz mahkemesine gönderildi. Bu istinafa gönderilen kararlarla ilgili bizim de taleplerimiz oldu. Özellikle İstanbul’da emniyetle ilgili verilen beraat kararları kabul edilemez. Mevcut yargıdan karar bekliyoruz” dedi.
Gazete manşetleri
Kılıçdaroğlu’ndan Uğur Dündar’a zehir zemberek sözler
CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Tarih onu affetmeyecek’ diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden kendisini eleştiren Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
14-28 Mayıs Genel Seçimlerinde cumhurbaşkanlığına aday olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan’a kaybetti.
Seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalif cephede tartışmalara neden oldu.
Kılıçdaroğlu’nu eleştiren isimlerden biri de Sözcü yazarı Uğur Dündar.
Uğur Dündar, katıldığı bir televizyon programında yerel seçim sonuçlarını değerlendirirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel seçimlerde aday olması ile muhalefetin tarihi bir fırsatı kaçırdığını vurgulayarak “Tarih onu asla affetmeyecek” dedi.
Dündar ayrıca geçtiğimiz günlerde bir köşe yazısında cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi gerektiğini, CHP’nin ve ‘Altılı Masa’nın başındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun resti görmek yerine, kendi adaylığını dayattığını ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiğini’ kaleme aldı.
Kılıçdaroğlu, kendisini ve Cumhurbaşkanlığı adaylığını hedef alan CHP yandaşı Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Geçmişe ve Geleceğe Not düşelim! Sayın Uğur Dündar’a açık mektubumdur…
Sağdan soldan vatan evlatlarının idamlarıyla sonuçlanan 68 kuşağı fırtınasında gemisine dalga vurmamış Uğur Dündar, 1980 darbesinin “Bizim Uğur”u, TRT Genel Müdürü…
Bizim kuşağın onur abidelerinden Tarık Akan’ın yumruklaştığı, dürüst ve mücadeleci gençlik-kafalarında bitlerle işkencelerden geçerken-ayağına taş değmemiş, nezaket ziyaretlerinin müdavimi Uğur Dündar…
“Gün geçmiyor ki” cümlesiyle başladığı her haber programında, fonda gerilim müzikleriyle süslediği ve toplumun inanç noktalarına temas ederek 28 Şubat sürecinin alt yapısında emeği olan, iş başörtü sorununa geldiğinde; “İnadına mini etek, inadına dekolte” sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar…
Sağlık skandalı haberi adı altında “Tesettür Faciası” başlığıyla, toplumdaki kutuplaşmanın her daim ekmeğini yiyen, fildişi kulelerinin tepesindeki konforlu alanını inşa edebilmek için büyük “fedakarlıklar” yapan, andıçların Uğur Dündar’ı…
“SİZİN ÇARKINIZ YİNE ‘ŞANLI ŞANLI’ DÖNER”
Her alanda, mevcut baskıcı iktidarın, sizin de içerisinde arkadaşlarınızın olduğu (ki bence onlar öyle sanıyor) muhalifler, davalarla, hapislerle, saldırılarla mücadele edip bedel öderken, sizin çarkınız yine “şanlı şanlı” döner Uğur Bey.
Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; Biz helalleştik… Bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakın oy vermeyi, adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.
1960’lardan kalma sağ sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…
İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…
Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.
Geçmişte yaşadığımız bütün travmalarımızı, öfkelerimizi, intikam duygularımızı ebediyen toprağa gömdük. Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz!
Bunu vatanperver dostlarımızla yaptık. Başta kıymetli dostum Sayın Karamollaoğlu olmak üzere 6’lı masanın liderleri ile yaptık.
Nasıl yaptığımızı da anlatayım. Berkin Elvan’a da ağladık, Eren Bülbül’e de… Sinan Ateş ile de vurulduk, Tahir Elçi ile de… Deniz Gezmiş’le de sehpaya çıktık, Mustafa Pehlivanoğlu ile de…
Ergenekon kumpası mağdurlarına da destek olduk, suçsuz günahsız KHK mağdurları anaokulu öğretmenlerine de…
Yürüdük Uğur Bey. Hak için halk için yürüdük. Yolumuza kurşunlar bırakıldı yürüdük…Pislikler döküldü yürüdük…
“SİYASİ RÜŞVET ALDINIZ” İMASINA SUSMAM!
Terör örgütleri kuşun sıktı, linçlendik, içerisinde bulunduğumuz ev için “Yakın o evi” dediler, defalarca ölüm tehditleri ve suikastlara karşı yürüdük.
Cumhuriyet Halk Partisi çok değişti Uğur Bey. Artık toplumun büyük bölümünü öcü gibi gördüğü bir parti değil. Bakın TV programında değerli kardeşim Cemal Enginyurt, size karşı millet ittifakını ve helalleşmemizi nasıl savunuyor, siz ise nasıl da inkar ediyorsunuz.
Siz hiç değişmemişsiniz! Hala 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda yaptığınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer olmaz!
Toplumun inanç ve değerleri ile siz ve temsil ettiğiniz kimliğiniz, mıknatısın iki ayrı kutbu gibisiniz. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve toplumsal barışa yaklaştıkça seçimlerde broşürlerimizi dağıtan başörtülü kardeşlerimiz, bütün kırgınlıklarını unutan Kürt kardeşlerimiz, vatanperverlik çatısı altında bütünleştiğimiz sağcı kardeşlerimiz, kısacası bu ülkenin ötekileri bizden uzaklaşıyor. Buna müsaade edemeyiz.
Belki biraz kırıcı oldu ama kusura bakmayın Uğur Bey bunlar gerçekler. Bana, canlı yayınlarda Dış devletlerin ajanı olup olmadığımı soracak kadar dengenizi yitirdiniz, ses çıkarmadım.
Şahsıma dilediğiniz kadar saldırabilirsiniz ama kardeşliğimizi dinamitlemenize müsaade etmem.
Kendi adaylığımı dayatmak için siyasi rüşvet dağıttım iddialarınıza susarım ama 6’lı masa bileşenlerine “siyasi rüşvet aldınız” imasına susmam, bu birlikteliği bozdurmam!
“TARİH KİMİ AFFEDECEK, KİMİ AFFETMEYECEK?”
Sizin tabirinizle; “Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu 70’li yıllardan beri tanırım. Kemal Bey’in asıl işi hesap sormaktır. Devletin nice kayıp trilyonlarını, tüyü bitmemiş yetim hakkını, yurt dışından getirmiş ve hazineye irat kaydettirmiştir.” El hak doğrudur Uğur Bey. Benim asıl işim hesap sormaktır.
Büyük emeklerle ve ödenen bedellerle tesis edilen bu kardeşlik yapısına, bu toplumsal ittifaka ve bu helalleşmeye saldırmayı sürdürürseniz, milletin uygarlık yolundaki bu anlaşmaya halel getirmeye çalışırsanız, bunun hesabını sorarım.
Toplumu kutuplaştırma, ayrıştırma, partimi yeniden halktan koparma çabaları ve çalışmaları olduğunu hissettiğim zaman Uğur Bey, SİYASİ ARENADA MAKOSENLERİMİ TEKRAR GİYERİM ve bedeli ne olursa olsun bu uğurda mücadelemi veririm.”
Gazete manşetleri
Gazeteci Türkeş, Dilipak ailesinin İsrail’le ticari ilişkilerini deşifre etti
Yazar Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
Gazeteci Muhammed Tayyar Türkeş, muhafazakar yazar Abdurrahman Dilipak hakkında ilginç bir iddiayı sosyal medya hesabından paylaştı.
15 Temmuz sonrası röportaj yaptığı Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
İddiaya göre Bursa TV’de yayınlanan röportaj sonrası Dilipak, Türkeş’ten oğlunun İsrailli ortakları ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde girdiği bir ihale konusunda yardım istedi.
Türkeş’in paylaşımı şöyle:
İŞİ İSRAİLLİ PARTNERİMLE YAPIYORUM
“Şimdi Dilipak..
15 Temmuz sonrası Abdurrahman Dilipak ile Bursa TV olarak evinde bir röportaj gerçekleştirdik.
Bu röportaj bitiminde Bursa’dan geldiğimizi bildiği için bize Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde oğlunun bir işinin olduğunu ve halle olması için yardım etmemi istedi.
Ve ertesi gün oğlu Taha ile Beylerbeyi Mado’da buluştuk.
Nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda,
Bursa Büyükşehir belediyesine sanal şehir uygulaması için teklif verdiğini kamerayla tüm şehrin Sokak sokak adım adım dolaşılacağını kaydedeceklerini isterse insanların burada Bursa’ya gelmeden sanal ortamda gezebileceklerini anlattı.
Ben de kendisine Türkiye’de böyle bir teknolojinin olmadığını bu teknolojinin hangi ülke menşeili olduğunu sordum.
O da bana, “İsrailli bir ortağım var!
Bu teknoloji İsrail’e ait ben bu işi partnerim ile beraber yapıyorum” dedi.
“Bir bakacağım” diyerek yanından ayrıldım.
Bursa’ya döndüğümde ise Bursa Büyükşehir Belediyesi’ndeki o dönem yetkili o işe bakan arkadaşla görüşerek aynen şu cümleleri söyledim. (Fehim)
“Bak” dedim “Bu Abdurrahman Dilipak Denen kişinin oğlunun kartı ve bu şirketin ortağı bir Yahudi eğer bu şirkete Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden herhangi bir iş verdiğinizi duyarsam canınızı okurum” diyerek elimden geleni yaptım.
Hikaye bu kadar..
Ne Dilipak, Ne de Elleri…”
https://x.com/tayyarturkes/status/1777640673275007384?s=46&t=36bb5QIaP8Zy2yh6yMBx_Q
Gazete manşetleri
Mustafa Sandal’dan Aleyna Tilki’ye tavsiye: Bırak dışarıyı, şarkılarına konsantre ol
Mustafa Sandal, Aleyna Tilki ve menajeri arasında yaşanan tartışma hakkında, “Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” dedi.
Mustafa Sandal, son dönemde Aleyna Tilki ile menajerinin arasında yaşanan tartışma hakkındaki konuştu. Sandal, “Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol” ifadesini kullandı.
Habertürk’ten Eren Gürel’in haberine göre, Tilki’ye tavsiyelerde bulunan Sandal, “Aleyna, çok özel bir yetenek. Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. İstemediğin yerlere sürüklendiğin anlar da olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Kendi yeteneğine güveneceksin bence. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol. Pozitif ol her zaman. Benim düşüncem bu yönde” dedi.
‘DAHA ÇOK HIRSLANIP, DAHA ÇOK İSTEMESİ LAZIM’
Sandal sözlerine, “Ben böyle bir zorbalığa maruz kaldıysam da umursamadım. Bana bile engel teşkil etmedi bu durumlar. Hep şarkılara konsantre oldum. Olmuşsa da teğet geçmiştir beni… Belki bizim için de haz etmeyenler olmuştur. Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” diye devam etti.
Muhabirlerin, “Yılbaşı ve özel günlerde sahnede oluyorsunuz. Bir özel günü evde geçirmek ister misiniz?” sorusuna yanıt veren Sandal, “Bizim işimiz bu. Nasıl ki hemşire, doktor işinin başında oluyorsa biz de sahnede olmak zorundayız. Özel günlere benim bakış açım biraz farklı. Hayat ile olan ilişkim, sağlıklı olduğum her gün aslında özel gün. Çocuklarınla olduğun bir günde pozitif bir gün geçirebiliyorsan zaten özel gün diyebiliriz buna. Ben öyle bakmıyorum hayata yani… Hayata her adımımı attığım gün, her sabaha uyandığım gün özel bir gün aslında…” ifadelerini kullandı.
‘TAMAMEN NEGATİF ENERJİLERDEN ARINMIŞ BİR YIL OLSUN’
2023 yılını da değerlendiren Mustafa Sandal, “2024 ülkemize ve bütün dünyaya güzel enerjiler getirsin. Duyduğumuz abuk sabuk şeyler inşallah olmaz. Ben tamamen negatif enerjilerden arınmış bir yıl olsun istiyorum. 2023’te çok kötü günler yaşadık. Deprem canımızı çok yaktı. Birlikte kenetlenip, pozitif şeyler yaşamaya ihtiyacımız var” dedi.
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Gazete manşetleri1 yıl önce
Aslı Erdoğan: Sesimizin Almanya’da ustalıkla kısıldığını düşünüyorum
-
Televizyon2 yıl önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz2 yıl önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Hande Fırat’ın eşi Ukrayna’yı işte böyle dolandırdı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar