Gazete manşetleri
AA ve TRT o gün neden kandırdı?
Anlayamadığım, Anadolu Ajansı ve TRT de kandırıldı mı; yoksa medyanın ve kamuoyunun aldatılması operasyonunda bile isteye mi kullanıldılar?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs’ta İstanbul’daydı. Oyunu kullandıktan sonra Kısıklı’daki evine döndü, seçim sonuçlarını da oradan izledi. Ama Anadolu Ajansı, saat 15.37’de “İstanbul’da oyunu kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, saat 15.15’te Ankara’ya geldi. Erdoğan, Esenboğa Havalimanı’ndan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne geçti” haberi geçerek medyayı yanılttı. Aynı saatlerde TRT’nin internet sitesi de “Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi Ankara’dan takip edecek” başlıklı haberle bu yanıltıcı bilgiyi servise koydu.
AA ve TRT’nin makam aracı fotoğrafıyla desteklenmiş haberlerinin ardından, Erdoğan’ın orada olduğu zannıyla seçim yayınlarını Cumhurbaşkanlığı sarayı önüne kaydıran televizyon kanalları oldu. Akşam da ekranlardaki bazı yorumcular, Erdoğan’ın Ankara’da olduğunu söyledi.
Fakat sanki böyle bir haber geçmemiş gibi AA, akşam 23.30’da Erdoğan’ın yürüyerek çıkıp evin önünde bekleyenlerle selamlaştığı, sonra da Ankara’ya döndüğü haberi yayımladı. İlk haberlerinin gerçek olmadığı ortaya çıkan AA ve TRT’nin bir düzeltme yayımlaması ya da bir açıklama yapması gerekirdi. Ama yapmadılar, öznesi Cumhurbaşkanlığı olunca yanıltıcı haber yayımlamak doğalmış gibi davrandılar!
Middle East Eye internet sitesi medya aracılığıyla yapılan bu aldatmacanın peşine düştü. Bu sitede, konuştukları iki kaynağın, güvenlik amacıyla Erdoğan’ın Ankara’da olduğu görüntüsünün verildiğini, makam aracının bu amaçla Esenboğa havalimanına gönderildiğini söylediği yazıldı. İnternetteki bu haber daha sonra yalanlanmadı da. AA ve TRT’nin bu aldatmacaya nasıl alet olduğu açıklanmadığı gibi Cumhurbaşkanlığı koruma biriminin, böyle bir operasyona neden ihtiyaç duyduğu sorusu da yanıtsız kaldı.
Bilebildiğim kadarıyla, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi öncesinde de Cumhurbaşkanlığı Konutu’nun bulunduğu Gökova Körfezi’ndeki tekneler Jandarma ve Sahil Güvenlik tarafından uzaklaştırılarak Erdoğan’ın tatilini orada geçireceği görüntüsü verilmişti. Hatta 11 Temmuz 2016’da DHA, “O koydaki yatların yeri değiştirildi” diye haber geçmiş ama altı gün kadar ortada görünmeyen Erdoğan’ın işinsanı Serkan Yazıcı’nın Marmaris Körfezi’ndeki villasında kaldığı ortaya çıkmıştı. Erdoğan, darbecilerin baskınından o sayede kurtulmuştu.
Erdoğan’ın nerede olduğu böyle önemli durumlarda gizleniyor. 14 Mayıs’taki AA ve TRT aracılığıyla medyayı kandırma operasyonu da aydınlatılmaya muhtaç… Bu giz perdesinin haber değeri büyük…
***
SONUÇLARI NEDEN YSK’DAN İZLEMİYORUZ?
14 Mayıs akşamı seçim sonuçlarının duyurulmasıyla ilgili problemler, Yüksek Seçim Kurulu’nun yayın yasağını erken kaldırmasıyla başladı. Televizyonlar, Anadolu Ajansı ve ANKA yasakların en erken 19.00’da kaldırılmasına göre hazırlanmıştı. Fakat YSK, hiç de gerekli olmayan bir şekilde ve eski seçimlerin tersine yasağı 18.30’da kaldırınca planları çöktü.
Yine de AA ilk veriyi duyurmayı bir süre geciktirdi ama ANKA az sayıda sandık sonucu gelmesine rağmen elindeki verileri abonelerine geçmeye hemen başladı. AA’nın ilk verisinde Erdoğan’ın oy oranı yüzde 59.4, Kılıçdaroğlu’nun yüzde 34.7 idi. ANKA’da ise Erdoğan’ın oyları yüzde 49.8, Kılıçdaroğlu’nun oyları ise 45.09 düzeyindeydi.
Vakit geçtikçe AA’da Erdoğan’ın oy oranı düştü, Kılıçdaroğlu’nun arttı. ANKA’da saat 20.05’te 0.18, 20.10’da 0.10 puan öne geçmesi dışında Kılıçdaroğlu’nun oy oranı devamlı olarak Erdoğan’ın gerisinde seyretti. 23.00 sıralarından itibaren de AA ve ANKA’nın verileri birbirine yaklaştı ve oranlar yüzde 49-45 bandına yerleşti.
AA’nın Erdoğan’ın oylarını çok yüksekten başlatıp, Kılıçdaroğlu’nun oylarını düşük göstermesi manipülatif bir yaklaşımdı. AA, daha önceki seçimlerde de açılışı böyle yaptığı için bu beklenen, şaşırtıcı olmayan bir durumdu. Ama ANKA’nın duyurduğu sonuçlarda da Erdoğan, o kadar farklı olmasa da hep öndeydi. ANKA’da oranlar gece boyunca tutarlı biçimde ilerledi.
İzleyicilerin asıl kafasını karıştıran, CHP’nin “Okul” denilen sandık başındaki gözlemcilerden toplanan verilerin olduğu ekran görüntülerinin TV’lere sızması ve “Kazanıyoruz” açıklamaları oldu. Kılıçdaroğlu, saat 19.53’te “Öndeyiz” paylaşımı yaparken, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş da birlikte yaptıkları açıklamalarda hep Kılıçdaroğlu’nun önde olduğunu ifade ettiler.
Hatta Mansur Yavaş, saat 23.45’te “Bizde ıslak imzalı tutanak oranı yüzde 69.67. Buna göre Kılıçdaroğlu’nun oyu 47.7, Erdoğan’ın oyu yüzde 45.8” dedi. Oysa o saatlerde AA ve ANKA’nın sonuçları bu sözleri doğrulamıyordu ve seçimin ikinci tura kaldığı neredeyse belli olmuştu.
Bütün bunlara ilaveten bir de YSK’nın sonuçlarının yayımlanması “Muhalif medya” ekranlarındaki yorumcuların işini daha da güçleştirdi. Çelişen açıklamalar ve tablolar, o geceden başlayarak seçim sonuçlarıyla ilgili sosyal medyadaki tartışmalara da zemin oluşturdu.
Aslında en güvenilir sonuçlar, gecikmeli de olsa YSK’nın sistemine giriyor. YSK sadece partilere veriyor bu sonuçları. YSK sonuçları medya kuruluşlarına da verse seçmen daha sağlıklı bilgilendirilmiş olur. Dileyen medya kuruluşu daha hızlı olacağı için yine ajanslardan veri alabilir.
YSK bir karar alarak “bilgisayar çağı” öncesinden kalmış, sonuçları sadece partilere bildirme uygulamasına son vermeli. 28 Mayıs’taki ikinci tur sonuçlarını doğrudan YSK’dan öğrenebilirsek 14 Mayıs’taki karmaşanın tekrarlanması önlenir; kuşkular da ortadan kalkar.
***
HÂLÂ MI ANKETLER?
Hatırlayalım, seçimlerden önce medya anket enflasyonuna nasıl katkıda bulunuyordu. Hemen her gün üç beş anket şirketinin araştırması yayımlanıyordu. Hem de kaç kişiyle, kimin finansmanı ve hangi yöntemle yapıldığı, yanılma payının ne olduğu bilgisi verilmeden aktarılıyordu anketler.
Seçimler, sayıları onlarca olan bu anket şirketlerinin fena halde çuvalladıklarını gözler önüne serdi. En yakın tahmin, Erdoğan yüzde 49.5, Kılıçdaroğlu yüzde 44.89, Oğan yüzde 5.17 ile BETİMAR şirketine aitti. SONAR’ınki de yakındı ama diğer anketler yakınından bile geçememişti. Sonuçta büyük çoğunluğu yanlış çıkan bu anketlerle kamuoyu bilgilendirilmemiş, tam tersine yönlendirilmiş oldu.
Bakıyorum buna rağmen medyada ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili anket sonuçları yayımlanıyor. Hem de yine anketin niteliğiyle ilgili yeterli bilgi içermeyen haberler çıkıyor orada burada. Medya seçmenlerin yanıltılmasına bir kez daha aracılık ediyor, hem de gönüllü olarak… Aynı yanlışın göz göre göre tekrarlanması düşündürücü…
***
Deprem bölgesindeki yerel medya
Gazeteciler Sibel Hürtaş, Ali Taş ve Çınar Özer, Adana, Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman ve Elazığ’da dolaşıp, 21 yerel gazeteci ile görüşerek, deprem bölgesindeki yerel medyanın sorunlarını saptamaya çalıştılar. “Bölgede yerel basının yeniden güçlendirilebilmesi için Basın İlan Kurumu, İletişim Başkanlığı ve RTÜK’e büyük görev düşüyor” değerlendirmesi yapılan 54 sayfalık geniş rapordan kısa başlıklar aktarayım:
* Bölgede yerel basının varlığından söz etmek neredeyse imkansız hale geldi.
* Antakya, Nurdağı ve Islahiye’de yerel gazete ve TV’ler yayın yapamıyor, Malatya’da gazeteler dönüşümlü çıkıyor, Adana’da gazeteciler Çukurova Gazeteciler Cemiyeti binasında çalışıyor, Adıyaman’da konteynır ve çadırdan yayınlar yapılıyor.
* Bölgede yayın yapan gazetecilerin çok azı işverenlerinden asgari ücret alabiliyor. Geri kalan gazetecilerin ise hiçbir geliri bulunmuyor.
* Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan verememesi, diğer kurumların da işlevsiz olması nedeniyle, yerel gazetelerin diğer gelir kaynakları da tamamen tükenmiş durumda.
* Teçhizatları yok. Cep telefonundan haber yapsalar, sayfaya koyacak bilgisayarları yok. Bilgisayar bulsalar, kâğıt yok. Bölgedeki tüm matbaalar hasarlı olduğu için çalışmıyor.
* Yerel televizyonların ayakta durabilmesi neredeyse imkansız. Stüdyolar yıkılmış ya da hasar almış durumda. Teçhizatlarını toplasalar dahi TV için uygun mekân bulabilmek çok ama çok zor.
* Gazetecilerin hiçbiri güvenli barınma koşullarına sahip değil. Ailelerini güvenli gördükleri başka kentlere taşımak zorunda kaldılar.
***
Kısa kısa:
·Necip Hablemitoğlu cinayeti dosyasının 20 yıl aradan sonra yeniden açılmasına, sanıklar N. Gökhan Bozkır ile Levent Göktaş’ın yurtdışından getirilmesine günlerce geniş yer ayıran Sabah gazetesi tüm sanıkların tahliye edilmesini iç sayfada küçük bir haber yaptı.
· Sözcü gazetesi “Demek ki millet TOGG’muş” manşetiyle AKP’ye oy veren seçmenleri aşağıladı.
·Yeni Şafak “Firari FETÖ’cüler Kılıçdaroğlu’nu tercih etti” başlığıyla Kanada, Yunanistan, ABD ve G. Afrika gibi ülkelerde Kılıçdaroğlu’na oy verenleri “FETÖCÜ” diye damgaladı.
· Yeni Şafak, seçim günü oy sayımı devam ederken Akşener için “Cam çerçeve indirdi” haberi yayımladı; danışman Murat İde’nin fotoğraflı yalanlamasını da görmezden geldi.
· Sözcü ve Korkusuz, kadın cinayeti haberini “Ders olsun dedi, karısını ve oğlunu öldürüp canına kıydı” diyerek cinayeti gerekçelendiren ve meşruiyet sağlayan başlıkla yayımladı.
·Cumhuriyet, Tele1, Muhalif ve bazı siteler, Orhan Gencebay’ın, yaşamını yitirdiği paylaşımlarını yalanladığı açıklamasını “Orhan Gencebay öldü mü? Açıklama geldi” diye tık avcılığı başlıklarıyla haber yaptı.
·Almanya’da gözaltına alınan Sabah’ın Almanya Temsilcisi İsmail Erel ve Avrupa Yazı İşleri Müdürü Cemil Albay, Dışişleri Bakanlığı’nın devreye girmesi üzerine serbest bırakıldı.
· Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, beş yıl önceki “Berat Albayrak işçilere saldırı programının sinyalini verdi” haberiyle ilgili tekzibin Evrensel’de çıkmasıyla yetinmeyip Hürriyet’te de ilan olarak yayımlatarak yasal sınırları zorlayan bir uygulamaya imza attı.
· Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anıtkabir ziyaretinde slogan atılmasına tepki gösteren “Muhalif medya”, Anıtkabir’de Kılıçdaroğlu için slogan atılmasını eleştirmedi.
· Şile Sulh Ceza Hakimliği, yoga eğitmeni Akif Manaf’ın talebi üzerine internetteki sansürü belgeleyen EngelliWeb 2021 raporuna tek satır gerekçe göstermeden erişim engeli getirdi.
· TRT yeni kurduğu “Tabii” adlı dijital platform için başka bir TV kuruluşu olan ATV’ye reklam verdi.
· Yeni Akit, CHP’li Onursal Adıgüzel’e ilişkin bir haberde AA foto muhabiri Özge Elif Kızıl’ın çektiği fotoğrafını kullanırken, M. Kemal Atatürk, CHP bayrağı ile Kemal Kılıçdaroğlu fotoğraflarını sildi ve arkaya başka bir duvar yerleştirdi.
ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: medyaombudsman@gmail.com
Gazete manşetleri
Kılıçdaroğlu’ndan Uğur Dündar’a zehir zemberek sözler
CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Tarih onu affetmeyecek’ diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden kendisini eleştiren Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
14-28 Mayıs Genel Seçimlerinde cumhurbaşkanlığına aday olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan’a kaybetti.
Seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalif cephede tartışmalara neden oldu.
Kılıçdaroğlu’nu eleştiren isimlerden biri de Sözcü yazarı Uğur Dündar.
Uğur Dündar, katıldığı bir televizyon programında yerel seçim sonuçlarını değerlendirirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel seçimlerde aday olması ile muhalefetin tarihi bir fırsatı kaçırdığını vurgulayarak “Tarih onu asla affetmeyecek” dedi.
Dündar ayrıca geçtiğimiz günlerde bir köşe yazısında cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi gerektiğini, CHP’nin ve ‘Altılı Masa’nın başındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun resti görmek yerine, kendi adaylığını dayattığını ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiğini’ kaleme aldı.
Kılıçdaroğlu, kendisini ve Cumhurbaşkanlığı adaylığını hedef alan CHP yandaşı Sözcü yazarı Uğur Dündar’a ateş püskürdü.
Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Geçmişe ve Geleceğe Not düşelim! Sayın Uğur Dündar’a açık mektubumdur…
Sağdan soldan vatan evlatlarının idamlarıyla sonuçlanan 68 kuşağı fırtınasında gemisine dalga vurmamış Uğur Dündar, 1980 darbesinin “Bizim Uğur”u, TRT Genel Müdürü…
Bizim kuşağın onur abidelerinden Tarık Akan’ın yumruklaştığı, dürüst ve mücadeleci gençlik-kafalarında bitlerle işkencelerden geçerken-ayağına taş değmemiş, nezaket ziyaretlerinin müdavimi Uğur Dündar…
“Gün geçmiyor ki” cümlesiyle başladığı her haber programında, fonda gerilim müzikleriyle süslediği ve toplumun inanç noktalarına temas ederek 28 Şubat sürecinin alt yapısında emeği olan, iş başörtü sorununa geldiğinde; “İnadına mini etek, inadına dekolte” sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar…
Sağlık skandalı haberi adı altında “Tesettür Faciası” başlığıyla, toplumdaki kutuplaşmanın her daim ekmeğini yiyen, fildişi kulelerinin tepesindeki konforlu alanını inşa edebilmek için büyük “fedakarlıklar” yapan, andıçların Uğur Dündar’ı…
“SİZİN ÇARKINIZ YİNE ‘ŞANLI ŞANLI’ DÖNER”
Her alanda, mevcut baskıcı iktidarın, sizin de içerisinde arkadaşlarınızın olduğu (ki bence onlar öyle sanıyor) muhalifler, davalarla, hapislerle, saldırılarla mücadele edip bedel öderken, sizin çarkınız yine “şanlı şanlı” döner Uğur Bey.
Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; Biz helalleştik… Bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakın oy vermeyi, adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.
1960’lardan kalma sağ sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…
İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…
Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.
Geçmişte yaşadığımız bütün travmalarımızı, öfkelerimizi, intikam duygularımızı ebediyen toprağa gömdük. Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz!
Bunu vatanperver dostlarımızla yaptık. Başta kıymetli dostum Sayın Karamollaoğlu olmak üzere 6’lı masanın liderleri ile yaptık.
Nasıl yaptığımızı da anlatayım. Berkin Elvan’a da ağladık, Eren Bülbül’e de… Sinan Ateş ile de vurulduk, Tahir Elçi ile de… Deniz Gezmiş’le de sehpaya çıktık, Mustafa Pehlivanoğlu ile de…
Ergenekon kumpası mağdurlarına da destek olduk, suçsuz günahsız KHK mağdurları anaokulu öğretmenlerine de…
Yürüdük Uğur Bey. Hak için halk için yürüdük. Yolumuza kurşunlar bırakıldı yürüdük…Pislikler döküldü yürüdük…
“SİYASİ RÜŞVET ALDINIZ” İMASINA SUSMAM!
Terör örgütleri kuşun sıktı, linçlendik, içerisinde bulunduğumuz ev için “Yakın o evi” dediler, defalarca ölüm tehditleri ve suikastlara karşı yürüdük.
Cumhuriyet Halk Partisi çok değişti Uğur Bey. Artık toplumun büyük bölümünü öcü gibi gördüğü bir parti değil. Bakın TV programında değerli kardeşim Cemal Enginyurt, size karşı millet ittifakını ve helalleşmemizi nasıl savunuyor, siz ise nasıl da inkar ediyorsunuz.
Siz hiç değişmemişsiniz! Hala 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda yaptığınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer olmaz!
Toplumun inanç ve değerleri ile siz ve temsil ettiğiniz kimliğiniz, mıknatısın iki ayrı kutbu gibisiniz. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve toplumsal barışa yaklaştıkça seçimlerde broşürlerimizi dağıtan başörtülü kardeşlerimiz, bütün kırgınlıklarını unutan Kürt kardeşlerimiz, vatanperverlik çatısı altında bütünleştiğimiz sağcı kardeşlerimiz, kısacası bu ülkenin ötekileri bizden uzaklaşıyor. Buna müsaade edemeyiz.
Belki biraz kırıcı oldu ama kusura bakmayın Uğur Bey bunlar gerçekler. Bana, canlı yayınlarda Dış devletlerin ajanı olup olmadığımı soracak kadar dengenizi yitirdiniz, ses çıkarmadım.
Şahsıma dilediğiniz kadar saldırabilirsiniz ama kardeşliğimizi dinamitlemenize müsaade etmem.
Kendi adaylığımı dayatmak için siyasi rüşvet dağıttım iddialarınıza susarım ama 6’lı masa bileşenlerine “siyasi rüşvet aldınız” imasına susmam, bu birlikteliği bozdurmam!
“TARİH KİMİ AFFEDECEK, KİMİ AFFETMEYECEK?”
Sizin tabirinizle; “Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu 70’li yıllardan beri tanırım. Kemal Bey’in asıl işi hesap sormaktır. Devletin nice kayıp trilyonlarını, tüyü bitmemiş yetim hakkını, yurt dışından getirmiş ve hazineye irat kaydettirmiştir.” El hak doğrudur Uğur Bey. Benim asıl işim hesap sormaktır.
Büyük emeklerle ve ödenen bedellerle tesis edilen bu kardeşlik yapısına, bu toplumsal ittifaka ve bu helalleşmeye saldırmayı sürdürürseniz, milletin uygarlık yolundaki bu anlaşmaya halel getirmeye çalışırsanız, bunun hesabını sorarım.
Toplumu kutuplaştırma, ayrıştırma, partimi yeniden halktan koparma çabaları ve çalışmaları olduğunu hissettiğim zaman Uğur Bey, SİYASİ ARENADA MAKOSENLERİMİ TEKRAR GİYERİM ve bedeli ne olursa olsun bu uğurda mücadelemi veririm.”
Gazete manşetleri
Gazeteci Türkeş, Dilipak ailesinin İsrail’le ticari ilişkilerini deşifre etti
Yazar Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
Gazeteci Muhammed Tayyar Türkeş, muhafazakar yazar Abdurrahman Dilipak hakkında ilginç bir iddiayı sosyal medya hesabından paylaştı.
15 Temmuz sonrası röportaj yaptığı Dilipak’ın kendisinden oğlu için bir ricada bulunduğunu belirten Türkeş, muhafazakar yazarın ailesinin İsrail’le olan ticari ilişkilerini de deşifre etti.
İddiaya göre Bursa TV’de yayınlanan röportaj sonrası Dilipak, Türkeş’ten oğlunun İsrailli ortakları ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde girdiği bir ihale konusunda yardım istedi.
Türkeş’in paylaşımı şöyle:
İŞİ İSRAİLLİ PARTNERİMLE YAPIYORUM
“Şimdi Dilipak..
15 Temmuz sonrası Abdurrahman Dilipak ile Bursa TV olarak evinde bir röportaj gerçekleştirdik.
Bu röportaj bitiminde Bursa’dan geldiğimizi bildiği için bize Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde oğlunun bir işinin olduğunu ve halle olması için yardım etmemi istedi.
Ve ertesi gün oğlu Taha ile Beylerbeyi Mado’da buluştuk.
Nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda,
Bursa Büyükşehir belediyesine sanal şehir uygulaması için teklif verdiğini kamerayla tüm şehrin Sokak sokak adım adım dolaşılacağını kaydedeceklerini isterse insanların burada Bursa’ya gelmeden sanal ortamda gezebileceklerini anlattı.
Ben de kendisine Türkiye’de böyle bir teknolojinin olmadığını bu teknolojinin hangi ülke menşeili olduğunu sordum.
O da bana, “İsrailli bir ortağım var!
Bu teknoloji İsrail’e ait ben bu işi partnerim ile beraber yapıyorum” dedi.
“Bir bakacağım” diyerek yanından ayrıldım.
Bursa’ya döndüğümde ise Bursa Büyükşehir Belediyesi’ndeki o dönem yetkili o işe bakan arkadaşla görüşerek aynen şu cümleleri söyledim. (Fehim)
“Bak” dedim “Bu Abdurrahman Dilipak Denen kişinin oğlunun kartı ve bu şirketin ortağı bir Yahudi eğer bu şirkete Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden herhangi bir iş verdiğinizi duyarsam canınızı okurum” diyerek elimden geleni yaptım.
Hikaye bu kadar..
Ne Dilipak, Ne de Elleri…”
https://x.com/tayyarturkes/status/1777640673275007384?s=46&t=36bb5QIaP8Zy2yh6yMBx_Q
Gazete manşetleri
Mustafa Sandal’dan Aleyna Tilki’ye tavsiye: Bırak dışarıyı, şarkılarına konsantre ol
Mustafa Sandal, Aleyna Tilki ve menajeri arasında yaşanan tartışma hakkında, “Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” dedi.
Mustafa Sandal, son dönemde Aleyna Tilki ile menajerinin arasında yaşanan tartışma hakkındaki konuştu. Sandal, “Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol” ifadesini kullandı.
Habertürk’ten Eren Gürel’in haberine göre, Tilki’ye tavsiyelerde bulunan Sandal, “Aleyna, çok özel bir yetenek. Zaman zaman her kariyerde zorlandığın anlar olabilir. İstemediğin yerlere sürüklendiğin anlar da olabilir. Bazı durumlarda bunları aşabilmek lazım. Kendi yeteneğine güveneceksin bence. Sen bırak dışarıyı, şarkılara, işine konsantre ol. Pozitif ol her zaman. Benim düşüncem bu yönde” dedi.
‘DAHA ÇOK HIRSLANIP, DAHA ÇOK İSTEMESİ LAZIM’
Sandal sözlerine, “Ben böyle bir zorbalığa maruz kaldıysam da umursamadım. Bana bile engel teşkil etmedi bu durumlar. Hep şarkılara konsantre oldum. Olmuşsa da teğet geçmiştir beni… Belki bizim için de haz etmeyenler olmuştur. Bunlar her zaman olacak, onun daha çok hırslanıp, daha çok istemesi lazım” diye devam etti.
Muhabirlerin, “Yılbaşı ve özel günlerde sahnede oluyorsunuz. Bir özel günü evde geçirmek ister misiniz?” sorusuna yanıt veren Sandal, “Bizim işimiz bu. Nasıl ki hemşire, doktor işinin başında oluyorsa biz de sahnede olmak zorundayız. Özel günlere benim bakış açım biraz farklı. Hayat ile olan ilişkim, sağlıklı olduğum her gün aslında özel gün. Çocuklarınla olduğun bir günde pozitif bir gün geçirebiliyorsan zaten özel gün diyebiliriz buna. Ben öyle bakmıyorum hayata yani… Hayata her adımımı attığım gün, her sabaha uyandığım gün özel bir gün aslında…” ifadelerini kullandı.
‘TAMAMEN NEGATİF ENERJİLERDEN ARINMIŞ BİR YIL OLSUN’
2023 yılını da değerlendiren Mustafa Sandal, “2024 ülkemize ve bütün dünyaya güzel enerjiler getirsin. Duyduğumuz abuk sabuk şeyler inşallah olmaz. Ben tamamen negatif enerjilerden arınmış bir yıl olsun istiyorum. 2023’te çok kötü günler yaşadık. Deprem canımızı çok yaktı. Birlikte kenetlenip, pozitif şeyler yaşamaya ihtiyacımız var” dedi.
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
SBK listesi medyada bir gazetecinin daha biletini kesti !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
AKP Cehaleti: TRT, Çanakkale Zaferi ile Sarıkamış’ı karıştırdı
-
Gazete manşetleri1 yıl önce
Aslı Erdoğan: Sesimizin Almanya’da ustalıkla kısıldığını düşünüyorum
-
Televizyon2 yıl önce
Can Ataklı: Normal bir ülke olsa Cevheri Güven’in anlattıklarıyla kıyamet kopardı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Aynur Doğan konser yasağına karşı sessizliğini bozdu
-
Analiz2 yıl önce
Cüneyt Özdemir’in Pelikan itirafları ve gazeteciliği: Herkes yesin, bulaşmıyorum
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Hande Fırat’ın eşi Ukrayna’yı işte böyle dolandırdı !
-
Gazete manşetleri2 yıl önce
Latif Şimşek istifa etti: Kalleş saldırıyı kınamadılar